1. BÖLÜM
Öncelikle bu hikayede tek bir çiftin hikayesine tanıklık etmeyeceğiz. Her zorluğa karşı dimdik ayakta duran , sadece ve sadece sevdiği kadınlara yenilen güzel adamların sevdalarını okuyacağız.
Kiminin elinden sevdiği alınacak , kiminin itibarı . Kiminin elinden kardeşleri kayıp gidecek kiminin evladı . Yara alsalar da , ayakta kalmasını bilecekler.
Kimi zaman kesilecek solukları, kimi zaman yere değecek dizleri . Ama onlar sadece bir kişiye yenildim diyecekler.
Kimi Elif’ine yenilecek , kimi Hürrem’ine. Kimi Emine’sine yenilecek , kimi cansuyuna. Kimi Zühre ‘sine yenilecek , kimi Zümra ‘sına .
Onlar sadece bir kez yenilecekler. Onlar bir aşka yenilecekler.
AŞK SANA YENİLDİM…
İYİ OKUMALAR…
??????????????????
1997 YILI DİYARBAKIR
Evinin bahçesinde çayını yudumlayan Mehmet , mutfak kapısından çıkıp kendine doğru gelen güzeller güzeli Elif’ini görünce birkez daha şükretti Rabbine. Genç kadın bir elini şişkin karnına bebeğini korumak istercesine sarmıştı. Karşısındaki manzara ile dudakları çapkınca kıvrılırken ” Aa Elif’im gel gel , bende tam beş yıl önce mola yerinde nefesimi nasıl kestiğini düşünüyordum. İyi insansın vesselam gönlümden geçtin gözümün önünde belirdin. Ne demiştin sahi , hah hatırladım. Beni hala seviyor musun Mehmet’im? Sen sevilmez misin be, manav dükkanı gibi hatunsun. Yanaklar elma, dudaklar kiraz , hele o portakallar yok mu…”dedi ve hızla ayaklandı.
Karşısındaki kadının çatılan kaşları ve şişen ayakları yüzünden giymek zorunda kaldığı koca terliği dikkatli bir şekilde çıkarmasıyla gür bir kahkaha atıp kaçmaya başladı. Zira bu yaşında kırk numaralı bir terlikle mabadını haşır neşir etmek istediği son şeydi.
Mehmet daha onbeşindeyken lisede görmüştü Elif’i . Bol jöle yardımı ile şekillendirdiği gece karası saçları, kısık kahverengi gözleri , yaşına göre hayli uzun bedeni ile çevresindeki yaşıtındaki kızların gözdesiydi. Lakin henüz okulun ilk günü gördüğü Elif’e adeta bağımlıydı. Gölgesi gibi takip ediyor , gözlerini bir an bile genç kızdan ayıramıyordu. Ne yazık ki Elif’in güzelliğinin farkında olan tek kişi Mehmet değildi. Ve bu genç delikanlıyı öfkeden delirtiyordu. Elif beline kadar uzanan siyah saçları , beyaz teni , büyüleyici gülüşü, yüzünde değerli bir mücevher gibi parlayan iri ela gözleri ve güzel ahlakıyla küçük yaşına rağmen bir çok erkeğin dikkatini çekmişti. Bunlardan sadece biriydi Mehmet , ya da öyle sanıyordu kendisini.
Zaman geçtikçe ve genç kız iyice serpildikçe bir çok kişi aşındırmıştı Ahmet beyin kapısını. Elif’in babası Ahmet bey ise ölen karısı rahmetli Zümra hanıma verdiği sözü tutarak , kimselere vermemiş , gelen görücüleri kibarca reddetmişti.
İsteme yoluyla Elif’i elde edemeyeceklerini anlayanlardan bazıları yollarına çıktı genç kızın , gölge misali nereye gitse karşısında belirdiler. Ama Elif de rahmetli annesine verilen sözü tutup kimselere meyletmedi.
Okulu bitmeden birinin bile yüzüne bakmadı genç kız. Buna içten içe aşık olduğu, üç yıl boyunca aynı sınıfta okuduğu Mehmet’te dahil.
