1. Bölüm
Aniden açtı gözlerini Ayşe, gün aydınlanmıştı. Hemen yastığın altından telefonunu çıkarıp saate baktı. En son ezanı duymuştu kız sonra uyumuştu belli ki. Saat yediyi geçiyordu. O gidene kadar eczaneler açılırdı. Hızla yataktan kalktı. Odasından çıkıp banyoya girdi. Kısa sürede işini halletti. Odasına geri döndüğünde hemen kıyafetlerini giyindi, şalını da takınca hazırdı. Odasının kapısını yavaşça açarken sabah erken kalkan annesini unutmuş gibiydi.
Tam mutfağın önünden geçerken “Nereye Ayşe?” diyen annesinin sesi ile olduğu yerde durdu. Annesine döndü zoraki bir gülümseme ile.
“Şey~ Arkadaşım… Arkadaşım hastalanmış gece… Aradı sabah, onu görmem lazım.” derken sesindeki ton, onu ele veriyordu aslında.
“Sabahın bu saatinde mi?” derken annesi duvarda asılı olan saate baktı.
“Anne, dedim ya hastanedeymiş… Bana ihtiyacı olmasaydı arar mıydı beni?” sesi sertleşmişti aniden.
“Kim bu arkadaş?” Annesi yine çok soru soruyordu.
“Anne tanıyacak mısın?” Annesi de kızmıştı artık.
“Seni sabah sabah hastaneye çağıran arkadaşını tanımam lazım değil mi kızım?”
Ayşe pişkin bir tavırla “Yaa~ Ne demezsin… Ben çıkıyorum…” dediğinde annesi pes etmişti.
“Gel bir şeyler ye de git… Hem abin götürür seni…”
“Aman anne gerek yok. Ben giderim. Abimi niye uyandıracaksın ki?”
“Bak senin bu arkadaş meselesi, abini huylandırır benden söylemesi.”
“Üf anne ya… Ben çıktım…” diyerek evden dışarı attı kendini. Merdivenleri koşarak inerken aklına gelenle birden yavaşladı. Dikkatli olmalıydı artık. Yavaş yavaş indi merdivenleri. Apartmandan çıkınca biraz yürüdü. Taksi durağına geldi ve bir taksiye bindi. “Şehit Kamil sayar Ortaokuluna gidelim” dedi taksiciye.
Akşam televizyonda izlediği filmdeki sahne aklını başına getirmişti. Filmdeki kızda aynı Ayşe gibi hep yorgundu ve en önemlisi adet dönemi geçmişti. Sonra da bayılmış ve hastanede hamile olduğu ortaya çıkmıştı. Abisi ve annesi böyle bir şeyi duyarsa Ayşe’ye kim bilir ne yapardı? Annesi sahneyi izleyince ‘İnsan attığı adım da her şeyden önce kendini neden düşünmez’ diye söylenmişti. Ne alakası vardıysa. Düşünürken bir eczaneyi geçtiklerini fark ettiğinde.
“Durur musunuz?” diyerek taksiyi durdurdu. “Borcum?” derken taksimetreye baktı. Adama parayı uzattı. Para üstünü alırken teşekkür edip indi. Eczanaye girmeden gören var mı gibisinden etrafa baktı. Tanıdık yoktu. Sanki başka bir şey almaya gidemezdi eczaneye.
“Merhaba… Gebelik testi alabilir miyim?” dedi onu karşılayan görevliye. Kız eline bir tane alıp barkodu okuttu. Fiyatını söyledi. Poşete koyup kıza uzattı. Parayı öderken testi çantasına koydu. Eczaneden çıkınca saate baktı. Acaba Aydın uyanmış mıydı? Saatte erkendi ama. Yine de aradı. Uzun uzun çaldı ama kapanmadan açtı genç adam telefonu.
“Ne oldu?” Ayşe ekrana baktı sanki Aydın’ı görecek gibi.
“Seni aramak için bir şey mi olmalı?” derken sesi titredi kızın.
