BÖLÜM 1
Ne kötü bir geceydi bu gece Ömer sağa sola dönüp duruyor bir türlü uyuyamıyordu. Aslında yoğun çalışan biri olduğu için yatağa yattığında uyumakta hiç de zorlanmazdı. Henüz yattığı yataktan kalkıp ayaklarını yataktan aşağı sallandırdı. Parmaklarını saçlarının arasına soktu, kaşınmış gibi saçlarının arasında dolaştırdı parmaklarını. Anahtara dokunarak gece lambasını yaktı bu akşam olanlar onu bu hale getirmişti belli ki. Aslında yatağına girdiğinde günün sorunlarını dışarıda bırakırdı am bu gece garip bir şey oluyordu. Nedendir bilemediği bir sıkıntı çöreklenmişti yüreğine. Bu hislere kapılacak bir durumda yoktu aslında. Susamıştı, uyku uyuyamadığı gibi suya da kanamıyordu. Bir bardak su doldurdu bir kaç yudumda içti. Sonra baş ucundaki kitabı alıp kaldığı yerden devam etmeye karar verdi. Yastığını dikleştirdi. Yatağının başlığına başını dayanarak kitabın kaldığı sayfasını açtı. Henüz bir sayfa okuyamamıştı. Gecenin bir yarısı çalan telefonuna baktı. Hastaneden arıyorlardı mutlaka numara kayıtlı değildi.
“Efendim.”
“Ben polis memuru Murat, Ömer Türkmen ile mi görüşüyorum?”
“Evet memur Bey…”
“Ömer Bey, kardeşiniz Önder Türkmen kardeşiniz…” dediğinde hemen yataktan kalktı Ömer.
“Evet.”
“Önder Bey kaza geçirmiş. Hastaneye gönderiliyor.”
“Na… Nasıl? Kardeşim nasıl?”
“Bilgi veremiyorum Şişli Etfale götürülüyor.”
“Hemen… hemen geliyorum.” ne yapacağını bilemez halde odanın içinde bir iki adım attı sakin olmalıydı. “Sakin… Sakin Ömer.” diyerek kendini sakinleştirmek için telkin etmeye başladı. Giyinme odasından bir kot pantolon ve tişört giyindi. Üzerine bir ceket alarak odasından çıktı babasına bilgi vermeliydi. Polis aradığına göre o kadar da küçük bir kaza olmamalıydı. Alt kata inip babasının ve eşinin kaldığı odanın kapısını tıklattı her zaman ki gibi Gül anne uyanmıştı.
“Efendim.” diye seslendi.
“Gül anne.” dediğinde kadın kapıyı açtı.
“Ömer?” diyerek soru soran gözlerle baktı adama kadın.
“Anne… Önder kaza geçirmiş.” dediğinde kadın eliyle ağzını kapattı. “Anne küçük bir kaza dedi polis.” Kadının gözünden yaş akmıştı bile. Ömer kadının ikisini de evladı gibi sevdiğini biliyordu. “Şişli Etfale götürüyorlarmış ben çıkıyorum. Sen…”
“Git sen ben babana.”
“Neler oluyor Gül? Ömer, oğlum?” diyerek adam panikle uyandı.
“Sen git Ömer’im. Ben sana anlatacağım canım.” diyerek kadın Ömer’i gönderdi. Ömer aceleyle indi merdivenlerden. Resmen nefes almakta zorlandığını hissetti. Evin kapısını açınca derin bir nefes aldı. Aceleyle aracına binip hareket etti. Yolda giderken hastanenin başhekimini aradı ona kardeşinin hastaneye götürüldüğünü söyledi.
Yol bitmek bilmiyordu bu kadar uzak olduğunu hiç fark etmemişti. İlk defa bu kadar yakını masanın diğer tarafındaydı. Öğrenciliğini saymazsa 12 yıllık doktordu. Yüzlerce hastaya müdahale etmişti. Ama şuan ki gibi nefessiz kaldığını hiç hatırlamıyordu. Acil kapısına gelince derin bir nefes aldı. Aracını pek de müsait olmayan bir yerde bıraktı ve araçtan çıktı. Başhekim ondan önce gelmişti. Acil kapısında onu bekliyordu.
“Anahtarı verirsen arkadaşlar aracını uygun bir yere park etsin.” dedi adamın elini sıkarken.
“Gördün mü? Nasıl?”
“Gel.” diyerek arkadaşını kırmızı alana aldı. “Durumu iyi değil.” dediğinde Ömer bir an olduğu yerde durdu.
“Ölmüş mü?”
“Yaşıyor.” dediğinde derin bir nefes aldı. “Ama.” dediğinde.
