PicsArt_02-16-01.54.01

~BÖLÜM BİR~

 

~GERÇEK OLAN HANGİSİ?~

Yağan yağmur damlacıkları usulca cama çarpıp ardından yine usulca aşağı doğru süzülmeye başlamıştı. Yılın en sevdiğim mevsimi neredeyse gelip çatmış ben heyecanla ilk kar tanesinin gökyüzündeki dansını seyretmeyi bekliyordum. Aralık ayının neredeyse sonlarında olmamıza rağmen hala kış mevsimi bizim buralara uğramamıştı. Elimdeki kahvenin sıcaklığı tüm bedenime yayılırken sobanın içindeki yanan odunların çıtırtısı odaya ayrı bir huzur zerreciği dağıtıyordu. Okuduğum kitabın hemen hemen sonlarına gelmiş ana karakter olan adama adeta sırılsıklam aşık olmuştum. Ondan vazgeçmek istemesem de çevirdiğim her bir sayfada ondan daha da çok uzaklaşıyor bunun yükünü omuzlarımda taşımak zorunda kalıyordum.

” Aypare bırak artık şu kitabı da bizimle ilgilen biraz.” diyen anneme gözlerimi devirerek elimde tuttuğum ayracı kaldığım sayfaya koydum ve incitmeden kitabı kapayıp koltuğun ucuna bıraktım.

“Ayperi sakın aklından bile geçirme.” diyerek Ayperinin kitabımı okuma fikrini aklından silmesini sağlamıştım. Okuduğum kitaplar konusunda çok tutucu bir tavır sergiliyordum. Sevdiğim karakterleri yalnızca ben sevmek ve hissetmek istiyordum.
“Anneciğim ben hem yeni bir kitap hemde hava almak için dışarı çıkacağım.” dedim anneme ve yüzündeki bıkkınlık dolu ifadeyi görmemek için de yavaş adımlarla odamın yolunu tutmaya başladım. Ben kitaplarıma dalınca annemler de ister istemez sıkılıyor benimle vakit geçirmek istiyorlardı. Odama girip üzerimi sıkıca giyindikten sonra telefonumu da montumun cebine koydum ve annemlerin daha fazla gözüne çarpmamak adına kumbaramdaki biriktirdiğim paramdan bir miktar aldım.

Göz ucuyla annemlere baktığımda gündüz kuşağından bir tartışma programı izleyip birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı. Bende yavaşça botlarımı ayağıma geçirip beremi de başıma taktıktan sonra düşmüştüm kitapçının yollarına. Hava az öncekinin aksine ılık ılık esiyor yerdeki ıslak çamurlu yaprakları ileri geri gezdiriyordu. Saat 5 ‘i çeyrek geçiyordu ve ben bu saatte bir kitap peşinde koşuyordum. Saat erken olmasına karşın kış mevsiminde olduğumuz için kapalıydı ve etraf çoktan alacakaranlık olmuştu bile.

Attığım her adımda kalbim delicesine çarpıyor alacağım kitabın heyecanı yüzüme yansıyordu. Onları okurken onlar ile ağlayıp gülüyor, korkularına öfkelerine bende ortak oluyordum. Odamın bir köşesinde kocaman yere sahip olan kitaplığım benim hazinemdi adeta. Ben para ile satın alınamayacak elmas gözü ile bakıyordum her birine.

Attığım her adım bir diğer adımıma karışırken rüzgarda uçuşan saçlarımdan bir tutamı yüzüme düşmüş orada kalmak istercesine tutunmuştu. Elim ile yavaşça o asi saç tutamımı tuttum ve beremin bir ucuna sıkıştırdım.
Hava yeniden soğumaya başlamıştı. Yerini kaybetmeyen kara bulutlar ise sahne sırasını bekleyen oyuncular gibiydiler. Biraz korkak biraz heyecanlı ve çokça da sabırsız. Kitapçıya varmak üzere olduğumu bizim bakkal Ahmet amcanın sesinden anlamıştım.