“Sevgilim… Özür dilerim, inan o kadar gerginim ki bu ihtiyar, benim sabrımı zorluyor adeta.”
“Kıyamam sana…” Onun neler yaşadığını unutuyordu bazen. “Özledim seni, ne zaman döneceksin diye sormaya bile korkuyorum.”
“Birkaç gün daha buradayım sonra evimize geleceğim. Seninle geçecek güzel saatler var aklımda.”
“Hımmm… O zaman acele et belki ben de sana sürpriz yapabilirim.” derken kıkırdadı kız.
“O geceliğimi alacaksın… Hani…” Ayşe utanmıştı hemen.
“Yaaa….”
“Ne? Özledim kız seni…”
“Bende… Ben eve geçeceğim biraz.”
“Bugün mü? Abin?”
“Erken çıktım evden. Eve gideyim de sen kokan yastığa sarılayım istedim. Arkadaşım hasta biliyor annem. Abime açıklar. Sen abimle ne zaman konuşursun?”
“Şey yavrum bana sesleniyorlar.” diyerek telefonu kapattı adam.
Bilmese nasıl zor durumda olduğunu abisiyle konuşmaktan kaçıyor sanacaktı. Biraz bekledi taksi için, gelen ilk taksi ile rezidansa geçti. ‘Aşk yuvamız.’ diyordu bu ev için Aydın. En güzel anlarına şahitti bu ev.
Taksiye parayı ödeyip siteye girdi. Sık sık geldiği için güvenlik tanıyordu kızı. Bugün taksi için ödediği parayı duysa annesi kesin kıyameti koparırdı. ‘Dolmuş neyine yetmiyor.’ diyecekti kesin. Hep öyleydi annesi para harcamayı sevmezdi. Gerçi kadın azıcık paralarla yaşamaya alışkındı. Şimdi abisinin maaşı iyiydi ama.
Asansörle kata çıkınca hemen anahtarı ile kapıyı açtı, içeri girip kapattı. Ayakkabılarını çıkardı başındaki şalı attı bir kenara sonra da çantasındaki testi aldı. Kalbinin gümbür gümbür sesini susturacak gibi elini kalbinin üzerine koydu. Hemen lavaboya girdi.
İşi bitip çıktığında test çubuğunu ellerini yıkarken gözünün önüne koydu. Birinci çizgi hemen belirmişti. Ellerini yıkamayı bıraktı sanki nefes alamıyor gibiydi. Ve… İkinci çizgi… Hamileydi.
“Çok şükür Allah’ım…” dedi kendi kendine. “Aydın’la bebeğimiz olacak…”
****
Bir yıl önce
Bugün Ayşe’nin abisi Katar’da çalıştığı şirketten izin alarak geliyordu evine. Mustafa Yüksek mimardı. Çalıştığı firma onu Katardaki şantiyenin başmühendisi olarak görevlendirmişti. Altı ay kalmıştı orada. ‘Annem seni çok özledim.’ demiş ve ilk fırsat bulduğunda da geri gelmişti ülkeye. Mustafa orada patronunun yeni eşinin oğlu ile
tanışmıştı. O da orada, üvey babası tarafından çalışmak üzere gönderilmişti.
Aslında pek işten de yüzü olmayan biriydi Aydın. Patronu ona emanet edince Mustafa o adamla patronunun hatırına sabırla çalışmıştı. Mustafa izine gelince o da onunla birlikte geri dönmüştü. ‘Bizim babalığı ikna edip geri dönmeyeceğim.’ demişti Mustafa’ya. Mustafa içinden adamın kabul etmesi için dua bile ediyordu. Zira adam onlara hep engel bir tipti.
Sabah, erken Sabiha Gökçen’e inince hemen annesini aradı Mustafa. Allahtan evleri de yakındı havaalanına. Annesi oğlu geleceği için kahvaltı hazırlamıştı. ‘Arkadaşını da getir.’ demişti misafirperver kadın. Hiç istemese de davet etti Aydın’ı da genç adam. Yapacak bir şey yoktu.
