photo_2021-02-19_13-12-18

Kitabımızın seslendirmesi görme engelliler için özenle okunmuştur. Her bölümde bölüm seslendirmesini, kitabın son sayfasında da tüm kitaba ait seslendirmeyi bulabilirsiniz.

 

Bölüm 1

Karadeniz’in hırçın dalgalarının sesine karışıyordu Zeynep’in ağzından çıkan hıçkırık sesleri.. O güzel kafasını avuçlarının arasına almış, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, Karadeniz ise Zeynep’in içindekileri hissetmiş gibi hırçındı yine… Denizdeki dalgalar yırtınırcasına uzanarak kayaların bağrına vuruyordu, şaha kalkan bir at edasıyla. Tıpkı Zeynep gibi dalgalar da ağlıyordu, kayalıkların en ucuna gelmiş, gözyaşlarıyla denizi buluşturuyordu Zeynep. Karadeniz hep böyleydi aslında bilirdi ona içinin derdini döken biri olduğunu ve onunla birlikte kendini vururdu kayalara acımasızca. O kadar yanardı ki; derman olamasa da ‘anladım seni’ derdi sanki. Bugün de Zeynep içindi tüm feryadı.

En uca gelmiş göğsünde birleştirdiği kolları ile ayakta dikiliyor, uçsuz bucaksız hırçın Karadeniz’e bakıyordu kız. Bir yandan çığlık atarken bir yandan da bir o kadar sessizdi, anlamıştı onu Karadeniz o kadar iyi anlamıştı ki kayaları dövüyordu feryadıyla.

Dün sabah ne kadar güzel başlamıştı aslında Zeynep için, iki güzel haber karşılamıştı onu. Biri ailesi için biri kendi için güzel bir haberdi. Günlerdir beklediği üniversite sınav sonucu açıklanmış ve çok istediği Ankara Hukuk Fakültesine yerleşecek puanı aldığını öğrenmişti. Ama asıl önemli olan bir başka haber ise yıllardır ailesinin parçalanmasına sebep olan, ona abilerinin hasretini yaşatan kan davası son bulacaktı belki. Vali iki aileyi bir araya getirmeyi başarmıştı ve babası da bu sebeple düzenlenen sabah kahvaltısı için gitmişti.

Zeynep, sınav sonucunu öğrenince babası hariç tüm ailesine bildirmişti. Dudağının kenarı titreyerek annesine sınav sonucunu bildirdiği an aklına düştü. Kadının tepesine atlamıştı. ‘Dur deli kız… Anneni öldürüp anasız avukat mı olacaksın?’ demişti kadın. Sevincini komşularına da duyurmuştu genç kız. Nasıl duyurmasın ki? Hedefe ulaşmasına az kalmıştı.

Evet dün hedefe az kalmıştı ama bu gün?

Zeynep, Piroğulları’nın kızıydı. Piroğulları ki Karadeniz’in en güçlü ailesinden biri. Bir de Kadıoğulları vardı, tıpkı Piroğulları gibi Kadıoğulları da güçlü ailelerden biriydi. Ancak iki aile ilk kurşunun hangisinden geldiği bile unutulan ama kökünde aşk olan bir kan davası ile düşman olmuşlardı.

Rivayet o ki; Piroğulları’nın dedesi Kadıoğulları’nın güzeller güzeli Zeynep’ine aşık olmuştu. İki ailede bu sevdaya olmaz dese de dinlememişti Ahmet ve sevdiği kızı kaçırmıştı. Ne olduysa bundan sonra olmuş zaten, düğün yapılacağı gün Kadıoğulları düğün evini basmış ve iki genci de öldürmüş. Kadıoğulları’na göre katliamı yapan kendileri olmamış ancak kurşunu da sıkan Kadıoğulları’nın kapılarında çalışan adammış. Piroğulları ta o gece almış intikamını, Zeynep’in amcasının canını da onlar almış. Üç cenaze çıkmış o gün ama yüzyılsüren kavgada cenazelerin ardı arkası kesilmemişti. En son Zeynep’in amcası Kadıoğulları’ndan Emin’i vurmuştu. Zeynep’in babası Pir Ali bu anlamsız kan davasına her daim karşı çıkmıştı ancak kardeşi İsmail onunla aynı fikirde değildi. Yıllar önce Kadıoğulları’ndan Emin’i oğlunun gözlerinin önünde vurmuştu. Zeynep’in babası kardeşinin vurduğu düşman ailenin oğlunu kendisi hastaneye yetiştirmişti. Emin’in oğlunu hiç unutmamıştı Ali, o çocuğun; babası ölecek diye çırpınması gözünün önünden gitmemişti. Çocuk daha on üç bilemedin on beşindeydi, teselli etmek için çok uğraşmıştı. Emin’i hastaneye götürdükten sonra validen yardım istemişti. İsmail yaşamıştı, cezasını çekmiş, artık hapisten çıkıyordu. Ali ‘ben bu kana evlat veremem’ diyor çözüm bulmaya gayret ediyordu. En büyük evladı Mustafa yirmi dört yaşındaydı. Onun küçüğü Mehmet yirmi birindeydi. Abisi iktisat okurken o tıp okuyordu. Yıllar olmuş ülkelerinden uzaktaydılar. Zeynep on sekiz, en küçük kızı da on beşti. Ali’nin eşi evlatlarına hasret yaşıyordu bu anlamsız kavga yüzünden. Kan davaları kız çocuklarına dokunmazdı ama evin erkeklerinin tehdit altında olması onlara da huzur vermiyordu. Bugün sondu artık. İki aile barışacaktı bu yemekte. Artık aileler kaçak yaşamayacaktı hayatlarını.