“Deme.” diyerek doktoru susturdu. “Nerede?” dedi kırmızı alana girince. Hemen gözüne bir kaç doktorun başında olduğu sedyeyi gördü. “Önder.” diyerek kardeşinin yanına ilerledi kardeşi solunum cihazına bağlanmıştı başından darbe almıştı ve aldığı darbe hayati görünüyordu. Doktorlar durumu kendisine izah etti hemen ameliyathaneye alınacaktı. Cerrahlar çağrılmıştı hastaneye.
“Ben… Ben de girmeliyim ameliyata.” dedi başhekime.
“Ömer biz izleyelim bence. Sen orada olma etik olmaz.”
“Ka… kardeşimle…”
“Beraber gidelim…” Ömer kardeşinin elini tutarken etrafa baktı inceler gibi. başkalarına da müdahale eden doktorlar vardı.
“Ata… Eee… yalnız mıymış?”
“Bir bayan daha gelmiş arkadaşlar onunla ilgileniyorlar.” diyerek eli işareddetti. Ömer kardeşinin elini bırakarak diğer yaralının yanına gitti.
“Özlem.” kadının bilinci kapalıydı. “Ata o hamile.”
“İç kanaması var. Özlem Hanım ameliyata alınacak.” diye açıkladı müdahale eden doktor “Bebek kaç aylık biliyor musunuz?” olumsuz anlamda başını salladı Ömer.
“Daha yeni diye biliyorum sadece… Genel durum.”
“Kardeşinize göre daha şanslı gibi.”
“Ömer… biz ameliyathaneye gidelim arkadaşlara güven… Sen de bir doktorsun. Ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarından emin ol.”
“Ata… Bizim hekimlerden çağıralım.”
“Kendini iyi hissedeceksen ama bizde ki doktorlar bir numara.”
“Kusura bakma sağlıklı düşünemiyorum.” Ömer kardeşinin yattığı sedye ile ameliyathaneye gitti kardeşinin ellerini öptü onu içeriye gönderirken. “Oradan sapasağlam çıkacaksın. Sana güveniyorum aslanım.” diye fısıldadı kulağına. Kardeşi içeri alınırken gözünden akan yaşa engel olamıyordu yaşamasının bir mucize olacağının farkındaydı.
“Ömer.” diyen sesle kendine geldi. Babası ve kardeşleri gelmişti.
“Baba.” ağzından başkada bir söz çıkmıyordu. Babasına sarıldığında konuşmadan anlaştı ikili.
“Ömer, Önder’im nasıl?” Ömer babasından ayrılıp kadının ellerinden tuttu.
“Annem… Dua et… Senin duana çok ihtiyacı var Önder’in.” sonra da kadına sıkıca sarıldı. İkisini de bu kadın büyütmüştü. Anneleri ile babaları boşandığında Ömer beş yaşında yaşında Önder ise iki aylıktı. Bu kadın onları kendi evlatları gibi büyütmüştü. Kollarında bayılan kadını kucağına aldı yere düşmeden.
“Sedye!” diye seslendi Doktor Ata. Gelen sedyeye kadını itina ile yatırdı Ömer. Annesi acile giderken en küçük kardeşini gördü yanında Ömer. Kollarının arasına aldı ağlayan kızı. İki kardeş ağladı sessizce.
“İyi olacak değil mi?” dediğinde Ömür, kızın yüzünü ellerinin arasına aldı abisi.
“İyi olacak, dua edelim.”
“O…” derken kız abisinin gözlerine baktı “O gözlerindeki ümitsizlik neden?”
“İnsanın kardeşi olunca aklına kötü şeyler daha kolay geliyor sanırım.” kızın alnına değdirdi dudaklarını. Ailenin bir tanesiydi Ömür tek kız ve en küçük kardeşti. “Ben… Özgür’ü arayayım… Eee şey… Özlem’le berabermiş…”
“O nasıl?”
“Ameliyatta ben Şule’ye haber vereyim ailesine söylesin. Tamamen aklımdan çıktı.”
“Abi, ben anneme bakayım.”
“İyi olur canım onu yalnız bırakma.” Ömür giderken o da Şule’yi aradı önce. Özlem’le Şule çok yakın arkadaşlardı. Ona kısaca kazadan bahsetti. Özlem’in ailesini aramasını rica etti. Bursa’da yaşıyorlardı ve bildiği kadarı ile pek de kızları görüşmüyorlardı. Şule geri döndü Ömer’e, Özlem’in ailesine ulaşamamıştı ‘belki polis onları da aramıştır’ diye de eklemişti. Bir sürü şey anlatmıştı ama duymamıştı adam ‘Şule sonra’ dediğinde Şule ‘hemen geleceğim’ demiş ve nihayet kapatmıştı telefonu Ömer daha sonra İngiltere’de tıp eğitimi alan kardeşini aradı. Durumdan bahsetti acil gelmesini ve her şeye hazırlıklı olmasını söyledi. Arama işleri bitince en yakınındaki koltuğa oturdu Ömer. Gözlerini kapatıp başını arkaya yasladı. Akşam ne kadar mutluydu oysa kardeşi.