Eve geldiklerinde onları, kendilerine ancak yeten apartman dairesinde. annesi ve kız kardeşi karşıladı. Aydın pek sevmemişti bulunan evi. “Neden bu evde yaşıyorsunuz ki abi, bir sürü maaş alıyorsun bizden” dedi Mustafa’ya.
“O da olur Aydın… Zamanla her şey.”
Kimse kimsenin halini bilmezdi elbette, zaten kimseyi de ilgilendirmezdi. Mustafa çok değil bir yıl daha Katar’da çalışacaktı sonra da annesi için onun rahat edeceği bir ev alacaktı ama asıl hedefi başkaydı. O çiftlik kurmak istiyordu. Annesini razı ederse kardeşi evlendikten sonra babasından kalan topraklara dönmek istiyordu.
Hatice Hanım, oğlunu büyük bir özlemle karşıladı. Hasretle sarıldı oğluna. Ana oğul ne düşkündüler birbirlerine. “Savaşın kızı anam.” diyerek öptü elini anasının.
Hatice Hanım “Sen de hoş geldin oğlum.” dedi kadın Aydın’a.
Aydın ise usulca “Hoş bulduk…” dedi.
Hatice Hanım “Hadi geçin içeri… Sofra hazır…” derken evin kızı Ayşe çıktı ortaya.
“Abiciğim…” diyerek abisinin boynuna atladı adeta.
“Canım benim, sen okula gitmedin mi bugün?” Bilseydi kardeşi evde asla getirmezdi Aydın gibi birini eve.
“Çok özledim seni. Geleceğini bile bile okula gider miydim?” derken abisinin arkadaşına baktı.
“Siz de hoş geldiniz.” Adam ise ona bir başka bakıyordu.
“Teşekkür ederim.”
“Hadi Aydın…” diyerek yol gösterdi Mustafa. “Ellerimizi yıkayalım önce.”
Ayşe, hukuk okuyordu. Birinci sınıftaydı. Annesini biraz üzüyordu ama gençlikte olur böyle şeyler diyordu kadın. Okula başlayınca namazı da bırakmıştı annesi fark ediyordu ama her sorduğunda Ayşe hırçınlaşıyordu. Asla Mustafa gibi değildi kızı. Oğlu annesini incitmemek için elinden geleni yaparken kızı ise…‘Yine şükür.’ diyordu kadın.
Aydın “Kız kardeşin olduğunu bilmiyordum abi.” dediğinde ters ters baktı Mustafa.
“Eee~ Nasıl gidiyor okul?” konuyu değiştirmek istediği belliydi. Bu Aydın kızlar söz konusu olunca güvenilir bir tip değildi.
“Sen evli misin oğlum?” diye sordu Hatice Hanım.
Aydın, masada oturan kıza baktı önce “Değilim teyze.” dedi ve şöyle devam etti. “Helal süt emmiş kız lazım bize. Öyle her önüne gelenle evlilik olmuyor.”
Hatice Hanım gülümseyerek “Mustafa’mı da ikna et evliliğe. Kaç yaşına geldi. Bekar hala.” dedi.
“Ben daha gencim teyze yirmi dört yaşımdayım daha.”
“Ooo~ Maşallah…” dedi kadın.
Aydın “Annem de sürekli sizin gibi… Lafı sürekli evliliğe getiriyor. Eee~ tabi kadın haklı.” dediğinde Hatice Hanım başıyla onay vermişti.
“Allah hayırlısını çıkarsın karşına çocuğum…” Hemen sonra önündeki yemeğini işaret etti. “Hadi yesene oğlum… Bak bu börek çok güzel.”
“Abi ya sen annene neden ‘Savaşın kızı.’ dedin.” Mustafa derin bir çekti.
“Annem Bosna’lı Aydın.”
****
Mustafa bir hafta sonra dönmüştü Katar’a. Ayşe abisinin gittiği gün okulun kapısında gördü Aydın’ı. Şaşırdı görünce ama selam vermeli mi bilemedi. ‘Nasıl olsa abimin arkadaşı.’ dedi kendi kendine. Hem o gün bir başka bakmamış mıydı Ayşe’ye?