Mehmet ise sevdasından birgün bile vazgeçmedi. Annesi biricik oğlunun derdini öğrendiğinde ise , ” Yaşın küçük daha neleri çıkar daha.” demişti. Çıkmış mıydı ? Çıksa ne farkederdi ki ? Elif’in ay gibi parıldayan çehresi olmadıkça. Kördü Mehmet’in gözleri sevdiğinden başkasına. Bir Elif’ine sevdalıydı Mehmet birde Yeşilçam’a…
Lise yılları su gibi akıp gitmiş. iki genç için üniversite imtihanları gelip çatmıştı. Sonuçlar açıklandığında ise Mehmet’in ve Elif’in evinde adeta bir bayram havası vardı.
Mehmet İstanbul Marmara Üniversitesi İnşaat Mühendisliğini , Elif ise İstanbul Marmara Üniversitesi Sınıf Öğretmenliğini kazanmıştı. İki aile birbirlerinden habersiz büyük bir gururla evlatlarını İstanbul’ a uğurlamış , Mehmet’in aşkı o gece Elif tarafından karşılık bulmuştu.
Tohumun toprak altında geçen bekleyişi gibi , güzel Elif’in bekleyişi de nihayet son bulmuş. Üç yıl önce genç kızın gönlüne düşen sevda tohumu ,sonunda sinesini yarıp, gün ışığına sunmuştu kendini.
Mehmet hayatın cilvesine sevine dursun . Ikisinin aynı üniversiteyi tesadüfen kazanmadığını bilen tek kişi Elif’ ti. Mehmet’in tercih formunu gizli gizli alıp , bu forma göre tercihlerini yapan yine Elif’ ti.
Aynı otobüse binmeleri de tesadüf değildi tabiki. Mehmet’in amca kızı Yaren’den çaktırmadan öğrenilen basit bir bilgiydi. Bu ilişkinin cesuru Elif’ ti de genç adamın bundan haberi yoktu.
İki genç gecenin karanlığında yeni hayatlarına doğru giderken , otobüs muavinin sesi doldurdu aracın içini.
” Mola süremiz yirmi dakikadır” .
Mehmet hemen indi otobüsten , uyuşan bacaklarını hareket ettirmek için yavaş yavaş attı adımlarını. Gizlice izlediğini sandığı Elif’ le beraber.
Elif karanlığı fırsat bilip ,gülümseyerek yaklaştı Mehmet’ e. Mehmet ise şaşkınlıkla olduğu yerde kalakalmış , genç kızı izliyordu.
Karşısında durmuş kendisine gülümseyerek bakan peri kızı Elif miydi ?Ah Elif ahh geceleri rüyalarına girdiği yetmezmiş gibi şimdide serap misali tebelleş olmuştu Mehmet’in gözlerine. Evet evet seraptı bu , Mehmet’in aşkından gördüğü bir yanılsamaydı karşısındaki.
Elif’in hayali yaklaştı yaklaştı ve tam önünde durdu Mehmet’in. Genç adam anın verdiği şaşkınlığı atamadan , araladı gülkurusu dudaklarını sevdiği .
” Beni hala seviyor musun Mehmet’im ? “dedi.
Mehmet önce bir salavat getirdi. Sonra sağa sola baktı, yüzünü ovaladı iri elliyle . Tekrar baktı Elif’e , aynı yerinde duruyordu. Rüya değildi , serap hiç değildi. Karşısında ki sahiden Elif’ ti.
” E , E , Elif ” dedi Mehmet kekeleyerek.
Elif ise genç adamın bu şaşkın haline kıkırdamadan edemedi. Ardından ” Buna da şükür en azından adım hala aklında Mehmet bey. ” diyerek büyüleyici bir gülümseme sundu karşısındaki şaşkın aşığa.
Mehmet’in kulaklarına biraz evvel dolan o tatlı ses , zamanın akışını durdurmuştu sanki. Olduğu yerde tepkisiz bir şekilde karşısında kıpırdayıp duran dudakları izlemekten fazlası gelmiyordu elinden genç adamın.
Söylediklerine hiçbir tepki alamayan genç kızın kaşları sinirle kavislendi. Ardından elini Mehmet’in gözlerinin önünde sallamaya başladı.