“Ömer’im.” dermanını yitirmiş sesle gözlerini açtı adam.
“Annem sen neden geldin ki? Baba?” soran gözlerle baktı adam kadının kendisine uzanan ellerini tutarken.
“Zapt edemedik oğlum. Burada olmak istedi.” derken kadın tekerlekli sandalyeden kalkmak istedi.
“Anne otur.”
“Omzuna ihtiyacım var.” Ömer kadının kalkmasına yardım edip yanına oturttu kadın başını oğlunun omzuna koydu. Babası da hemen yan tarafa oturup kızının omzuna atmıştı kolunu. Kadın sessizce ağladı oğlunun omzunda.
“Daha bebekti babanla evlendiğimde sen çatık kaşlarınla ‘neden buradasın ne arıyorsun evimizde?’ der gibiydin ama o kocaman kara gözleri ile güldü bana… Hatta sen daha da öfkelenmiştin.”
“Annem senin yüzünden gitti diye düşünmüştüm ve kızmıştım sana.”
“Ben hatırlıyorum sonra ellerimi uzatmıştım ona hiç tedirginlik yaşamamıştı, hemen tuttu ellerimi. Sarıldım o yavrucağa… O gün bugün hep sarıldım.”
“En çok beni seviyorsun sanıyordum.” dedi hafifçe gülümseyerek.
“Yok en çok diye bir şey yok ama… Sen sanki ilk göz ağrımdın benim… Hem ‘paşam’ oldun benim ama o…”
“Benim aslanımdı.”
“Benim de kuzumdu.”
“Kocaman adam oldu anne.”
“Olsun kuzum o benim.”
“Sana bir sır vereyim mi?” dediğinde kadın başı ile onayladı “Ergenlik döneminde çok kızıyordu ona ‘kuzum’ dediğin için. Sen bir gün hiç ‘kuzum’ dememişsin… Ağladı biliyor musun? Seni kaybetti diye düşündü. Seninle konuşmak için odadan çıktım. Sen tabi bilmiyorsun olanları. Salondan seslendin… ‘Önder… Kuzum… Hadi senin sevdiğin köfteden yaptım gel de ye’ yemek bile yememiş… Koşarak çıktı odadan… Hatta beni bile iterek.”
“Kuzum benim… Kıyar mıyım ben ona… Ben dördünüze de kıyamam ki.” Ömer annesi bildiği kadının alnından öptü. sadece sessizliği dinlediler bir süre. “Paşam anneni aradın mı?”
“Annem yanımda.” dedi sadece.
“Onu ara paşam o sizin anneniz.”
“Sen dedin ya annem kardeşim dört aylıktı o gitti ara sıra gelmekle annemiz olmuyor.”
“Oğlum hadi ara onu.”
“Ameliyattan çıksın ararım söz şimdi gece gece aramasam.”
“Sadık .” diye seslendi kocasına “Canan Hanım ı arayıp bilgi verir misin? Ömer pek müsait değil aramak için.”
“Tamam aramak lazım elbette, oğlum telefonunu verir misin?” deyince Ömer telefonunu uzattı adama numarayı rehberden bulup aradı adam.
“Ömer’ciğim.” diyerek açtı kadın telefonu.
“Canan ben Sadık Önder kaza geçirdi haber vereyim istedim.”
“Sadık .” diyen kadın epey şaşırmıştı “Önder mi dedin? Na… nasıl?”
“Ameliyatta şu an.”
“Yani?”
“Durumu pek ümit verici değil.”
“Ömer o nasıl?” derken sesi titriyordu kadının.
“Önder kız arkadaşıyla berabermiş.”
“Ben gelmeye çalışacağım arayıp bilgi verirsen sevinirim.” adam telefonu kapatıp oğluna uzattı.
“Gelecek.” dedi sadece. Ne kadar zaman geçti bilmiyorlardı ama asır gibiydi sonra ameliyathanenin kapısı açıldı.
“Sadık amca, Ömer.”
“Ata kardeşim nasıl?” dedi Ömer. başka bir şey duymak istemiyordu annesi ayakta zor duruyordu oğluyla ayağa kalkmıştı kadın.