“Yine mi kitapçıya Aypare kızım?”
Ahmet amcanın sözleri isyan edercesine dudaklarından dökülmüştü.

“Evet Ahmet amca yine gidiyorum ve her gitmeye de küçük bir dünya alıp geliyorum.”
Ahmet amcanın beni anlamadığını biliyordum o nedenle daha fazla üstelemeden birkaç adımda kitapçıya varıp hızla kendimi kapıdan içeri atmıştım.
İçerideki eski sahafçı olan Ertem amca gulen gözlerle beni karşılamış; “Hoş geldin Aypare kızım.” demişti.

“Hoş buldum Ertem amca. Yine hangi güzel kitaplarından okuyacağımı deli gibi merak ediyorum.” dedikten sonra gülerek her zamanki köşeme gittim.

Kocaman harflerle Aşk- Polisiye yazıyordu diğer bölümlerdeki kitaplar ilgimi çekse de en çok bu tür kitaplari seviyor beğenerek okuyordum. Ellerimi tozlu raflarda gezdirdikten sonra rastgele bir kitap çektim ve arka kapağında yazan sözleri okumaya başladım. Ben her kitap aldığımda önce arka kapağındaki söze bakar sonra kapağına bakardım ama insanların çoğu şimdilerde sadece kapağına bakıp alıyor sonrasında o kitabı okumayıp bir köşeye bırakıyorlardı.

Anlatım tarzı bana hitap etmediğinden kitabı aldığım yere bıraktım ve yeni bir tane daha bakınmaya başladım. Kitapçıda pek fazla kimse yoktu olan kişiler de okuma kitabı değil test kitabı arıyorlardı. Birkaç adım atıp başka türe yöneleceğim esnada arkamda bir nefes hissetmiş olduğum yerde donakalmıştım. Yavaşça arkama dönüp baktığımda ise kimsenin olmadığını görüp rahat bir nefes almıştım ama az önce hissettiğim keskin nefesten de adım kadar emin bir şekilde sağa sola bakınıyordum.

Geri dönüp tekrardan baktığım rafların önüne geldiğimde karşıda takım elbiseli bir adam görmüş şaşırmıştım. Buraya böyle fiyakalı insanlar her zaman gelmiyor dolayısı ile de görünce şaşırıyorduk. Adam dikkatli bir şekilde benden tarafa bakıyor hatta göz kırpıyordu.
Etrafıma baktığımda Ertem amca ve diğer insanların kitapçıda olmadığını fark etmem ile korkmuş adamdan birkaç adım uzaklaşmıştım. Ben geri birkaç adım attığım sırada raftan bir kitap yere düşmüş ortalardan bir sayfası açılmıştı. Bakışlarımı yine o adamdan tarafa çevirdiğimde ise gizemli bir şekilde orada olmadığını görüp telaş ile etrafa bakınmaya başlamıştım.

“Ne oldu kızım bir şeyin mi var?” Ertem amcanın sesi endişeli çıkıyordu.
Ne oldu dercesine Ertem amcaya bakmış yine etrafta o adamı aramaya başlamıştım.

“Yok kızım da kitabı elinden düşürdün birden bire. ”
Ertem amcaya ürkek bakışlar atarak o sormaya korktuğum soruyu yönetilmiştim;
” Az önce nereye gitmiştin sen, burada bir adam vardı takım elbiseli ne aldı senden?”
Meraklı bakışlarla Ertem amcanın vereceği cevabı beklemeye başlamıştım.

“Burada takım elbiseli birisi yoktu Aypare, az önceden beri seni izliyorum sanki bir şeyden korkmuş gibi raflara doğru ilerledin ne gördün orada?” dedi ve endişeli bir şekilde omzuma dokundu.

“Hiç… Hiç bir şey görmedim Ertem amca.” dedim ve yerdeki kitabı kaldırıp adını okudum bir fısıltı şeklinde;
” A…”

“Güzeldir kızım bu aralarda en çok satılan kitap bu.” dedi Ertem amca ve ekledi;
” Yazarı belirsiz ama tam senin sevdiğin gibi anlatım tarzı.”

