Öğrenme güdümünde ki insanoğlunun okumayı ertelediği, hatta çoğu kez yok saydığı zaman diliminde yaşamaktayız. Görsellik arttı, teknolojik gelişmeler arttı ,gelişen teknolojiye ulaşım kolaylaştığı için filmlerden tecrübe edinmeye çalışır olduk. Esasında tecrübe insanın bizzat kendisinin yaşadığı deneyimlerdir. İnsan yaşamadığı bir olayın analizini yaptığında isabet etse bile vakıaya bütünüyle hakim olamayacaktır. Çünkü bir olayı yaşarken verdiğimiz tepkilerle, anlatırken ya da yazınsal aktarırken kullandığımız kullanacağımız ifadeler birbirinden farklılık gösterebilir.
Bir yılı aşkın bir süredir toplumda hakim olan virüsün insanlar üzerindeki etkisi aynı değildir. Bu durumun bizleri vaktimizin çoğunu evde geçirmeye mahkum ettiği şu günlerde televizyon ve internet kültürü çok daha fazla gündemimizde yer almaya başladı. Televizyonda herhangi bir programı takip etmeyen aile sayısı yok denecek kadar azdır. İzlemek istemeyen insanlar olsa da toplum gündeminden ırak olmamak için bir şekilde bağlantı sağlamak durumunda. Gençler özellikle Netfilx alt yapılı filmlere rağbet göstermekte . Son üç yıldır ülkemizde ciddi bir şekilde normalleştirilmeye çalışılan cinsiyetsizlik akımının en büyük tohumlarından biri bu kanalda yayınlanmakta ne yazık ki .
Bireysel olarak kendimizi ne kadar korumaya çabalasak ta gözümüze sokulan bir çok şey gün gelip hanelerimizin kapısını çalacaktır. Ve bizler bunun korkusuyla yaşıyoruz. Zaten var olan pandemi -korku kültürünü- oluşturdu bizleri de içerisine aldı. Hapis olmuşcasına bu kültürün tesirinden kurtulamayan binlerce insan var. Derken Rabbin İslam fıtratıyla var ettiği nefsimizi sufli arzulardan koruyabilmek için üzerimize düşen ağır sorumluluklardan birisi de gözümüzü,aklımızı hatta bütün uzuvlarımızı Allah ın razı olmadığı alanlardan uzak tutmaya çabalamak olmalı. Nasıl bir kitabı ya da makaleyi okuduğumuz zaman üzerinde tenkit yapıyorsak izlediğimiz her hangi bir programında tenkitini yapabilmeli doğru yerlerini hayatımıza yerleştirmeyi şiar edinmeliyiz.
Son zamanlarda bizim kanallarımızda da insan psikolojisini öne alan diziler yayınlamaya başladıkları için biraz umutluyuz. Kore ,Hint ve İran Filmleri eleştirel bir çok şey barındırsa bile herhangi bir (özellikle cinsiyetsizliği normalleştirme güdümündeki ) boş dizilerden kat kat evladır. Yabancı dil öğrenmeyi kolaylaştırmak için de alt yazılı filmler insanlara cazip gelmekte. Velhasıl geçtiğimiz günlerde izlediğim bir İran filminden bahsetmek istiyorum.Filmin adı Kör Nokta. Bir mühendis kredi ile aldığı evin borcunu ödeyebilmek için ailesinden uzakta çalışmakta. Bu uzaklık aile fertlerini ciddi psikolojik bunalımlara sokuyor. Öyle ki evin banyosu akıttığı için alt komşunun yeğeninin eve gelip tamir etmesiyle tamirata ait fişin olmasına rağmen evin hanımı kocasının korkusuna durumu kendisinden gizliyor. Belli vakitte eve gelen baba bıraktığı paranın hesabını yaparken, eksik görülen meblağı nereye harcadığını kadın ne kadar çabalasa da eşine izah edemiyor. Olayı o kadar büyütüyor ki bahsi geçen adamın evine kadar gidiyor adam. (Güvensizlik Sendromu ) Sevgisiz hayata tutunmaya çalışan bir anne, ilgisizlikten hayal gören bir çocuk kısaca mutsuz bir aile. İşin garibi film kör noktada başlayıp kör noktada bitiyor. Buna benzer binlerce hikaye var belki ülkemizde. İnsanlar mal sahibi olayım derken kaçırdıkları zamanın kaybettikleri değerlerin farkında değiller. Belki ilk defa uzun bir zaman evde kaldığımız bu bir yıllık zaman zarfında geçmişin muhasebesini yapabildiysek giden zamanın ne kadar kıymetli olduğunu anlamamız gerekir.