“Nur… Bana izin verir misin?” dedi beraber yürüdüğü arkadaşına. Şimdi Aydı’na bu kızı tanıştırmaya hiç niyeti yoktu kızın.
“Hayırdır?” Nur’un sorusuyla Ayşe’nin dudaklarının ucu iki yana kıvrıldı.
“Hayır olacak… Birini gördüm de…”
Nur uzatmadı ve “Anladım… Ve bana yok ol diyorsun…” dedi.
Ayşe’de “Yani.” deyip kısa kesti.
“Tamam canım ben kaçtım. Sonra anlatacaksın ama.” Ayşe başıyla onayladı.
“Bir şey olursa anlatacağım ilk sen olacaksın, emin ol.” diyerek arkadaşının yanından hızla uzaklaştı kız. Aydın’ın yanına gelince.
“Merhaba…” derken adam gülümsüyordu kıza.
Ayşe “Merhaba… Hayırdır? Sizi burada görmek…” diye sordu adama.
“Belki tanıdık bir güzel yüz görürüm demiştim, yanılmamışım…” Kız memnuniyetle gülümsedi.
“Hımm~ Güzel yüz… Kim ki o güzel yüz?”
“Tam da karşım da… Görmek için gözlerime bakman lazım.” dediğinde genç adamın ela gözlerine baktı kız cesurca.
“Sanki… Orada ben varım…”
Aydın, başıyla onayladı. “Evet, kesinlikle sen varsın… Aklımda da bir haftadır sadece sen varsın.”
“Neden?”
“Hoşlandım senden… Çok güzelsin hem de çok…” Ayşe utanmıştı. Dudaklarını birbirine bastırdı.
“Teşekkür mü etmeliyim bu iltifatlara.”
“Hayır… Sadece benimle bir kahve iç.” dedi adam kızın gözlerine bakarken.
“Annem… Merak eder. Geç kalmamalıyım.”
“Kahve içelim seni eve uçururum. Tam saatinde evde olacaksın söz veriyorum.” dedi adam yalvaran gözlerle kıza bakarken. Kız başını salladı.
“Tamam, o zaman sadece bir kahve ama.”
“Olmaz!” diye itiraz etti adam.
“Başka ne istiyorsun?” diye sorarken kız ne duyacağını merak ediyordu.
“Şimdilik telefon numaranı…”
“Ah o kolay.” derken yürümeye başladılar. “Abimde gitti… Bugün.”
“Biliyorum. Orada işler yığılmıştır. Artık geri dönmesi gerekiyordu.”
“Abim bir yıl kalırım demişti babanıza.”
Aydın başıyla onayladı genç kızı. “Evet ama ona orada daha çok ihtiyaç var.”
“Anneme öyle söyledi de.”
“Şirketin yönetimi artık benim. İsterse daha çok kalabilir. Sonuçta orada epey maaş alıyor.” Kafeye girdiler birlikte.
Masaya oturduklarında Ayşe “Genç değil misiniz daha şirketi yönetmek için?” diye sordu.
“Akıl yaşta değil baştadır diye atasözümüz var diye biliyorum.”
“O zaman tebrik ederim sizi.”
“Ne alırsın?” Ayşe’de kahvede karar kılınca hemen iki kahve siparişi verdi. “Şu sizli bizli konuşmayı artık bıraksak.”
“Olur aslında… Benimle neden kahve içmek istedin?”
“O kahvaltıdan beri hep aklımdasın, seni unutamıyorum o mavi gözlerin aklımdan çıkmıyor bir türlü. Gelip seninle konuşmak istedim.” diye konuşmaya başladı adam. “Evlenmek için temiz aile kızıydı aradığım. Senin de abini tanıyorum ve düşündüm de o vurulduğum gözleri yine görmeliyim.” Ayşe duydukları ile memnun dinliyordu adamı.