” Sen hep böyle alık mıydın ? Ben ya ben Elif , hani üç yıldır gözünün içine baktığın Elif . Şimdi sana bir soru soruyorum seviyor musun , sevmiyor musun ? Var mı anlamadığın bir yer ?” dedi ve ateş saçan bakışlarını Mehmet’in çekik kahvelerine sabitledi.
Sessiz sakin Elif’e ne olmuştu ? Üç senedir kendisiyle üç cümle kurmayan genç kız , şimdi geçmiş karşısına bülbül gibi şakıyordu.
Geçte olsa kendine gelen Mehmet , Elif’in sinirlendiğini ve güzel gözlerine dolan yaşları farketti. Ardından telaşla cevapladı sevdiğini .
” Çok seviyorum.”
Mehmet’in verdiği cevapla derin bir nefes veren Elif “Ohhhh , iyi o zaman bende seni çok seviyorum . Al bu numaram , şimdi gitmem lazım otobüste tanıdıklar var , laf söz olur. Bir daha fırsatım olmaz diye son molada konuşmak zorunda kaldım. Mesajlaşırız sonrası için olur mu Mehmet’im ? ” dedi.
Ardından sorusuna cevap dahi beklemeden geldiği gibi gitti genç kız. Mehmet kesin rüya gördüm dedi kendi kendine. Sonra elindeki kağıt parçasına baktı. Rüya olsa bu kağıdın avucunda işi neydi ? Şaşkınlığından sıyrılıp , sevinçle bindi otobüse genç adam . Yinede gördüklerinin rüya olmasından korkup , cep telefonunu alarak ezbere bildiği numarayı kontrol etti.
Elif’indi Vallahide Billahide Elif’indi. Utanmasa avazı çıktığı kadar bağıracak, koşup Elif’ine sarılacaktı Mehmet.
Ömürden saatler geçip gitti ve nihayetinde yol bitti. İki gençte önceden haberdar edilen akrabalar tarafından otogardan alındı.
Sonraki günler ise göz açıp kapayıncaya kadar bitti. Birbirlerinin ellerini dahi tutmadan yaşadılar sevdalarını . Elif’in babası Ahmet beyin , rahmetli eşine sözü vardı. Okulu bitmeden evlenmeyecekti Elif.
Mehmet saygı duydu bu güzel vasiyete, sabretti , bekledi. Ailesi bir iki homurdandı alalım birini , beğendiğin ettiğin yok mu diye. Ama Mehmet zamanı var deyip kesin bir dille kapattı konuyu.
Üniversitenin son senesinde ise haberdar etti ailesini . Annesi Hacer hanım duyduğu haberle havalara uçtu. Herkesin isteyipte alamadığı güzelliği , hanımlığı derken , şimdi de öğretmen olmasıyla milletin dilinde dolanan Elif olacaktı gelini. Gerindi durdu yerinde , kimi görse aynı cümleyi dillendirdi.
” Eeee mühendis oğluma da öğetmen gelin yakışırdı. Mehmet’ ime denk çok şükür.”
Üniversitenin son senesinde isteme ve nişan yapıldı, okullarının bitip Mehmet’in işe başlamasıyla da düğün.
Mehmet çocukluk arkadaşı Hamza’nın babası olan Bedirhan ağanın şirketinde işe girmiş , Elif ise ilçede öğretmenlik yapmaya başlamıştı .
Herkesin dilindeydi bu güzel çift. Bundan mıdır bilinmez , nazar değdi , gölge düştü bu iki gencin üzerine. Gölgenin adı ise bebekti. Zira Hacer hanım , altı aylık gelini Elif’i çoktan kısır ilan etmişti.
İstedikleri halde bebekleri olmadı Elif ve Mehmet’in . İkisi de okumuş , aklı başında, inançlı insanlardı. Allah ne zaman derse o zaman olurdu .
Ama bir zamanlar Elif’i gelin aldım diye gerinen Hacer hanım , Allah’in işine de karışmaya karar vermişti. Karıştı da , heryerde dert yandı , ruhunun çirkinliğini dilinden taştı ortalığa saçıldı bir çok kez.
” Biricik oğlum, mühendis oğlum dölsüz kaldı.”
Mehmet’inde Elif’inde kulağına gitti bu çirkin sözler . Kulların had bilmez cümleleri nasılda can yakıyordu. Karısının üzüldüğünü gören genç adam , annesinin karşısına geçip kesti bu dedikoduların önünü. Bebek meselesi ile ilgili bir daha konuşmamasını yoksa karısınıda alıp , başka bir şehire gideceğini söyledi.