“Elimizden geleni yaptık ama… A…”
“Ata lafı çevirme…”
“Üzgünüm Ömer.” dediğinde kolundaki kadına baktı Ömer. Elini sıkıyordu tüm gücüyle. Tırnakları adamın avuç içlerine batıyordu. Gözlerinde yaşlar sanki komut bekliyordu. Çare arıyordu oğlunun gözlerinde, küçük bir ümit… Yanlış anlamıştı besbelli.
“Ne dedi paşam? Ata ne dedi?” diye bağırdı soran gözlerine tercüman olan diliyle. Sonra oğlunun gözlerindeki yaşları gördü. Acı vardı o mavi, gece mavisi gözlerinde… Paşası ağlıyor muydu. “Ata…” dedi medet bekler gibi doktora baktı, belki o oğlunun yanlış anladığını söylerdi. Ata lal olmuştu. Sonra can yoldaşına çevirdi bakışlarını. Ömrüm dediği Ömür’ü sarılmıştı ona hem de sessizce çığlık çığlığaydı kızı. Oğlunun yüzüne baktı tekrar… O yüzde kederi bu kadar hiç görmemişti. Anlamıştı…
“Annem…” dedi sadece Ömer dili dönmüyordu ‘öldü’ demeye. Kadın oğlunun gözlerine baktı umutla. Sonra;
“OĞLUMMMMM KUZUMMMM!” diye bağırdığında tüm hastane inlemişti.
****
O akşam
Şule’nin yardımcısıydı Özlem, Ömer ve Önder ile beraber çalışıyorlardı Önder uzun süredir Özlem’le bir ilişki yaşıyordu. Ömer bu kızdan hiç hoşlanmamıştı ama kardeşi seviyordu. Kardeşinin parasına göz koymuş gibi bir hissi vardı genç adamın kızın ailesi ile mesafeli oluşu da buna sebep olabilirdi. O akşam ‘dördümüz yemek yiyelim’ diye ısrar etmişti Önder ‘sana bir sürprizim var’ demişti abisine. Bu kız ona iyi gelmiyordu ama yine de bir dargın bir barışık götürüyorlardı ilişkilerini. Şule’nin aynı zamanda yakın arkadaşı olması sebebiyle daha da dayanmaya gayret ediyordu. Aslında Şule ile de ciddi bir ilişki değildi yaşadığı ama Şule’nin söylemese de ciddi bir ilişki istediğini fark ediyordu Ömer’in hayatında evliliği düşünebileceği bir kadın olmamıştı bu zamana kadar. Şule de ona evlilik hissini vermemişti asla. Şule ne zaman arzu ederse hayatından çıkabilirdi zaten Ömer de bunu hissettiriyordu. Vazgeçilmez olmadığını fark ediyordu Şule bu ilişkiden de şu anda şikayetçi değildi. Restoranta en son Ömer geldiğinde Şule kalkıp adama sarıldı Ömer’in bu tarz hareketlerden hoşlanmadığını bile bile.
“Bu son olsun Şule.” diye fısıldadı kulağına. Özlem’e ve kardeşine selam verdi başıyla.
“Sizin bir ilişkiniz yok mu?” diye sordu Özlem. Bu kızın her şeye karışmasından hoşlanmıyordu Ömer.
“Varsa bile ilan etmeye gerek yok değil mi?” dedi Ömer.
“Ama Ömer.” diye itiraz edecek oldu Şule.
“Şule bu konuyu konuştuk. Ben buyum… Rahatsızsan… Hemen…”
“Tamam ya sus artık.” dedi kız sitemle “Ben buna razıyım.” Aslında onun gibi bir çalışanı kaybetmek istemezdi Ömer. Bir çalışanla bu tür ilişki onayladığı bir şey değildi ama hiç beklemediği bir anda girmişti hayatına Şule. uzun zaman olmuştu Şule yine o geceki gibi bir gece istiyordu ama Ömer buna o kadar uzaktı ki…
“Sipariş verdiniz mi?” dedi Ömer “Aslında epey açım.”
“Vermedik.” derken Önder garsonu çağırdı eliyle işaret ederek. Siparişlerini verdiler yemeklerini yerken “Buradan eğlenebileceğimiz bir yere gidelim dedik abi, bir kaç arkadaşım bizi orada bekliyor olacak.”
“Önder sevmem böyle şeyleri biliyorsun.” mekan mekan gezip basına malzeme veren bir insan değildi Ömer, sevmiyordu böyle şeyleri. Hele hele Şule’nin samimi davranışlara basına malzeme olsun istemiyordu. Aslında Şule’de açık vermemeye gayretliydi ama… Bu akşam farklıydı.
