IMG_20220101_214332
  1. Bölüm-1 ? Paralı Asker

Soluk soluğa koşan iki at ve iki genç kızın gülüşmeleri tozlu, topraklı yolda yankılanıyordu. Mahra var gücüyle atını mahmuzlayıp  kardeşiyle arasındaki mesafeyi açmıştı. Lina sonunda pes edip atının dizginlerini sıkarak onu yavaşlatmaya çalıştı. At yavaşladığında genç kız kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Masmaviydi, tek bir bulut yoktu. Sadece koca sarı bir kandil gibi duran güneş vardı mavi berrak gökte. Bu manzara karşısında içi huzurla dolan genç kızın yüzünü bir gülümseme kapladı. Gökyüzünün bu halini seviyordu. Bulutların, kuşların, çığlıkların olmadığı zamanlardaki mavi göğü seviyordu. Silah, tüfek seslerinin, kuş ve insan feryatlarının olduğu gökten nefret ediyordu.

Kara bulutlar gibi etrafını sarmaya başlayan kötü düşüncelerden silkinmek için kafasını iki yana salladı. Huzurlu hissettiği bu dakikaların tadını çıkarmak istiyordu. Birkaç dakika sonra atını mahmuzlayarak sürmeye başladı.

Bir süvari edasıyla atını süren ablasının ardından baktı. Aralarında koca bir açıklık vardı. Elini çabuk tutup ona yetişmesi gerekiyordu, gece basmadan bu ıssız yerden gitmeliydi.

Atının, Esved’inin acı kişnemesini duyunca durmak zorunda kaldı. Ne oluyordu, neden atı acı acı kişniyordu? Çevik bir hareketle atının sırtından inip onu incelemeye başladı. Atın ayağı titriyordu. Atının ayağının neden titrediğine anlam verememişti. Endişeyle dudağını ısırırken etrafı kolaçan etti. Yardım edecek kimse yoktu, ablasının bir nokta gibi görünen siluetinden başka bir şey görünmüyordu. Şimdi ne yapacaktı? Onca yolu yürüyerek gitmesi geceyi bulurdu. Yüzündeki poşuyu açıp derin bir nefes aldı. Alnındaki terleri koluyla silip düşünmeye başladı. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Poşusuyla tekrar yüzünü kapatıp atının yularından tuttu. Kaybedecek zamanı yoktu. Buradan bir an önce gitmeliydi.

Esved’in yelelerini okşayarak ayak tabanlarının sızlamasını unutmaya çalıştı. Mahra’ya neden uyup bu ıssız yere geldiğini sorgulamak için geç kalmış olmalıydı. Onunla buraya gelmesini gerektirecek hiçbir mantıklı sebep yoktu. Ama şuan burada bir başına kalmıştı. Kahretsin, o aptal kızın pervasız davranışları canına tak etmişti. Eve vardığında bu yaptığının hesabını soracaktı.

Duyduğu çıtırtı ile gözleri korkuyla etrafı taradı. Çalılıkların arkasından çıkan karaltıyla çığlık atmamak için dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı. Karanlık bastığı için net olarak göremese de bir erkek olduğu anlaşılıyordu. Bir siyonist askeri olma ihtimali genç kızın korkuyla yutkunmasına sebep oldu. Ay ışığının yardımıyla adamın elindeki silahı gördü. Korktuğu başına gelmişti. Şimdi ne yapacaktı? Hiçbir şey olmamış gibi atının yularını çekiştirerek yoluna devam etmeye çalıştı ama kulaklarına dolan sert sesle adımlarını durdurmak zorunda kaldı. Adımları durduğunda atıda ona uyum sağlayıp durmuştu.

“Dur! Dur orda!”

Yabancı adam önüne gelip durdu. Üzerinde İsrail’in askeri üniforması vardı. Ama yüzü İsrailli  değilim dermiş gibiydi? Daha çok Asyalı insanlara benziyordu. Küçük çekik gözleri, yuvarlak yüzü ve küçük bir burnu vardı. Tuhaftı, hem de çok tuhaf bir gençti. Yüzü bir caninin yüzüne benzemiyordu. Ancak üzerindeki üniforma ve elindeki silah ben bir caniyim diyerek haykırıyordu.

Genç adam karşısındakine belli etmemeye çalışıyordu ama tedirgindi. Genelde bir arkadaşıyla birlikte çıkardı. İlk defa tek başınaydı. Bu yüzden de endişeliydi. Doğru yapıp yapmayacağını kestiremiyordu. Bu ne olduğu belirsiz kişiyi merak etmiyordu? Sadece kendisine verilen talimatları yerine getirip rahatlamak istiyordu.

“Kimsin sen? Yüzünü aç!”

“Sana açıklama yapmak zorunda değilim. Burası benim ülkem, benim topraklarım. Çekil gideyim.”