Oğlunu tanıyan Hacer hanım ise sustu , sırf Mehmet’in öfkesinin hedefi olmamak adına şimdilik diye diye sustu.
Mehmet ve annesinin konuşmasının üstünden bir kaç hafta geçmişti ki Elif’ in öğretmen arkadaşlarından bir telefon geldi Mehmet’e. Genç kadın fenalaşmış ve ambulansla hastaneye götürülmüştü. Telefonu kapatır kapatmaz hastaneye koşan Mehmet , danışmadan karısının bulunduğu odayı öğrenerek , adımlarını daha da hızlandırmış. Araladığı kapıyla yatakta uzanan karısını sağ salim gördüğünde ise derin bir nefes almıştı.
Beş yıl önce kurduğu bir cümle ile Mehmet’in soluğunu kesen Elif ise, yine yaptı kendine yakışanı. Kendisine sıkıca sarılan adamın iri ellerini alıp karnına götürdü ve Mehmet’e bu dünyada ikinci kez cenneti yaşattı.
” MERHABA BABASI .”
Mehmet birkaç saniye sonra kendine gelince alnını Elif’in alnına yaslayıp , araladı dudaklarını.
” Bu iki etti Elif hanım soluksuz bıraktığın. Ödeşmek şart oldu , birazda senin soluğun kesilsin .”dedi ve kesti karısının soluğunu dudaklarıyla. Hastanede olduğu için utanan Elif ise telaşla uzaklaşma çalıştı kocasının can yakan öpücüğünden.
Karısının pembeleşen yanaklarıyla yüzüne çapkın bir gülüş yerleştiren Mehmet ise genç kadının boynuna derin bir öpücük kondurup , fısıldadı.
” Bu iki etti soluğumu kestiğin. Bu iki etti bana bir sen hediye ettiğin. Seni seviyorum , senden geleni de ,senide canımdan çok seviyorum. Annemin hırsına yenilmedim , babamın susmalarına yenilmedim , ablalarımın nefretine yenilmedim.
Ben bir SANA YENİLDİM Elif’im , sadece sana…”
Hastaneden ayrılan genç çift neşeyle duyurdular bu haberi eşe dosta. Başta Hacer hanım olmak üzereye herkes bayram etti.
Öksüz Elif anne olacaktı , var mıydı bundan ötesi ? İki gencinde ayakları ne yerde ne de gökteydi artık , aşk dolu yuvalarında yeni bir heyecan esintisi vardı şimdi. Zaman geçtikçe de arttı neşeleri , muhabbetleri.
Haftalar bir bir arkasına dahi bakmadan çekip gitmiş, anne karnındaki minik bebek onsekiz haftalık olmuştu. Elif’in doktor kontrolü için işten izin alan Mehmet , heyecandan yerinde duramıyordu. Çünkü bu hafta bebeklerinin cinsiyetini öğreneceklerdi.
Herşeyden önce sağlıklı bir evlat dileyen Mehmet , bir kızı olmasını çok istiyordu. Kendine aşık Elif’ine benzeyen güzeller güzeli bir kız..
Doğunun havası gibi sert erkeklerine inat duygusal adamdı Mehmet. Karısını hiçbir kontrolde yalnız bırakmamıştı şimdiye kadar. Tabiri caizse bebek haberinden sonra elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamıştı Elif’inin.
Hatta doktorun birliktelik yaşamınızda sorun yok demesine rağmen Elif’e üç aydır el sürmemişti. Bu Mehmet gibi cinselliği ilk kez eşinde tadan ve eşine her anlamda düşkün bir adam için ise oldukça zordu. Güzel adamdı Mehmet , güzel seven bir adamdı . Uçkuruyla değil yüreğiyle severdi karısını. Kısacası adam gibi adamdı.
Kontrol saati yaklaşmasıyla arabalarına binen çift , heyecan ve merakla hastanenin yolunu tuttu. Sırası geldiğinde çağırılan Elif , Mehmet ile birlikte girdi odaya. Uzandı yavaşça ultrason cihazının yanındaki sedyeye..
