Deniz kenarında,saçlarına güneş ışığı devşiren esmer çocukların,kumdan kaleler yaptığı köhne bir sahil kasabasında doğmuştum ben.Gündüzlerimiz taze simit kokusunu sinemize çekmekle başlardı.Sonra büyüklerimizin ellerinden öpüp cebimizdeki misketleri gökyüzüne yuvarlamak için kendimizi sokağa vururduk.Her köşebaşında ucundan tutunacağımız çocuksu hayallerimiz dururdu.Kışın daha güzel olurdu herşey.Kar taneleri pencerelere kazıdığımız isimleri silsede soba bacasından tüten kül rengi umutlarımızla koşardık sonsuzluğa.Yüreklerimizde yeni yeşeren cennet kokulu çiçekler vardı.Ve her güzün ardından birbirimize koklatarak giderirdik bahara olan özlemimizi…
Sonra kasabanın en uzak kısmında bulunan mezarlığa giderdik.Küçücük avuçlarımıza doldurduğumuz dua zerreciklerini fırlatırdık gecelerimizin cansız misafirlerine.Ardından nisan yağmurlarını beklerdik gökkuşağından salıncak kurmak için.Gökyüzü bir tahtirevalli olmuştu bizim için.Kimimiz güneşe otururduk kimimiz aya.Belkide bir eski zaman masalından kalan düş kırıntılarıydı bizimkisi.Sonra sahilde kurduğumuz kumdan kaleleri yerle bir etmişlerdi betonarme binalarla.Ama biz yinede hep baharı bekliyorduk.Gökkuşağına asılıp yeryüzüne doğru sallanıyorduk yağmurlarla beraber.Ve ben hala güneşin üstünde oturuyordum en çocuksu halimle…
Tags: Awdil
Çocukluğumu andım… Güneşten mi sallanıyorum yoksa ay da mı salıncağım dedim kendi kendime… Tebrik ederim.
????????