Genç adam duyduğu sesle yüzünü buruşturdu. Bu bir kadındı. Erkek olsaydı işim daha kolay olurdu diye düşünüyordu. Eğer erkek olsaydı bir iki pataklayıp gönderirdi. Ama şimdi bir kadınla ne yapabilirdi? Yüzünü açması için onu zorlayamazdı. Bir kadını istemediği bir şeye zorlamak ona göre değildi. Her ne kadar bu kadın barbar bir ırktan gelmiş olsa da, sonuçta bir kadındı. Kadınlara daima değer verilmeliydi. Onlar hiçbir kötülüğü hak etmiyordu. Zavallı annesi hiçbir suçu olmamasına rağmen tanrının yanına gitmişti. Eğer ona hak ettiği değer verilmiş olsaydı, hâlâ yaşıyor olabilirdi. Dylan’a göre Park Anna, muhteşem bir insandı. Ona hürmeten tüm hemcinslerine, yani tüm kadınlara saygı duyuyordu. Onların hepsi Park Anna’dan bir parça taşıyorlarmış gibiydi. Hepsi masum ve güzeldi. Dylan annesi Park Anna’yı herkesten, her şeyden çok seviyordu. Hayatındaki en değerli şeydi. Ancak onu erken kaybetmişti.

İçindeki duyguları karşısındaki kadına belli etmek istemediği için yüzüne soğuk maskesini takmıştı.

“Kimsin sen dedim!” Adamın bağırmasıyla genç kız başını dikleştirerek tiksintiyle baktı. 

Bu karşısındaki mahluk kendini adamdan mı sayıyordu? Para karşılığında kendi ülkesini bırakıp buraya, mazlum insanlara eziyet etmek için gelen bu insan müsvetlisi, kendisine adam mı diyordu? Genç kız, kafasındaki düşünceleri rafa kaldırıp bir şeyler yapmalıydı. Korkusunu belli etmemeye çalışsa da deli gibi korkuyordu. Kendisi karşısındakini her ne kadar adam olarak görmese de biyolojik olarak bir erkekti. Kendisinden çok daha güçlüydü.

Genç kız kaşlarını çatarak cılız bedenine baktı. Giydiği siyah geniş paça pantolonu o kadar boldu ki bacakları içinde kaybolmuş gibiydi. Siyah asker botlarına benzeyen botları, minik ayaklarını olduğundan daha büyük göstermişti. Koyu yeşil birkaç beden büyük gelen gömleği ve boynundan yüzüne doğru sardığı poşuyla iyice kamufle etmişti kendisini. Fakat yine de dikkatli bakan biri onun kız olduğunu anlardı. Çünkü kafasındaki başörtüsünü, başına her ne kadar sarık gibi sarmaya çalışsa da bir kadının saçlarını örten zırh olduğu belli oluyordu.

O böyle zayıf ve cılızken, heybetli bedeni ile duran adama karşı hiçbir şansının olmadığını bir kez daha anlamıştı.

Adam, genç kıza yaklaşıp tekrar bağırdı. “Adın ne?”

Genç kız, adamın yüzünü açması için ısrar etmediğini görünce sevindi. Biliyordu ki adam ne kadar ısrar ederse etsin asla yüzünü açmazdı. O zaman da adamın sinirlenip daha kötü şeyler yapabilme ihtimali vardı.

Lina bu yabancıyla arasındaki mesafenin azalmasına izin vermeyerek iki adım geri çekildi. Ardından dudaklarını aralayıp sertçe konuştu.

“Adım Lina, şimdi çekil yolumdan.”

Adam duyduğu isimle şaşırdı. Bu isim çocukluk hayallerindeki kızın ismiydi, melek annesi Park Anna’nın anlattığı masaldaki deniz kızın ismiydi. Bu kızın ismi neden Lina’ydı? Buradaki insanların ismi daha farklı olmalıydı. Müslüman isimleri, genelde aşina olmadığı bambaşka isimlerdi. Düşünmeyi bırakıp karşısındaki kıza baktı. Böylece gitmesine izin verse suç işlemiş olacaktı.

“Kimsin, bu saatte ne arıyorsun burada?”

“Görmüyor musun? Atım yaralı. İzin ver, gideyim.”

Genç adam, kızın arkasındaki safkan arap atına baktı. Siyah yeleleriyle ihtişamlı bir attı. Ama ne yazık ki bu güzel atın sol ön ayağı titriyordu. Atlardan hiçbir şey anlamadığı için atın ayağının titremesine de anlam verememişti. Kızın önünden çekilip yanlış olduğunu bile bile kendisine engel olamadı.

“Yardım ister misin?”

Lina, duydukları yüzünden adama şaşkınlıkla baktı. Bunlar insan mıydı ki halinden anlayıp ona gitmesi için izin veriyordu? Üstelik yardım teklif ediyordu. Bu çok tuhaftı.

Lina kurtulma düşüncesiyle gözleri umutla parıldamıştı. Atının yularını çekip yoluna devam etmeye başladı.

Genç adam, kızın hiçbir şey söylemeyip yürümesiyle dişlerini sıktı. Bunlar gerçekten de yabani insanlardı. Kıza yardım teklif etmesine rağmen, kız bir yaban ceylanı gibi hiçbir şey demeden sekerek yanından uzaklaşıyordu. Adam yaptığı benzetmeye yüzünü buruşturarak arkasında kalmış olduğu kıza seslendi.

“Yaban ceylanı, seni bir daha burada görmek istemiyorum.”

Tags:
Paylaş
1 Yorum
  1. mirzam 1 sene önce

    Okuduğumda beni derinden etkileyen bir kitaptı. En kısa zamanda kanalımızda seslendirmeyi çok arzu ettiğim eserlerden biri..

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account