Kendime yetemiyorum.
Artık kendimi bulmak istemiyorum hepten kaybolmayı düşlüyorum.
Artık hatırlamak istemiyorum,unutmak istiyorum.
Kendi belirlediğim kalıplara sığamıyorum.
Kendi yarattığım algılara uymuyorum.
Yıllarca benliğimi bulmak için çizdiğim haritayı saniyeler içinde küle çeviriyorum .
Bildiğim yolları unutmak istiyorum.
Sokaklarımın çıkışlarına beton döküp kendimi hapsediyorum.
Ben kendi kendimi bitiriyorum.
Sonumu ben yazıyorum.
Merhamitemden kendimi mahrum bırakıp kendime acımasızlaşıyorum.
Kendimi sevmiyorum,kendimi sevme düşüncesini dahi sevmiyorum.
Kınadığım her şeyi yapıyorum.
Aptalca bulduğum her söz dökülüyor dilimden.
Anlamsız olduğunu düşündüğüm kelimeler fısıldıyorum kalemime.
Anlamını kağıtta bulur belki diye…
Ben mahkumiyetten nefret ederken dört duvara tıkıyorum kendimi.
Ben özgürlüğüme uçmak isterken kanatlarımı yakıyorum dudaklarımda sadistçe bir gülümseme ve kalbimdeki canilik eşliğinde.
En büyük tutkusu koşmak olan ben bacaklarımı koparıyorum.
Yazdıkça huzur bulan ben parmaklarımı kesiyorum.
Çiçekleri sevdiğim için en kurak yerlerde konaklıyorum.
Her çocuğun başını okşayan ben kendi çocukluğuma tekmeler savuruyorum.
Her hatayı affeden ben kendimi bir türlü affedemiyorum.
Her yarayı sararken kendimkini deşiyorum.
Herkese kepçe kepçe sevgi dağıtırken kendimi bir damlasına muhtaç ediyorum.
Herkese iltifatlar ederken kendime iki çift güzel sözü çok buluyorum.
Herkese gülücükler saçarken aynadaki aksime nefret dolu bakışlarımı gönderiyorum.
Neredeyse sonuna geldiğim yolu ateşe veriyorum hiç düşünmeden.
Tıpkı bu sayfaya yaptığım gibi.
Günlüğümde kenarları nefret ateşiyle yakılmış bir sayfaya rastgeldim.
Neredeyse hiç düzenlemeden,düşünmeden yazdım ve paylaşıyorum.
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen:)
Işıkla kalın.
Bu kadar güzellikte bir yazıyı (ve doğaçlama yazılmış olmasına rağmen) hayatım boyunca bir daha görebileceğim konusunda şüpheliyim 🙂
Aylardır kalem kağıda elim gitmezken yorumunuz sayesinde yazma arzuma kavuştum.Teşekkür ederim gerçekten çok teşekkür ederim.