Mehmet hemen atıldı, hemşirenin yardımını beklemeksizin ayakkabılarını çıkarıp , kazağını toplayarak karnını açığa çıkardı karısının. Kenarda duran peçetelikten bir miktar peçete alıp Elif’in eteğinin başlangıç noktasına iliştirdiğınde ise neşeyle doktor Yeliz hanıma döndü ve ” Biz hazırız Yeliz abla.” dedi.
Gülümsedi doktor Yeliz , hayrandı bu güzel çifte . Çok görmezdi burada böyle seven , sevgisini eşine hissettirmekten korkmayan , toplum içinde karısına yardımcı olmaktan gocunmayan.
” Madem hazırsınız bakalım bakalım miniğimize .”diyerek cevapladı heyecanı yüzünden okunan genç adamı.
Yeliz hanım , eline aldığı şeffaf jeli Elif’in karnına yayıp, elindeki cihazı gezdirerek kendince notlar aldırmaya başladı Asra hemşireye.
” Evet AC si 18 hafta 5 günle uyumlu , BPD si 18 hafta 6 gunle uyumlu , FL si 20 hafta 1 günle uyumlu anlaşılan kızınız uzun boylu olacak. “
İki genç aynı anda mutluluk ve heyecanla Yeliz hanımın söylediğini teyit etmek istediler.
” KIZ MI ? “
Yeliz hanım ise gülümseyerek ,cevapladı bu güzel genç çifti.
” Çok sağlıklı güzel bir kız tıpkı annesi gibi .”
Peygamberimizin kız evlatla ilgili hadislerini hatırlayan Mehmet ise Rabbine sessiz şükürlerini sunarken , yavaşça eşinin alnını öptü.
” Benim için en hayırlı kadın olduğunu biliyordum Elif’im . Senide , senden gelenide ömrüme nasip edene binlerce şükrolsun.
Hastaneden neşeyle ayrılan Mehmet ve Elif , genç adamın baba evine giderek müjdeyi vereceklerdi. Hacer hanım ise , erkek torunu için kesilecek koçu izliyordu.
Mehmet avlu kapısından içeri girip , selam verdi. Herkesin meraklı gözlerine gülümseyerek baktı bir süre .Elif ise utançtan yüzünü yerden kaldıramıyordu , Zira kayınpederi Hasan beyde buradaydı.
Daha fazla ailesini merakta bırakmak istemeyen Mehmet ‘ in gür sesi yankılandı avluda .
” Zümra hanım geliyor kısmetse .”
Hacer hanım torunun hem kız olması hemde kendi ismi dururken , Elif’in rahmetli annesinin adıyla anılmasıyla yerinden öfkeyle fırladı. Bir hayırlı olsun bile demeden , anın tüm güzelliğini mahvederek, seslendi koçu kesmeye hazırlanan damadı Yakup’a.
“Koçu ahıra götürün .”
Hacer hanımın bu çirkin tavrıyla oldukları yerde donup kalan Elif ve Mehmet’in tüm neşesi kaybolurken , Hasan bey eşinin bu densizliğine sinirlenip, azarlamaya başladı.
” Dur hele Hacer hanım , ben öldümde mi benim evimde , benim ilk torunuma kesilecek koçu kaldırtırsın ? Bu evin erkeği sen misin ben mi ? Yerini haddini bil !
Allah’tan gelen başım gözüm üstüne . Sağlıkla hayırla gelsin , ilk göz ağrımız. Senin derdini anladım ben , kız olursa bebeğin adı Zümra olacak diye ben söyledim Mehmet’e . Elif’imin haberi dahi yoktu . Sakın ola yüklü kızın canını sıkmayasın , aksi halde bende senin canını sıkarım. “diyerek karısının bu güzel günü daha fazla mahvetmesini engelledi.
O dakikadan sonra herkes sustu , sessizce kesilen koçun kanı Elif’in alnına sürüldü , hayır dualar edildi. Hacer hanımın çıkardığı tatsızlığa rağmen Miran ailesi mutluydu .
Bu güzel tabloda yeri olmayan tek kişi ise şüphesiz Hacer MİRAN’ dı.
Tags: #dram #romantik aşk Gençkurgu mizah romantizm sehrialem
İnsaAllah devamı gelir.