Kimilerimiz yakınlarını kaybetti, bu kaybın acısını yaşayamamışken yakınlarını son yolculuklarına uğurlayamamanın hüznü eklendi yüreklerine. Kimisi evine hiç uğrayamadı geçim telaşına hayatlarını riske attı . Kimileri evlendi ama mutluluklarını paylaşabilecekleri sınırlı insanlar vardı. Şimdi önümüzde koca bir yılı geride bırakacağız, izlerini belki yıllarca taşıyacağız , yaşanılan onca zorluğa rağmen insanlar hâlâ olayın eğlence kısmına odaklanmış durumda. Evlerde yılbaşına hazırlık coşkusu yaşatılmaya çalışılıyor. Görüp geçirdiklerimizden ders almadan fütursuzca yaşamaya devam ediyoruz. Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi hiç hesap vermeyecekmiş gibi mal biriktirmeye devam ediyoruz. Hazzın anlık bir durumdan ibaret olduğunu yok sayıyoruz. Bizlere vahametimizi hatırlatan her şeyden uzak duruyoruz . Ebedi hayata çabalamayı gerektiren eylemlerden kendimizi soyutluyoruz. Akıl almaz bahaneler buluyoruz kendimize. Rahata kavuştukça azgınlaşan nefsimizi durdurmak yerine duyarsızlaşması için elimizden geleni yapıyoruz. Yeryüzünde tüm bu olanların düzelmesi için malıyla canıyla mücadele eden insanlar var elbet. Ama biliyoruz ki bireysel çözümler bireysel sesleniş ve serzenişler bizlere merhem olmuyor ,olmayacak. Bireysel seslenişlerimiz artık vicdanlarımızı rahatlatmıyor. Bizler inancımız gereği bizi ayakta tutacak ,şerefimizi onurumuzu koruyacak yasalarla hayatı solumak ve noktalamak istiyoruz. Geride bıraktığımız, bırakacağımız kaos dolu, çelişki dolu, hüzün dolu bu senenin ardından daha huzurlu ,bereketli ,umutlu bir yıla girmeyi temenni ediyoruz. İnancımızı bütünüyle yaşamak istiyoruz. Bütün değerlerimizin korunmasını ümit ediyoruz. Neslimizin şeytanın uşağı olması korkusunu aşmasını istiyoruz. Rabbimizin merhametinden ümidimizi kesmiyoruz.
Allah’ın bütün insanlığa hesapsız verdiklerine, ikram ettiklerine karşılık bizlere çok görev düşüyor ama en çok başımızda ki kanaat önderlerine ülkeyi yönetenlere düşüyor. Rabbim bizleri yolunda hakkı hakikati korkusuzca gizlemeyenlerden emirlerine canı gönülden itaat edenlerden eylesin. Ümmetimize uyanış nasip etsin. Vefat edenlerimizi merhametiyle yargılasın. Ömrümüzü hayırlı kıldıklarından huzuruna çıktığımızda kitabı sağ tarafından verilenlerden eylesin inş.
İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Ali İmran 104
Betül Güler / Aralık 2020
Tags: Ezber bozmaya geldik İdrak Sistem Yenilik
