“ İmdattt !!!!! Yardım edin , lütfen kurtarın beni … Söz bir daha aslaaa bulaşmayacağım.”
Başına neler geleceğinden habersiz uyurken , rüyalar aleminde gördükleri ufacıkta olsa bir haberken anlaması imkansızdı Erva’nın. Nereden bile bilirdi ki başına türlü belalar açacağını ve sonunda huzura kavuşacağını … Yarının neler getireceğini kim bilebilirdi ki yaradan dan başka…
Nefes nefese uyanabilmişti sonunda Erva o da neydi öyle? Nasıl gerçekçiydi bir an nefes alamadığına emindi. Peki ya göğsüne bastırılan o el , hemen üzerindeki pijamasının göğüs kısmını açıp baktı ve o an ; “ Aman Allah’ım “ diye bildi gözleri dolu dolu göğsüne bakarken morarmalar ve kızarmış yerler vardı. Sanki rüyasında gördüğü o göğsüne bastırılan el gerçekti ve sonucunda bu morarmalar olmuştu. Gözleri dolu dolu yatağından çıktı ve doğruca lavaboya gidip yüzünü yıkayıp kendine gelmeye çalıştı. Üzerini giyinmeden aynanın karşısında morluklara kremi sürdü ve dolabına yöneldi, gıcırtıyla açılan dolaptan Jean pantolonunu ve kısa kazağını alıp yatağına oturdu. Önce pantolonunu ve sonra kazağını giydikten sonra aynanın karşısına geçti. Bir an daldı, bilincini zorladı .
Neler görmüştü neye bir daha bulaşmayacaktı? Kimden yardım istiyordu? Bu sabaha kadar ne kadar da sıradan bir hayatı vardı. Ama şimdi sanki bir bilinmezliğe çekiliyordu. Peki ne yapması gerekiyordu ? Kapısının tıklatılmasıyla kendine gelen Erva ;
“ Uyandım ablacım gelebilirsin.” Her sabah rutin haline gelen uyandırma servisi tabi ki de ablasından başkası değildi. Ablasının melodi gibi gelen sesiyle her sabah uyanmak Erva’ ya işkenceden çok mutluluktu.
“ Günaydın tatlım kalkmışsın, şaşırdım ama iyi oldu. Geç kalmayalım hazırsan kahvaltı yapalım ve çıkalım.”
“Hazırım abla geliyorum “ diyerek makyaj masasına yönlendi hafif bir bb krem sürdükten sonra kirpiklerine maskarayı sürdü ve vanilyalı parfümünden sıktı. Saçları beline kadar gelen kestane tonlarında ve dümdüzdü. Ablası çok severdi saçlarını, ne olurdu benimde kardeşim gibi pırasa gibi dümdüz saçlarım olsa derdi hep. Saçlarını taradı ve at kuyruğu yaptıktan sonra hazırdı. Koşar adım merdivenleri inerken ;
“İşte geldi, evinizin neşesi “ diyerek neşeyle merdivenleri indi. Evleri dubleks ve ahşap merdivenli ufak ama şirin bir evdi. Erva dubleks evleri çok seviyor özellikle ahşap merdivenli evlere küçüklüğünden beri hayrandı. Şimdi o hayran olduğu gibi bir evde abisi ve ablasıyla beraber yaşıyordu. Annesi ve babası ablası ve Erva’yı okula bıraktıktan sonra yanlış yönden gelen alkollü araba süren gençlerin hatası sonucu feci şekilde hayatlarını kaybetmişlerdi. O zamanlar abisi Musa okulunu yeni bitirmiş ve eczacı dükkanı açmıştı. Ablası ise üniversite son sınıfta ana okul öğretmenliği okuyordu . Erva ise aşçılık bölümünü kazanmış ve yeni başlamıştı. Anne ve babalarını kaybedeli iki sene olmuştu. Zaman acımasızdı, hızlı geçiyordu ama bazı acıları asla unutturmuyordu. Öyle çok özlüyordu ki anne ve babasını , ikisi de öğretmendi , hayata çocuklarını hazırlamak iyi bir insan ve devletine faydalı birey olarak yetiştirmeye gayret etmişlerdi.
