5bad2c9395b8b2fb776c443296e824ee

       Uzun uzun kavakların sıralandığı, yeşilin farklı tonlarının yer aldığı bir diyardı burası

30 YIL ÖNCE

Uzun uzun kavakların sıralandığı, yeşilin farklı tonlarının yer aldığı bir diyardı burası. Masalları andıran özelliklere sahip ışıklarla bezenmiş, süslü masalarla donatılmış ve çeşitli ikramlar hazırlanmış düğün yöre halkına hazırlanmıştı. Gelin güzeldi, damat da yakışıklı. Köyde herkes dudaklarını ısırarak gıptayla bakıyor, olmuş ya da olacak kendi düğünlerini sorguluyordu. Yavaşça meydan doldu, davullar nizama durdu.

     Düğün tüm ihtişamıyla köydeki halka sergilendi. Gelin ve damat insanların önünde salınarak oynamış, mendiller sallanmış, ikramlar yapılmıştı. Ağa oğlu koluna taktığı suna misali süzülen geline bakıyordu, gelin de ağa oğluna. Aşk her ikisinin de yüzüne yansıyordu. Vuslata eriyordu gönüller. Geceyi bekliyordu hasret bitmek için. Eskiler derler ya gelinin başına bir melek oturur ve meleğin nuru gelinin yüzüne iner diye. Senem’in başına oturan melek de nurunu yansıtmış ve Senem’in güzelliğini ikiye katlamıştı.

    Sırma saçlarını upuzun sallandırarak kendine hayranlık uyandıran ceylan gözlü, arada utangaç bakışlarla damadına bakıp önüne eğiyordu başını. Senem zarif bir gül goncasıydı, köyün etrafında kuğu misali gezinir de tüm bekar erkeklerin gönlünde salıncaklar sallandırırdı. Nasibi Rahmi’ydi. Rahmi de Senem’e aşık kara yağız bir delikanlıydı. Herkese inat sonunda küçük yuvalarını kuruyorlardı. 

   Rahmi düğün meydanında elini tuttu Senem’in sıkıca. Rahmi’nin eli değince eline Senem daha da kızardı, ürperdi. Soğuyan eller sıcacık ellerin içinde yuvasını bulmuş kuş gibi kıvranıp kaldı. Asıl kuş Rahmi’nin avucunda değil de gönlündeydi. Hayalini kurduğu gelin yanı başında hanesine can olmaya geliyordu. Halay çekenler bir düzen tutturmuşken, masalardaki ikramlar ise durmadan yenileniyordu. Köyün en zenginine de böyle bir düğün yakışırdı. 

    Rahmi’nin annesi Senem’i oğluna layık görmese de kabul etmişti bu evliliği. En azından Senem ve Rahmi böyle biliyordu. Yüzü asık bir şekilde misafirleri hoşnut etmeye çalışan Asuman diğer yandan da çalışanları organize ediyordu. Rahmi’nin babası Ramazan Bey ise erkek misafirlerin yanında otuz üçlü beylik tespihini çeke çeke pos bıyığını kıvırıyor, parayı saçarak köy meydanında beyliğini kanıtlamaya çalışıyordu.

   Senem’in ailesi düğünün yabancısı gibi bir köşeye kıvrılmış mahcup bir şekilde kendi misafirlerini ağırlamaktaydı. Sıla Hanım kızı Senem’i iyice öğütlemiş eşinin gönlünü hoşnut etmesini, kocasının hanesine sımsıkı sarılmasını tembihlemişti. Kız anasıydı o, bağrı yanık, gözü yaşlı. Zengine kız veriyordu ;ama asıl isteği para pul değil, gözünden sakındığı nur topağının mutlu olmasıydı. Yanında duran on yedi yaşındaki oğluna döndü ve gözündeki pınarları indirmeye başladı. 

”Ağlama ana, alalım ablamı gidelim düğünden.” 

Kadın oğlunu elinden tuttu, bağrına bastı ve yazmasının ucuna gözyaşlarını siliverdi.

”Ablan çok mutlu, biz de mutluyuz. Hele bak bakayım sen ablanı mı koruyacan ha!”

”Koruyacam ya, dövecem o damadı ablamı üzerse. Zaten gözüm pek tutmuyor.”

Daha da sarıldı Sıla oğluna. Belli ki kızının oluşturduğu boşluğu oğluyla doldurmak istiyordu. Düğünün sonuna gelinmiş, misafirler yavaşça dağılmıştı. Kuzusu hanesine kına yakarak gidiyordu. Hüzünlendi ‘Ah!’ çekerek öptü alnından.

”Allah’a emanet ol kızım.”

”Sağ olasın  anam. Siz de Allah’a emanet olun.” vedalaştı ailesiyle Senem. Sevinç ve üzüntünün yanında tedirginlik içeren duygulara da sahipti. Girdi kocasının koluna. Örttü kırmızı duvağını, aydınlık bildiği karanlık yarınlara doğru gözü yaşlı ince bir tebessümle yürüdü.

 Örttü kırmızı duvağını, aydınlık bildiği karanlık yarınlara doğru gözü yaşlı ince bir tebessümle yürüdü

         Düğün odası hazır şekilde bekliyordu onları. Hazırlanan görkemli yatağın kenarında etrafı ikramlarla döşeli sofra, yere süzülmüş bir seccade ve sıcacık yanan bir soba vardı. Yatağa serilmiş bembeyaz bir çarşaf geleceğin karanlık yüzünde bir nişandı. Çarşafın üzerinde duvağı yüzüne süzülmüş bir gelin, gelinin gözünde ise süzülen damla damla yaşlar vardı.