“Ömer, lütfen seninle eğlenmek istiyorum… Dans etmek…” derken Şule adamın elini tuttu. Bu sefer çekmedi genç adam elini.
“Sana sürprizimiz var demiştim.” bakışlarını kardeşine çevirdi hemen.
“Haaa evet o fazla kalamam ama çok yorgunum.” günü çok yoğun geçmişti. Haftanın bir günü hasta muayene ediyordu ve bugün epeyce de hastası vardı.
“Sen gel eminim geri dönmeyeceksin.” dedi Şule tekrar.
“Hmm vaadin büyük galiba Şule.” derken kıza göz kırptı.
“Yaşaman lazım… İddialıyım…”
“Çok yakışıyorsunuz.” dedi Özlem. “Canım bizde müjdemizi verelim mi?” dedi Önder’e. Adam kızın elini tuttu, dudaklarına götürdü.
“Abi Özlem hamile… Amca olacaksın.” dediğinde adam önce Özlem’e sonra kardeşine baktı.
“Tebrik ederim ama erken değil mi?” beklediği evlilik teklifi haberiydi ama bu değildi.
“Anlamadım?” dedi Önder.
“Yani önce evlilik olsaydı diye söyledim.” Özlem gülümsedi sinsice.
“Şule de hamile kalabilir öyle değil mi Şule?” dediğinde Şule ters bir şekilde baktı arkadaşına. O cevap vermeden;
“Haklısın Şule de hamile kalabilir ama sorumsuzca davranırsak olur bu.” onları sorumsuzlukla mı suçluyordu şimdi.
“Beni kasten hamile kalmakla mı suçluyorsun?” derken Özlem’in sesi titriyordu.
“Öyle demedim Özlem neyse, seninle tartışmak istemiyorum.” diyerek kestirip attı adam.
“İyi olur.” dedi Önder. “Abi buna sevinirsin diye düşündüm.” abisinin Özlem hakkındaki fikrini biliyordu. Onu sevmiyordu abisi ama kadın hamileydi.
“Sevinmedim diyemem ama keşke önce evlenseydiniz diye düşünüyorum.” evlilik dışı çocuk dünyaya getirmek ona tersti. Bu konuda arkadaşlarına göre geri kafalı sayılanlardandı.
“Hemen evleniriz.” dedi Özlem. Ömer’in dikkatinden kaçmamıştı evlilikten bahsedenin Önder’in olmaması olay büyüyordu. Bu kızın öfkesini çekemezdi şimdi.
“Kadehimi ailemize yeni katılacak bebeğe kaldırıyorum.” dedi Ömer. “Tebrik ediyorum aslanım.” derken ayağa kalkıp kardeşini tebrik etti. Önder’in ifadesi hiç umduğu gibi değildi sonradan kardeşi ile bu konu hakkında konuşmaya karar verdi.
“Bir dakika ya Önder evlenmeyeceğiz mi?” derken Özlem hesap soran bir tonda çıkıştı.
“Evleneceğiz yavrum.” dedi telaşla. “Önce babamla bu konu hakkında konuşmam lazım.” babaları bu kızı asla onaylamamıştı.
“Ben demesem sen konuşmayacak gibisin de.” kadın epeyce kızmıştı. Dişlerini sıkarak konuşuyordu Önder’le.
“Olur mu canım öyle bir şey?” adam ortamı sakinleştirmeye çalışıyordu.
“Benim ailem asla böyle bir şeyi kabul etmez bilesin.” dediğinde Ömer ilgiyle kaşlarını kaldırdı.
“Ailenle görüşüyor musun sen?” diye sordu Ömer “Ben aranız bozuk diye biliyordum.”
“Evet ama yani Nikâhsız hamileliği kabul etmezler.” derken kadının bocaladığını fark etti. “Benim ailem böyle bir şeyi kabul etmez.” ailesinin fikrini önemsediğini pek sanmıyordu ama.
“O zaman Nikâhsız koynuma girmeyecektin Özlem.” bu cümle bir kavgayı ateşlemişti sanki. Şule arayı bulmaya gayret ederek geçirmişti zamanını. Gerilimli bir yemekti.
Şule, Özlem’i yanına alarak lavaboya gitme niyetiyle masadan bir süre uzaklaştı. Kesin onu sakinleştirecekti Şule hep onu dizginleyen taraf olmuştu. Özlem biraz hırçın bir karakterdi aslında Şule’de öyleydi ama sanki o kendini daha da dizginleyebiliyordu.
“Abi duygularını saklayamaz mısın? Bak çok kırıldı kız.” Önder abisine resmen yalvarıyordu.
