Çıkamıyorum çocukluğumun içinden. Neden diye soruyorum kendime; neden çıkamıyorsun? 90’lı yılların çocuğu olduğumdan mı? Herşeye rağmen yaşadığım güzel zamanlardan mı bilmiyorum.Günlerin su gibi akıp gitmediği, evimizin önünde uçurtma uçurabildiğim, topraktan tencereler yapabildiğim için galiba. Okuldan koşarak gelip, hızla siyah önlüğümü çıkarıp uzun eteğimi elime toplayıp ceviz ağacının altına koşardım. Koşardık aslında. Mahallede benden küçük iki erkek ve tek kız olarak o ceviz ağacının altıydı bizim oyun yerimiz.
Sokak lambası olmadığı zamanlar, balkon ampülünün loş ışığında saklambaç oynamanın tadı da başkaydı, kazan çömlek patlatmanın neşeside. Kuzenler toplandık mı ne oyun oynamamız biterdi, ne de gülmelerimiz. Yorulan çocuk eve götürülmezdi. Tek kişilik divana ayaklı başlı yatmak en güzel dinlenme zamanıydı bizim için.
Ailemiz sokakta korkmazdı bizim için, biz özgür çocuklardık. Okula yürüyerek yalnız gider, gelirken arkadaşlar için yolumuzu uzatırdık. Köyün içinde bando çalarak yürüyüş yaptığımız bayramlarımız vardı bizim. Oyun parkımız okulun arka bahçesindeki küçük meyve ağaçlarıydı. Tırmanmayı düz duvarda değil elma ve erik ağaçlarında öğrendik. Belkide en büyük şansım köyde, babaannemle birlikte büyümekti. Evin önünden bir ıslık çalardı, biz “buradayız” diye cevap verirdik. O ceviz ağacının etrafını temiz tutmamız öğretilirdi çünkü baharda papatya toplardık etrafından. Çocuk olup yaramazlık yapmadan durulur mu? Evin arkasından akan dereye gitmek yasaktı ama sadece uzaktan bakalım, ayaklarımızı ıslatalım, dizlerimize kadar girelim derken elbislerle yüzerken yakalanırdık. Yaz geldimi mahallenin gençleri kocaman bir salıncak kurardı ceviz ağacına. Onlar ip atlamaya geçtimi salıncağı biz kapardık. Sonra gençler evlenmeye başladılar, biz büyümeye. Ceviz ağacının altında oturabildik sadece.
Bizim gençliğimizde ayıp olmaya başladı, kızlar ve erkeklerin salıncak sallanıp, ip atlaması. Toprak yollarımız beton oldu. Ceviz ağacının etrafını temiz tutsakta papatyalar bir daha çıkmadı. O ceviz ağacını canlı tutan bizdik galiba. Biz gidemez olduk o da kurudu. Şimdi çocuklarımı köye götürüyorum ayakları toprak görsün diye. Ama bizim gibi olamıyorlar, olamazlarda.
Şimdiki çocuklarda kendi çocukluğumun mutluluğunu görsem çıkarım belkide kendi çocukluğumun içinden. Onlar için üzülüyorum, en güzel yılları heba oluyor. Şimdi ne babaannem var, ne ceviz ağacı, ne uçurtma uçuracak çocuk. Elimizde kalan, aklımız yettiğince yüreğimizde ki en güzel hatıralar.
Tags: #Anılar #ÇOCUKLUK #geçmiş #özlem#papatya#ağaç
Aslında insan, çocukluğundan çıkmış olan insanlardan korkmalı çünkü tüm duyguların en saf halidir çocukluk.
Çok doğru.
Bedenimizle çocuk kalamayacağımıza göre ruhumuz çocukluğunu bırakmasın. Elden bundan başka bir şey gelmiyor malesef.
Çocukluğumuzdan hangimiz çıkabildik ki? O zamanlar bir günümüzü öyle bir yaşardık ki şimdi bir ayımız o kadar dolu ve sade dil geçmez oldu. En güzeli çocukluğumuzda kalmak belki de.. yüreğinize sağlık, yine çok güzel bir yazıydı ??