Tutulduğu kara sevdadan aklını yitiren delilerimiz , mezara giden aşk şehitlerimiz vardı.
Mezar taşlarında yazardı kimilerinin , “Kara sevdadan öldü. ” diye .
Anadolu , sevda doluydu o zamanlar .
Cevherin kıymetini bilen gönül sarraflarının dükkânlarını açık tuttuğu devirdi o vakitler .
Mektupların , kibrit kutularının içine sıkıştırılıp ya bir çocukla gönderildiği ya da geçerken pencerin önünden , sevdiğinin yolunun üstüne atıldığı zamanlar . Telefon yok , telgraf yok …
Gelen mektupları , önce kıbleye dönerek üç defa öpüp başının üstüne koyduktan sonra açıp okurmuş hep . Sevdiğine olan tazimi , böylesine her şeyin üstündeymiş .
Bu hâl , kızcağızın göz yaşlarıyla ıslanıp hamur haline gelen o son mektubunu alıncaya kadar devam etmiş .
- İşte , ne olduysa o vakit olmuş . Göz yaşlarıyla ıslanıp , okunamayacak hale gelen mektubu açar açmaz “Allah’ım !” diye bir feryat koparıp , oracığa yığılıverir civanmert yiğit .
Uyandığında başka bir alemdedir. Aklı , yenilmez Aşk Ordularının istilasına uğrayan vücut ülkesini terk edip gitmiştir. Bir daha geriye dönmemecesine. ..
Kasabada duymayan yoktur. Haber tez yayılır .
Biçare kalan kızcağız da , çok geçmeden uzak diyarlara gelin gider, gözlerinden sel ırmakları akıtarak .
Yıllar da su gibidir akar, gider .
Delikanlı da ihtiyarlamış, saçlarına aklar düşmüştür .
Gittiği günden beri bir kez olsun memleketine gelmek istemeyen o nazenin hanımefendi , “Gül” adını verdikleri küçük kız torununu da yanına alarak , yıllar sonra şehre gelir .
Hayatta olduğunu öğrenmenin sevinciyle sorup soruşturur .
Her gün gelip , oturduğu yeri öğrenir. Zaten kasabanın bir tane çay bahçesi vardır ve o hep oradadır .
“Anneannem gönderdi ve çok selam etti sana .” diye söylemesini sıkı sıkı tembihleyerek , getirdiği kırmızı gülü torunuyla ona gönderir .
Olup biteni uzaktan seyreder .
Titreyen elleriyle sigarasını dudaklarına götürürken sürekli ufka baktığını görünce hıçkırıklara boğulur .
HANİ BİR ŞARKI VARDI YA !
Ne kokladım ne bir deste gül derdim ,
Hatırası olmasaydı bu şehri terk ederdim .
Ya bir yerde sızar kalır ya da ölür giderdim ,
Ben ölmeyi istedikçe arttı gönülde derdim .
**************
Hani bir şarkı vardı ya saymadım kaç yıl oldu ,
Yaşamadım ki sayayım sensiz giden yılları .
Dostlar unuttu adımı, aynalar da el oldu ,
Saldığın tomurcuk gülden bildim giden yılları .
**************
Tuttu körpecik eliyle titreyen ellerimi ,
Kırmızı bir gül uzatıp tebessüm etti bana .
Öpecekmiş anneannem tuttuğun ellerimi ,
Koşarken dedi bak orda , çok selam etti sana !
***************
Dedim ey ceylan yavrusu haber eyle yurdundan !
Hızır mıydı , ermiş miydi bir göründü sır oldu .
Koştum saman çöpü gibi kehribarın ardından ,
Gelir diye beklediğim her günüm asır oldu .
***************
Hadi diyeyim hayaldi , ya elimdeki şu gül ?
Hayır , hayır ! İki kere deli olmaz bir insan .
Kendi güldü , nesli de gül , gülün ikramı bu gül ,
O gül şehrimizde açmış , şimdi sen de gül ey can !
***************
Bu ne devlet ne saadet , artık gam etmem canı ,
Konuşuyordu taş toprak , “Bu şehir arzın canı !”
İster sevincinden çıldır, ey bülbül bas figanı ,
Gülün şebnem zamanıdır , terk etme gülistanı !
***************
Yakından bakamam sana uzaktan bir göreyim ,
Ey canıma can katanım , ey gönlümün süruru !
Bastığın yâr eşiğine yüzlerimi süreyim ,
Hasretim , ruhu revanım , sen ey gözümün nuru !
***************
O gün bugündür sorarım , bir bilen var mı diye ,
Ne kendisini gören var, ne de adını duyan .
Şu salınan selvi boylu acep o yâr mı diye ,
Koştum hayalin peşinden o beni derde koyan .
***************
Ya Rab ! Kimseler yanmasın böyle aşkın narına ,
Artık mecalim kalmadı, dayanmaz bu derde kul .
Bildim , sevenler dünyada vasıl olmaz yârına ,
Cennetinde yâr yok ise cennet istemez bu kul !
Tags: Anneanne kız torunu mektup yalnız adam