“Ben… Öyle gezemem seninle.” dedi kız. Sonuçta gezilecek kız da değildi.
“Neden?”
“Abim ve annem hiç hoş karşılamaz. Ve ben…” derken adam kızın konuşmasına izin vermedi.
“Senin öyle bir kız olmadığını fark etmedim mi sanıyorsun?” dediğinde kız aldığı cevaptan memnun olmuştu. Adam sürprizlerle doluydu. Abisi ondan uzak dur demişti. ‘Selam verse selamını alma.’ dediğini hatırladı bir an.
“Hani dedin ya, başka ne istiyorsun diye.” Kız başını salladı adamı onaylamak için. “Sen benim arkadaşımın kız kardeşisin. Seninle öyle alelade kız gibi gezemem ben. Niyetim seninle Allah’ın emri ile evlenmek.” İşte kız bunu beklemiyordu.
Ayşe şaşkınca “Erken değil mi?” diye sordu.
“Erken ama… Sen hep benim aklımdasın. Olmuyor, seni kafamdan atamıyorum.” Uzanıp kızın elini tutacakken vazgeçti, elini geri çekti. “Abine bunu yapamam o benim için çok değerli. Burada da yok. Seni istememiz mümkün olamaz gibi… Baban dedin ama bilmiyorsun sanırım Orhan Bey benim annemin eşi. Şirketin yönetimini bana verdi ama… Seninle ne kadar kolay konuşuyorum her şeyi…” diyerek kendine şaşırdığını ifade etti kıza. “Sorun çıkarıyor sürekli.”
“Sorun mu?” üzülmüştü kız.
“Evet… kısa bir süre… Annemle konuşacağım ve sorunlar halledilecek ama bu süreçte senden de ayrı duramam… Rahatta gezemeyiz… Yani dini açıdan… Nikah kıysak aramızda…”
“Nikah?” Ayşe bu duyduğu kelime ile gözlerini kocaman açarak baktı genç adama, bunu asla ve asla beklemiyordu. Bir yanda da memnun oldu, karşısındaki adam haramdan kaçan biriydi.
Tags: abi aile anne aşk Bosna islam kanser kardeş Kin yemin
Ayşe karakterini sevemeyen bir tek ben miyim? Kurgu harika emeğine sağlık yazarcım😃
Kitabına emek verdigin belli oluyor ?
Arkadaşlar benim hesabımdaki kitaplara da bakarsanız sevinirim hepsi sizler için güzel bir şekilde yazıldı ✨?♀️?
Yeni katıldım kitapını bakıp okurmusunuz ,lütfen
Ya bişi dicem ben yeniyim en fazla ne kadar yazabiliyoruz
İstediğiniz kadar
Güzeli
Sonuna geldim ama neden yarim kaldı onu anlayamadım yok yaa böyle son beklemiyordum keşke mustafa ve fatmanın çocuklarını gitseydik ayşe ve organda evlatlikmi edindiler yoksa normal yolla hamile kalma olanağı varmıydı onuda bilseydik başka hikâyede devam edecekse bilmem orasini ama!!!
Kızım Sana emanet’le kısmen devam ediyor.
İlk 6 bölümünü okudum ve tahminimce Mustafa her şeyi öğrenip bir şekilde Aydın dan intikam alacak gibime geliyor
Bu durumda Hilal Fatma nin kuzeni mi oluyor bak bunu cok sevdim ama kizim sana emanet le yola devam ediyoruz o zaman sonuna kadar seninleyim Yazarım
An itibariyle hikayeni bitirdim yazarım bu hikayen de muhteşem di tek kelimeyle
Çok güzel bir kurguydu yazarcim,emeğine sağlık…Sabır hayatın her alanında bizim göstermemiz gereken bir davranış,Mustafa nin,Fatma nin ve Orhan in sabrının 4 te 1 i bile yok neredeyse kimse de…Savaşın kızı ne de güzel sabrını geçirmiş evlâlarına…Sıra diğer kurgular daaa❤❤