Akşama doğru geldi evlerine Piroğulları’nın erkekleri, onlar gelmeden önce hayır haber çoktan ulaşmıştı ev halkına. Haberin neşesiyle evlerin bahçesine şenlik kurulmuştu. Bir yandan kemençeler çalınıyor bir yandan horonlar tepiniyordu. Çünkü artık barış gelmişti… Fatma Hanım eşi arabadan indiğinde mavi gözlerinde hüznü fark etmişti, oysa ki herkesin mutlu olduğu bir habere onun da mutlu olacağını düşünmüştü. Sanki omuzları çökmüştü hayat arkadaşının. Kayınbabasının oğlunun omzuna teselli verir gibi dokunmasını izledi uzaktan. Yanlarına gitmeliydi ama ayakları nedense bir türlü hareket edemiyordu. Biliyordu kocasını kolay kolay hiçbir şey bu hale getirmezdi, kayınbabası da tasalıydı sanki. Kendisine doğru gelen kocasına baktı gülümseyerek. Ali’si zar zor ayakta duruyordu sanki, yanına gelince gözlerine baktı adamın;

“Bitti değil mi artık? Bu kan davası bitti değil mi?” diye sordu ümitle.

Ali ilk defa karısına bakarken bakışlarını yere eğdi.

“Bitti… Kurban verirsek bitti…” adamın sesinde ters giden bir şeylerin olduğu bariz belli oluyordu.

Fatma kocasını bu şekilde görmemişti daha önce, bir sorun vardı. Eşine soran gözlerle baktığında;

“Sonra Fatma” cevabını aldı kadın. Yanılmamıştı, sorun vardı hem de çok büyüktü. Oğulları yanına gelecekti kadının, hasret bitecekti. Gerisi ‘laf-ı güzaftı’.

“Bir sürü hayvanımız var kocam. Ne kadar isterlerse o kadar kurban alsınlar.” dediğinde kocasının mavi gözlerinin sulandığını gördü.

“Kocam?” dedi soru kipiyle kadın, Ali bey elini kaldırarak karısını susturdu.

“Sonra…”

Eve yöneldi adam. Karısı ve kızı da ardından. Mırıltı halinde ‘bu gece sevinsinler’ dediğini duydu Zeynep babasının. Adam koltuğa oturmamış resmen yığılmıştı.

“Baba” dedi Zeynep neşeyle, bakışlarını yerden kaldırmadı adam.

“Sana müjdem var.” dedi heyecanın bariz olduğu ses tonuyla.

“Sonra kızım… Sonra” diyerek kızının konuşmasına izin vermedi adam.

“Ama baba…”

“Yeter Zeynep… Görmüyor musun çok yorgunum…”

Babası, Zeynep’ine ilk defa sesini yükseltmişti. Sustu Zeynep. Gözleri doldu birden. Kesin önemli bir sorun vardı. ‘Allah hayra çıkarsın’ dedi içinden. Annesine baktı önce,annesi ‘sus’ diye işaret ediyordu. Başı ile onayladı annesini.

“Ben… Ben dışarı çıkayım” dediğinde ikisinden de ses çıkmadı.

Zeynep hatırladıkları ile hıçkırıklara boğuluyordu. O da annesi gibi bir sorun olduğunu anlamıştı ama… Ama bu şekilde bir sorun aklına gelmemişti. Kırk yıl kafa patlatsa yine de aklına gelmezdi ki… Zaten en önemli konu abilerinin artık eve gelebilecek olması değil miydi? O akşam babası ile konuşamamıştı. Gece yarısına kadar eğlenmişlerdi. Herkes mutluydu. Sofranın biri kaldırılırken biri hazırlanıyor, insanlar birbirini tebrik ediyordu. Sabah namazını kıldıktan sonra yatmak nasip olmuştu gençlere. Ali ve karısı erkenden odalarına çekilmişti.