         Kasabanın gençleri tarafından zılgıtlar, tüfekler ve sırta vurulan yumruklarla damat geceye hazırlandı. Odanın kapısı açıldı; sonra duvakla birlikte güller, menekşeler, çeşit çeşit çiçekler açıldı. On dokuzunda gelin ay gibi parlıyordu. Gönül sevdiğine, sevdiği kerevetine kavuştu. Sabaha kadar sevdayı saran muhabbet yangın oldu. Seviyordu Senem Rahmi’yi, Rahmi de Senem’i. İki gönül bir olursa ağa evi olmanın ne önemi var, samanlık seyran olurdu. Senem için hayatında Rahmi’den başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Rahmi avuçladı nazlı gelinin yüzünü ve öptü. Uzun uzun sobanın ışığında seyran eyledi nur yüzlüyü. Senem utandı, kızardı; ama o artık kendinin kocası, namusunun direğiydi.

        Sabah horozlar ötüp, hocanın sesi minareyle buluşurken anlamsızca kapı açıldı. İçeri giren Asuman ”Rahmi, kalk oğlum! Seninle bir işimiz var.” dedi. Rahmi yatakta yatan nazlı geline baktı bir de annesine. İstemeyerek yataktan doğruldu. ” Senem soba sönmüş, iyice yatağa gir, üşüme.” dedi. Olacaklardan bir haber taze gelin yorgana büründü. Sabahın soğuğu içini titredi. Belki de yorgandan güç bulmak, Rahmi’nin yataktaki kokusuna sığınmak istedi.

       Saatler geçti, Rahmi gelmedi. Rahmi gelmedi, yangın büyüdü. Rahmi gelmedi, Senem kor oldu. İçindeki korku daha da arttı ve bir şeylerin kötü gittiğinin farkındaydı. Ne yapması gerektiğini bilemedi, kalkmak istedi; ama utandı. Kime, ne soracaktı. Yeni gelindi ya hem de ilk gecede kocasını sormaya utandı. Gömüldü yatağına ve bildiği bütün duaları sıraladı. Hızlı bir şekilde açılan kapıya yöneldi gözleri.

         Üşümek yerini korkuya bıraktı. Nazenin vücudu içeri giren iri yarı adamları görünce gelinin gözleri büyüdü. Rahmi’nin annesi adamlara ” Çabuk bu rezile gereken cezayı verin.”dedi. Neyin cezasıydı, ceza neydi? Çaresiz bir şekilde bağırdı, çağırdı. Sesi bir boşlukta öylece savruldu ve yok oldu.

        ” Rahmi! Rahmi! Rahmi! ” gelen yoktu. ”Rahmi! Lütfen yardım et!” ses yoktu. Kendini unuttu, yarini düşündü. Ona ne olmuştu; ama ailesi ne gibi kötülük yapabilirdi ki Rahmi’ye? Kim evladını düğün sabahı sevdiğinden ayırırdı ki?

        Zalimliği kendine kıyafet olarak giymiş kadın Senem’in yüzüne baktı. ”Seni oğluma yar edeceğimi mi zannettin, senin hanımlığın bir gecelikti.” dedi. 

        Senem’in elleri adamlar tarafından bağlandı, bir sandalyeye zorla oturtuldu. Bağıramıyordu; çünkü ağzına bir bez tıkılmıştı, çaresizce inliyordu. Gözyaşlarına boğuldu. Kalçasından aşağı inen ipek saçları iri cüsseli adamların ellerinde kazınarak yeri boyladı. Saçlar gidiyor, gelin ağlıyordu. Yutkunuyor, hıçkırıyor, çaresiz ne olacağını bekliyordu.  Eğer bir kız düğün sabahı saçı kazınarak babasının kapısının önüne konulursa bu bir felaket olurdu. Halbuki Senem Rahmi’den başkasını görmemişti. Ailesine ne diyeceğini düşündü Senem. Kime ne derdi? 

        Adamlardan biri saçları kazırken diğeri bir eşeğin yularını tutuyordu. Üzerine alelacele giydiği basma gecelikle eşeğin üzerine oturtuldu. Kasabanın meydanına doğru eşek sırtında ağlayarak ilerledi. Senem’in çığlıkları hocanın ezanından sonra kasabayı inleten tek ses olmuştu. Üşüyordu; ama içi yanıyordu. 

         Anne, baba ve kardeşinin yaşadığı iki göz odadan oluşan evinin kapısına düğününün sabahı bir eşekle terk edilmişti. Hayallerini, umutlarını, hayatını, geleceğini de terk etmişti. Ama gönünde tek bir şey filizlenmeye başladı :İNTİKAM…

***

      Değerli okuyucularım, yeni bir kurguyla sizlerleyim. Burada beklediğinizden farklı bir tarzda konu işlenecektir. Vakit ayırıp okuduğunuz için şimdiden teşekkür ediyorum…

Tags:

Paylaş
4 Yorum
  1. Anka 2 sene önce

    intikam duygusu ile körelmiş bazı kalpler ve iki gencin çok masum olan aşkını okuyacağımı hissettim. ☺️Kalemine yüreğine sağlık yazarcığım ❤️

  2. Derya YÖN 2 sene önce

    Yüreğine sağlık yazarcan fazla merak ettirme çünkü son paragraftan sonra soru işaretleri ile doldu kafam

    • Yazar
      nevsena 2 sene önce

      Ay yorum yapmanıza çok sevindim teşekkür ederim. Seri bir şekilde bölümlerimi atacağım inşallah 🙂

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account