“Elimden geldiğince sakladım aslanım ama biliyorsun Nikâhsız bir bebek benim dünyamda doğru bir hareket değil.”
“Ama sen de Nikâhsız birliktelik yaşıyorsun ve bebek olabilir. İstenmeyen diyorum.”
“İşte o sebeple kardeşim doğum kontrol işini partnerine bırakmayacaksın. Zira karşına seni Nikâh masasına oturtma amacı güden birinin ekmeğine yağ sürmen olasıdır.” dedikten sonra devam etti. “Aslında Şule ile Nikâhsız beraberlik denilecek bir beraberliğimiz bile yok. Kaza sonucu olan bir gecelik birliktelik yaşandı o kadar. Ama Şule hoşlandığım bir kadın bunu inkar edecek değilim.”
“Şule senin gibi düşünmüyor.”
“Önemli değil oldu bitti diye konuştuk ama bu akşam çok cesur görüyorum.” bu ilişki bile diyemeyeceği şeyle ilgili onunla konuşması gerekecekti. Babasının ve Gül annesinin nasihatlerini çekemeyecekti.
“Neyse konumuza dönelim. Abi bir doktor olarak doğum kontrol denilen şeyin bazen hamileliği engellemeyeceğini bilmen lazım.”
“Orası öyle ama düşük ihtimal hem bazı önlemlerin ne kadar önleyici olduğunu sen de bilirsin. Neyse bu konuda eğitim almak konusunda geç kalmışsın.”
“Babamlarla konuşur musun?” asıl sorun oydu işte. Bebek olunca hayır demeyeceklerini aslında diyemeyeceklerini Önder tahmin edebiliyor olmalıydı.
“Başka seçeneğim var mı? Önce annemle konuşalım. Yarın uygun zamanda, sen de ol. O babamı yumuşatır.” Gül anneleri değil miydi arkalarını toplayan?
“O da sevmiyor Özlem’i.” dedi üzüntüyle Önder.
“Sevilecek kız değil zaten bence sen de pek istekli değilsin.” soru soran gözlerle baktı kardeşine.
“Abi yapma.” aslında şuanda bir itiraf beklemiyordu Ömer.
“Tamam aslanım tamam, o kızı sevmesem de yeğenimin annesi.” kızların geldiğini görünce sustular. Kızlar gülümseyerek gelip masaya oturduğunda Özlem adamın yanağını öptü uzanarak. Sakinleşmiş gibiydi.
Yemekten sonra dans edebilecekleri bir mekana geldiler. Ömer bir şeyler içtikten sonra mekandan ayrılmak üzere ayağa kalktı.
“Arkadaşlar çok yorgunum. Kusura bakmazsanız bu akşam dinlenmek istiyorum. Önder seni ve Özlem’i tebrik ediyorum. Lütfen kusuruma bakmayın.”
“Ömer biraz daha kal. Daha beni dansa bile kaldırmadın.” diyerek Şule adamın elini tuttu.
“Üzgünüm Şule… Kalmak isterdim ama biliyorsun yoğun bir gündü ve çok yorgunum eve gidip dinlenmem lazım.”
“Öyle ama bir dans, lütfen.” arkadaşlarının yanında kızı mahcup etmek istemediği için “Hadi o zaman bu dansı bana lütfet güzel kadın.” diyerek kadını ayağa kaldırdı.
Bir an önce buradan gitmek istiyordu Ömer. Dansa başladıklarında “Bana bir daha insanların yanında ısrar etme. Dinlemem bu sefer gitmedim, seni üzmek istemedim. Ama şansını zorlama derim.”
“Ama sevgilim…”
“Aması yok hoşlanmıyorum böyle şeylerden. Ben senin isteklerine nasıl saygılıysam senden de bunu bekliyorum. Bu akşam beni zorladın.”
“Özür dilerim. İş yerinde tamam sana itiraz etmem ama bu…”
“İş yerini karıştırma, karıştırırsan bu ilişki uzun sürmez.” oldukça kaba bir adam olduğunun farkındaydı. Ama bu durumdan hoşlanmıyordu. Dans bitince masaya geri geldi Şule ile el ele.
“Arkadaşlar ben gidiyorum. Dediğim gibi yorgunum eve gidip dinlenmek istiyorum. Önder…” derken kardeşi ayağa kalktı iki kardeş sarıldılar. “Yarın ara.” dedi kulağına. Kardeşinden ayrılınca uzanıp Şule’nin yanağından öptü “Görüşürüz Şule.”
“Ben de geleyim.”
“Yo yo sen eğlenmeye devam et ben eve geçeceğim. Anneme söz verdim.”
“Anne kuzusu.” dedi Önder’in arkadaşlarından biri.