Zeynep saat ona doğru kalkabildi yataktan, sabah uyuma huyu yoktu pek. Zaten babası ile paylaşması gereken mutlu haberi de vardı. Saate baktığında ‘ne çok uyumuşum’ dedi kendi kendine. Kesin herkes kalkmış, kahvaltı bile yapmıştı. Yatağından kalktığında çok yorgun olduğunu fark etti. Kıyafetlerini alıp odasından çıktı önce duş alıp kendine gelmeliydi. Evde derin bir sessizlik vardı, demek ki henüz uyanan yoktu. Rahat rahat duşunu aldı, kardeşi Esma ile banyo kavgası etmeden bu işin de keyfi olmuyordu hani. Uyansaydı şimdiye o kadar çok kapıya vurmuştu ki ‘çık artık’ diye. Eh artık Zeynep gidince her şey ona kalacaktı. Aklına abileri gelince gülümsedi. Esma’ya rahat yoktu galiba. Duşunu alıp banyodan çıktı. Mutfağa girdi önce, kimse yoktu anne ve babası bu saate asla kalkmazdı. Kahvaltı sofrasını annesi her zaman ki gibi hazırlamıştı.

“Hane milletinin insanları” diye yüksek sesle bağırdı, “Neredesiniz?” diye ekledi ardından da. Ne kadar derin bir sessizlik vardı evde.

“Yatak odasındayım kızım. İşim var biraz. Kahvaltını yap da yanıma gel” dedi annesi.

“Tamam annem…” diyerek sofraya oturmadan çay almak için bardak aldı.

“Babam gitti mi annem?” diye sordu yine yüksek sesle.

“Gitmedi…” diye cevap verdi annesi.

Zeynep annesinin her gün özene bezene evlatları için hazırladığı masada kahvaltısını yaptı. Sonrada annesinin yanına gitmek için hareket etti. Anne ve babası salonda oturuyordu. Annesinin sessizce ağladığını fark etti kız.

“Anne?” dedi ağlayan kadına “Ne oldu?” diye sordu merakla ardından da babasına baktı aniden

“Baba?” babası da pek iyi görünmüyordu. Dünkü toplantıda önemli bir şey olmuştu kesin.

“Baba bir sorun mu var?” diye sordu annesinin yanına giderken“Gel kızım” diyerek babası elini uzattı. “Yanıma otur. Seninle konuşmam lazım.” Zeynep önce annesine baktı sonra usulca oturdu koltuğa.

“Baba dün… Neler oldu? Sanırım annem bunun için ağlıyor.”

“Dün Kadıoğulları ile barış için anlaştık biliyorsun…” dedi Ali bey.

Kızı, kendi gözlerine benzeyen koca mavi gözleri ile babasını dinliyordu

“Onlar bir şart öne sürdüler.” diyerek devam etti adam.

“Biliyorum kurban istediklerini söylemiştin.” diye atıldı hemen Zeynep.

“Dur kızım… Sus da beni dinle…” derken adamın sesi titriyordu adeta.

“Kadıoğulları, ailelerinin en büyük oğulları ile Piroğulları’nın en büyük kızının evlenmesini istiyor.”

“Eee…” dedi Zeynep anlamsızca. Babasına sonra annesine baktı

“A… Anlamadım sanırım…” babasının bakışları yerdeydi.

“Baba…Anne…”

“Piroğulları’nın en büyük kızı… Sensin can parem…”

Zeynep o koltuktan nasıl kalktığını, nasıl bu tepeye geldiğini hatırlamıyordu bile. Dalgalar kayaları döverken denize bakıp ‘Ben daha on sekiz yaşımdayım… Ben avukat olacaktım… Ben daha çocuğum… Benden kurban olmaz ki’ diye bağırdı. Ondan gelin olmazdı ki… Hem de Kadıoğulları’na ondan asla gelin olmazdı…

Tags:
Paylaş
5 Yorum
  1. edaxk 2 sene önce

    hatıce hanım yoğun bakımdayken bölüm bıtıp bırden zaman atlaması olmamış keske hastane bölümünden bıraz bahsetseydınız ama harıka bır kıtaptı emeğnıze sağlık

  2. Tulay 2 sene önce

    Ama bu kitab coooook guzeldi, ben okurken coook begendim biraz zaman gefince tekrar okuyorum bazi kitablari Emine hanim bunlarin icinde sizin kitaplarinizda var, hepsinide severek ve befenerek okudum kitaplarinizin, yureginize kaleminize saglik

  3. @hatice.sayim98 3 sene önce

    3. Defa okudum 4.’ye başladım haydi bismillah

  4. CananK 3 sene önce

    çok severek okudum bu kitabı düzenlemeli haliyle de okuyacağım yeniden

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account