Zehir ~
Gökyüzünden yağan kurşun gibi yağmurlar bedenime saplanıyordu. İnceden inceye beni ıslatırken soğuk sert bir rüzgar onunla beraber esiyordu. Dudaklarım birbirine çarparken sararmış olan yapraklar etrafımda uçuştu, ardından adımlarımca sürüklendi…
Yol boyu durmak bilmezcesine ilerleyen adımlarım bilinmez rotanın belirsizliğiyle öylece gitti. Saçlarım soğukluğun verdiği ürpertiyle bedenimi titretti. Karanlık basmak üzereydi, evimden oldukça uzaktaydım. Hem de çok uzakta…
Bilmediğim tanımadığım bir şehirdeydim, olmak isteyip de olamadığım yerdeydim. Kalbimin parçalara ayrıldığı, aşkın beni bozguna uğrattığı, uzun zamandan beri ayrıldığım yere gitmeyi, tüm kırgınlığıma rağmen onu görmeyi deli gibi istesemde bu mümkün olamıyordu…
Seviyordum,hem de çok seviyordum. Hayatıma ondan başka hiçbir erkek girmemişti. Onu unutmaya çalışmak hayatımın en acı imtihanı olmuştu. Yapamıyordum, onu unutamıyordum. Beni intikam için kullandığını düşündükçe sevgim yerini büyük bir nefrete bırakıyordu. Hem de çok büyük bir nefret!
Anca nefret bile bir zaman sonra içimde ateş olup sönüyordu. Ona duyduğum aşk tüm nefretime rağmen her geçen gün daha da çok büyüyordu. Ve bu beni öldürüyordu. İki güçlü duygu arasında sıkışmış bir halde onun gelip beni bulmasını umuyordum. Ve ben yalnız değil onunla beraber ölmek istiyordum….
Tags: Entrika aşk romantizm yasak acı ihtiras kötülük hüzün sonbahar