“Evet anne böyle olunca ben ona kuzuluk yaparım.” dedi gülerek. Sonra da yanlarından hızlıca ayrıldı. Mekandan çıkarken nedense geri döndü ve Önder’e baktı. O da abisine bakıyordu kendisine baktığını görünce nedendir bilinmez gülümsedi. O bakışın son olduğunu tahmin etseydi çakıp orada kalacağını düşündü Ömer. Annesini bir odaya yatırmışlardı. Sakinleşmesi için ilaç vermişler ve uyumasını sağlamışlardı.
“Uyudu çok şükür.” dedi Ömer.
“Baba.” adamın ayakta duracak hali kalmamıştı. “Lütfen sana da ilaç versinler ve uyu. Yarın çok işimiz olacak ve sen ayakta durmalısın.”
“Oğlum.” dediğinde konuşmasına fırsat vermeden Ömer babasına tekrar sarıldı. “Sıra onun değildi… Onun değildi oğlum…”
“Hadi babam sana ilaç vermelerine izin ver. Tansiyonun olduğunu unutma.”
“Tamam oğlum hemşireyi çağır. Ömür.” diye seslendi yatan annesinin elini tutup ağlayan kıza. Ömür babasına baktı. “Kızım sen de dinlensen?”
“Hayır… Ben abimi yalnız bırakamam… Özlem ameliyatta. Kimsesi yok değil mi abi?”
“Yok güzelim.” diyerek kapıyı açtı. “Hemşire Hanım babama ilacı verebilirsiniz.” dedikten sonra kardeşinin yanına geldi. Kızın saçlarından öptü sarılarak. “Dayanabilecek misin?”
“Dayanırım.”
“Ben yanındayım baba sen dinlen ne olur. Yarın bizi… yalnız bırakma… Sen ve annem ayakta olmazsa bu acıya dayanamayız.” hemşire odaya gelip babasına iğneyi yaptı.
“Hadi siz gidin kız belki ameliyattan çıkmıştır.”
“Tamam babam hadi güzelim.” diyerek kardeşi ile odadan çıktı Ömer. “Keşke sen de kalsaydın babamlarla.”
“Ben abilerimi çok seviyorum. Biri beni bıraktı… Şuram o kadar çok acıyor ki… Gariptir… O acıyı bir an bile unutmak istemiyorum. Acım durursa… Onu unuttuğumu düşünür diye düşünüyorum. Yaşamak istiyorum abi… Onunla yaşadığım mutluluklar gibi onunla bu hüznü… Bu kederi… Bu acıyı… Bu hasreti… Ya bu kafam almıyor bunun ne olduğunu…” bir an durdu abisinin yüzüne baktı “Abi… Önder abim gitti…” dediğinde ta derinlerden gelen hıçkırığa dur diyemedi.
***
Ameliyathanenin önüne giderken koridorda kendilerine doğru gelen Şule’yi gördüler.
“Ömer.” diyerek sarıldı adama genç kadın. “Nasıllar?” diye sordu. “Sizin odada olduğunuzu öğrenince…”
“Önder öldü.” dedi adam.
“Ne?” kadın bunu beklemiyordu “İnanamıyorum daha bir kaç saat önce beraberdik…” diye konuştu kendi kendine “Çok üzüldüm…” dedi. “Ömür… Çok üzgünüm…” Ömür sadece başını salladı. “Özlem… O nasıl?”
“Ameliyatta iç kanaması var durumu Önder’e göre daha iyiydi. Gidelim, ameliyathaneden bilgi almamız lazım.” diyerek kadını yönlendirdi. Kolunu kardeşinin omzuna koydu. Ameliyathanenin önüne gelince içeriden bilgi almak istediğini söyledi ve içeriye girdi. Operasyon devam ediyordu. Bebek zarar görmüştü. Kadının genel durumu iyi gibiydi ama sonuçta ameliyattaydı ve beklemek lazımdı. Aldığı bilgilerden sonra dışarı çıktı Ömer.
“Ameliyat devam ediyor.” dedi sadece.
“Ömer… be…”
“Şule!” diyerek kadını susturdu kardeşinin bebeği şimdilik duymasını istemiyordu. Zaten acı büyüktü. “İlerisi için beklememiz gerekli… Hastane yönetiyorsun… Bilirsin…”
“Ta… tabi… Canım…”
“Gel güzelim.” diyerek kardeşinin elini tuttu onlar için hazırlanan odaya yönlendirdi. Koltuğa oturduğunda kız abisinin omzuna koydu başını. İçeriye sessizlik hakim oldu bir süre. Ömer’in çalan telefonu bozdu derin sessizliği.
“Özgür arıyor.”
