Eski masallardan kalma bir düş zerresiydin sen bu yorgun şehirde.Ruhunun aynası gecelerin koynunda üşürken, yıllar bir bir dökülüyordu eski bir takvimden.Ateşböcekleri aydınlatıyordu karanlık yollarına düşen zemheri gölgeleri.Ayışığına yüreğinden bir tutam sevda sunardın,denizdeki yakamozlarda ismin okunsun diye.Her geceyi gündüze bağlardın krizantem kokan rüyalarınla.Sende biliyordun bu yitik şehirde erguvan renkli hayallerin bir serçenin dudağında olduğunu.Bu yüzden her kuşluk vakti ezan çiçekleri serperdin kimsesiz sabahlarına.Arşın gergefine dokuduğun her nakış bir tutam hüzün yağmuru boşaltırdı saçlarına.Sen bu şehrin yamalı ceketine haki rengi onurlar sığdırabilen sessiz karanfiliydin belkide.Bu yüzden her çiçeğin alınyazısı senin kanatların etrafında örülmüştü yorgun örümceklerce…
Saçlarına hoyrat rüzgârlar eserken müreffeh ezgiler mırıldanıyordun denizin ıslak aynasına.Ahdine vurulduğun sevdaları kabir kokan gülüşlerin perçemine sunuyordun inatla.Sende yorgun düşmüştün bu kentin asfalt kokulu ışıkları ruhunun zerafetini kıskanırken.Kurşuni akşamların yakut rengi misafiri olmuştun artık.Her damla gözyaşından binlerce güvercin kanadı takıyordun yüreğinin hüzmelerine.Kaybettiğin savaşların mahremiyetine soyunmuştun en mağrur halinle.Eski bir destanın kışları üşüten mısraları hece buluyordu ellerinin haritasında.Dedimya sen esmer hüzünlerin sahibeliğini oynuyordun deli yanınla.Avcunda tuttuğun umutları sonsuzluğa fırlatmanın gururu okşuyordu sevdamsı düşlerinin kışları üşüten ayazını.Gece en asûde şarkıları bestelerdi sen rüyalara konuk olunca.Bu yüzden sensiz geçen rüyalara küsmüştü tüm mahşeri uykular…
Sonra çocuk olmayı öğrendin cebinde tuttuğun hayaller teker teker yere düşünce.Duaya kalkan bir el gibi kıyama durmuştun bu masum edayla.Çölleri kurutacak vahamsı haykırışlarla bir bedevi yakarışı yükselmişti yüreğinden.Secdegâhların mahremiyeti sarmıştı artık ufkunun her yanını.Alnına kondurduğun secde güllerinden tüm dünyaya yetecek kadar gül kurusu hayal saçılmıştı.Sen baharları koynunda saklayan düşsel bir iklimin en güzel mevsimiydin belkide.Güneşten çaldığın nefeslerden katmerleşmiş susuşlar savuruyordun kalabalık sokaklara.Şehrin zindan kokusuna bulaşmış hüviyetini sadece senin güzelliğin ayakta tutabilirdi.Bunu biliyordun sen.Bu yüzden ayak basılmamış bir çölün en sıcak kum tanesi olmayı istedin ötelerden.Nitekim sana verilen güzelliğin lehçesi okunuyordu zaten zambakların künyesine çizilmiş mücella harflerden…
Elbet gün gelecek sende yorgun düşeceksin bu şehrin küflü kaldırımlarında.Gençliğinin satır arasına kaydedeceğin bir yığın acı olacak haznende.Belki seninde gözlerin küsecek yorgun gecelerin zulmetine düşen kan rengi rüyalara.Belkide ölü kelebeklerin kanadına asacağın hüzün motifleri olacak avcunun içinde.Ama sen hiçbir zaman bu şehrin tozlu enkazında kaybolmayacaksın.Çünkü sen sevdasına berrak mühürler kazıyan bir goncanın duruluğunu taşıyacaksın ten kafesinde.Mahrem gülüşünle zamanı gül mevsimine döndüreceksin kan karası iklimlerin ertesinde.Kısacası sen yüreğinin deryasında ıslattığın her güzel sevdayla doğacaksın her sabah.Her güneş doğuşunda adın okunacak yıldızların harfliğe soyunduğu göklerde.Ve sen mavi ezan çiçeklerinin duruluğunda gülümseyeceksin hayata.Yanağından süzülen yaşlarsa ellerinde kalacak.Cennet’ten akan süt ırmaklarına serpiştirmek üzere…
Tags: Kısa Hikaye
Eyvallah Leyla,hanım.Satırlara mana ve güzellik katan sizin bakışınız.Teşekkürler.
Kelimelerdeki ifadeler derin anlamlar çok güzel
Yüreğine ,ellerine sağlık .içindeki sevgisini yarine çok güzel anlatmış