“ Nerede kaldın bücür öldüm acımdan? “ diyerek kardeşine takılmadan kahvaltı yapamayan abisi yine hünerlerini sergiliyordu. Sandalyesini çekip oturan Erva;
“Sana da günaydın tatlım bende iyiyim , teşekkür ederim .” kıs kıs gülen abisi
“Aman da aman hiç umursamaz mıymış abisinin bücürü” dedikten sonra uzanın burnunu sıktı ve geri çekildi. Çayı getiren evin ablası İkra abisi ve Erva’ ya bakıp tebessüm etti. Anne ve babası iki yıldır olmasa da abisi ve kardeşi her zaman birbirine kenetlenmiş , destek olmuşlardı. Kahkahalarla yapılan kahvaltıdan sonra Musa önce anaokuluna İkra’yı sonra da Erva ‘yı üniversiteye bırakıp dükkanına geçecekti. Sonrasında okula gelen Erva arabadan inmeden abisini öptü ve ;
“ Beni çok özle tatlım “ diyerek saçını savurduktan sonra okula doğru yürümeye başladı. Çok kıskanıyordu abisini Erva özellikle de” kim o yakışıklı bana ayarlasana “diyen kızları boğası geliyordu. Sınıfına girer girmez bütün gözler Erva’ ya yönelmişti. Okulun gözde öğrencilerindendi şimdiye kadar hiçbir erkekle sevgili olmamış hep reddetmişti. Dinimize göre uygun olmadığını bildiğinden değil anne ve babası gibi aşık olup evleneceği kişi ilk ve son olsun istiyordu ki şu devirde seven , sadık bir erkek bulmak imkansıza yakındı. Tek dertleri kızları elde etmek ve kullanmaktı. O yüzden Erva sınırlarını çizen mesafeli bir kızdı. Yakın arkadaşı Gamze tebessümle yanına gelip koluna girdikten sonra kendi sırasına doğru yöneldi. Bugün mutfakta değil sınıfta ders işleyeceklerdi.
“ Nasılsın kuzum solgun gözüküyorsun?” “ Sorma Gamze ya çok saçma bir rüyayla uğraştım ve göğsüme bir el bastırıyordu , canımı yakıyordu sanki nefesim kesilmişti ve uyandığımda göğüs kısmımın aynı yerinde morluklar vardı.” Hayretle arkadaşını dinleyen Gamze astrolojiye , rüyalar ve fala karşı fazla ilgiliydi.
“ Oha şaka yapıyorsun, morlukları göstersene. “ deyi verdi bir an boş bulunup.
“ He Gamze deliyim ya bende hemen soyunurum şimdi.” Gıcık gıcık arkadaşına bakan Gamze ;
“Ne biliyim kızım akıl mı kaldı ?” diyerek yönünü çevirince Erva da hemen arkadaşına sarılıp;
“ Lavaboda gösteririm hemen küsme “
“ Küsmem ki ben sana deli kız naz yaparım “ dedikten sonra kapı açıldı ve dersin öğretmeni gelmişti. Henüz öğretmen daha yerine oturmadan kapı çaldı ve sınıfa simsiyah feracenin içinde taş rengi bir şal takmış beyaz tenli , çam yeşili gözlü , bir bakanın bir daha baktığı yüzünde güzel bir tebessümle gelen kıza bütün sınıf merak ve hayranlıkla baka kaldı.
“ Merhaba hocam yeni nakil oldum . Kusuruma bakmayın lütfen geç kaldım.” Dedikten sonra hocadan bir cevap beklemeye koyuldu. Üzerinde ki şaşkınlığı atan öğretmen gözlerini kızdan ayıramadan ; “ Sorun değil , kendini tanıtır mısın?”
“ İsmim Zümra Kılıç yeni nakil oldum. “
“ Hoş geldin sınıfımıza Zümra ismin ne güzelmiş anlamı ne?” tebessümle öğrencisine bakan Hakan hoca hayatında ilk kez bir öğrencisine böyle alakalı davranıyordu. “Güzel ,iyi ahlaklı , cesur, zeki ve bilgili kadın demek hocam. Bir yere geçip otura bilir miyim?” Hocasını fazla ilgili bulan Zümra rahatsız olup bir an önce her hangi bir yere oturmak istiyordu.
“Tabi lütfen , biz de dersimize devam edelim .” bozulsa da pek belli etmeyen hakan hoca tahtaya dönerek bir şeyler yazmaya devam etti. Hayran hayran bakıldığının farkında olan Zümra Erva ile göz göze gelince Erva nedensizce yan tarafını göstererek gelmesini istemişti. Erva’nın yanına gelen Zümra ;
“Merhaba ismim Zümra “ dedikten sonra elini uzatmıştı. Hemen elini uzatan Erva ;
“Memnun oldum bende Erva hoş geldin “ diyerek arkadaşını göstermiş ve
“ Arkadaşım Gamze “ diyerek tanıştırdıktan sonra herkes derse dönmüştü ama her fırsatta meraklı gözler Zümra’yı incelemekten asla vazgeçmemişti ki buna Hakan hocada dahildi.
SEVGİLİ OKURLARIM YENİ BİR HİKAYE İLE ARANIZA KATILDIĞIM İÇİN ÇOK MUTLUYUM BU TANITIM BÖLÜMÜYDÜ YENİ BÖLÜMLER EN KISA ZAMANDA SİZLERLE BULUŞACAK İNŞALLAH İYİ OKUMALAR LÜTFEN BEGENİ VE YORUMLA DESTEK OLUN…..
HİCRANLI SEVDA ( DELİ DOKTORUNUN YAZARI)
Tags: #gizem #gizem #gerilim #psikoloji #sır #yalan #sanat #fotoğraf #aile #romantik #sevgi