“Koçum… Ameliyatta abim… Tamam… İnince ara… Henüz bekliyoruz abim… Sesim mi?… Kardeşimiz iyi değil ve hasta yakını olmak çok zormuş… Tabi koçum… Hadi sana iyi yolculuklar…” kardeşine haberi verememişti. Sabaha kadar haber dışarıya verilmeyecekti. Henüz kimsenin haberi yoktu bu konuda. Tam telefonunu sehpaya bırakırken tekrar çaldı telefonu. Bu sefer annesiydi arayan.
“Efendim… Henüz ameliyat devam ediyor… Geliyorsun öyle mi? Ah evet onlar tamamen aklımdan çıkmış… Çok iyi olmuş… Ararım…” diyerek kapattı telefonu.
“Canan Hanım geliyor sanırım.”
“Evet… Kaza yaptığını haber vermiştik.” dedi Şule’ye.
“Anne tabi dayanması zor…” dedi kadın “Bu arada… Sadık Bey ve Gül Hanım dinleniyor sanırım?” dediğinde Ömür kadına ters ters baktı.
“Annem… dayanamadı… İlaç verip uyuttuk… Dedin ya biraz az önce anne tabi dayanamadı.” diye açıkladı Ömer.
“Ah evet ya…Nasıl da kötü olmuştur… Allah sabır versin…”
Sabah ezanı bulundukları odaya doluyordu. Ömer derin bir nefes aldı. Sanki aldığı nefese bir huzur katmıştı sabah ezanı. Hani duyardı hep ama hiç genç adam ‘yalnız değilsin’ hissi vermemişti. Gözünden akan yaşa engel olmadı o an.
“Abi… Ne kadar güzel okunuyor değil mi?” dedi omzundaki kardeşi. Ömer kardeşinin omzunu daha bir sıktı. “Sanki ‘üzülmeyin bana emanet’ diyor.”
“Ben de öyle hissettim biliyor musun? Sanki… yüreğimdeki derin sızıya merhem sürdü bu ses.”
“Annem derdi… Ezan huzur verir diye. Hatta Kâbe de daha bir başka derdi.”
“Hiç fark etmemiştim.” dedi Ömer çok şey kaçırdığını düşünerek. Odanın kapısı açılınca Ata geldi.
“Ata… Bu sefer iyi haber ver ne olur?”
“Özlem Hanım iyi yoğun bakıma alacağız birazdan. Biliyorsun ben de ameliyatına girdim.”
“Ölüm riski var mı?” diye sordu Şule. Ata kadına baktı.
“Şule bizim yöneticilerimizden. Ayrıca Özlem’in de amiri.”
“Anladım, Şule Hanım hayati riski şuan yok ama biliyorsunuz yoğun bakım her türlü komplikasyonu beklediğimiz yerdir. Uyanmasını bekleyeceğiz.” diyerek usul usul anlattı doktor. “Ömer biraz konuşalım mı?”
“Elbette. Ben hemen geleceğim canım sen Şule ile kal burada, sonra annemleri kontrol ederiz.”
“Tamam abim.” diyerek oturdu Ömür.
“Şule.” diyerek başhekimle dışarı çıktı Ömer. Cenaze işlemleri ile ilgili konuştular. Ve basına duyuru konusunu ‘kardeşlerim yanımıza gelsin önce’ dedi Ömer. Annesinin de bir kız bir erkek iki çocuğu vardı. Uğruna çocuklarını terk ettiği adamdan. Kardeşlerini asla reddetmemişlerdi. Onlarda abilerine epey düşkündüler. Ömer odaya tekrar döndüğünde “Güzelim hadi annemleri görelim. Sonra da bizim için hazırlanan odada biraz dinlenelim. Şule sen de evine git istersen. Hastane sana emanet.” Şule adamın omzunu okşadı teselli etmek amacıyla.
“Sen merak etme elimden geleni yaparım.”
“Bu arada kaza haberlerde geçti ancak Önder’in… kardeşlerim gelsin… Sonra açıklanacak. Sen de dikkat et olur mu? Ve Metin… O da saat sekizde burada olsun.”
“Tamam birazdan ararım onu.” Hep beraber odadan çıktılar. Şule önce yoğun bakıma girip arkadaşını görecekti sonra da gidecekti. Ömer ve kardeşi anne ve babalarını görüp hemen yan odaya girdiler. Ömer yatağa uzanınca kardeşi de abisinin uzattığı koluna koydu başını.
“Abi beni hiç bırakma.” dedi kız gözlerini kapatmadan önce.
32 bölüm de bitti mi ? Final okumadım sanki
Masal 2 var. Onunla devam ediyor.