“Tamam Ertem amca zaten bu kitabı beğendim alacağım. ”
Sımsıkı tuttuğum kitabı ağır adımlar ile ilerleyerek kasanın olduğu yere doğru götürmeye başladım.
Az önceki yaşadıklarımın şokunu üzerimden atamamıştım. Çok kitap okumaktan artık halüsinasyon görmeye başlamıştım. Olmayan insanlar görüp onlarla yakında konuşmaya bile başlayabilirdim kendimden bu kadarını bekliyordum.

Ücreti Ertem amcaya uzatıp kitabı çantama koyduğumda sanki içimde beliren bir alev topu beni kasıp kavurmuştu adeta. Nefes alış verişlerim hızlanmış kalbim delicesine çarpmaya başlamıştı.
Kitapçıdan çıkıp etrafıma baktığımda havanın geldiğim zamana göre nispeten karardığını görmüş adımlarımı ona göre hızlandırmıştım.

Sokaklarda, kış mevsiminde olduğumuz için fazla insan yoktu. Dönüş yolu üzerinde olan babamın ufak manavına uğramak için az ilerimde olan köşeyi dönmüş yine hızlı adımlar ile tam karşımda olan manava doğru ilerlemeye başlamıştım. Beni gören babam şaşkınlık ile yanıma doğru gelirken ben montumun yakalarını daha da yukarı çekmiş ve ısınmaya çalışmıştım.
Babam üşüyen ellerini birbirine sürtüp ısınmaya çalışırken, gülen gözlerle bana bakmaya da devam ediyordu.

” Yine Ertem amcanın yanına mi gittin kızım?”
Biraz bıkkınlık ve biraz da buruk bir şekilde babam sözlerine devam etmişti.
“Yani yine seni bizden uzak tutacak bir kitap daha aldın.”

“Ama babacığım.” demiştim hınzırca gülümseyerek.

“Tamam tamam hadi birlikte gidelim eve bugün hava çok soğuk zaten kimsenin de geldiği yok.”
Babam üzerindeki önlüğü çıkarıp yanında çalışan çırağa verdi.

“Çıkıyor musun usta?” diyen Veli göz ucuyla da bana bakmayı ihmal etmiyordu.
Babamın yanında çalışmaya başladığından beri benden hoşlanıyor bunu belli etmemek için de elinden geleni yapıyordu.

“Sen toparlarsın buraları Veli. Yarın ben açarım erkenden manavı.” dedi babam ve montunu da üzerine giyinip beni kollarının arasına aldı.
Yolumuz uzun değildi ama birbirimizle dertleşmeye yetecek kadar da vardı. Babamın güçlü kolları arasında kendimi çelik yelek giymiş  gibi hissediyordum korkusuz ve cesur.

Babamla biraz yürüdükten sonra sokak lambasının altında yine o takım elbiseli adamı görmüş şok içerisinde yerimde çakılı kalmıştım.
Bir anlık beynim dalgalanma yaşasa da sonunda kendime gelebilmiştim. Endişeli gözlerle bana bakan babamı daha fazla telaşlandırmamak için koluna daha sıkı girip başımı omzuna yasladım.

“Akman kim kızım?”

Babamın şüpheli bakışlarını üzerimde hissediyordum.

“Kim kim babacığım?”
Anlamsızca babama bakmaya başlamış söylediği ismi aklımda tekrar etmeye çalışmıştım.

“Az önce söylediğin isim kızım Akman…”

 

Merhaba ilk bölümün sonuna geldiniz umarım beklentilerinizi karşılamışımdır.
Bu kurgumu yazarken büyük emek içerisinde yazıyor hayal dünyalarının içine dalıyorum. Umarım sizi de bir baska hayal dünyasının içine alıp götürürüm.

İlk bölüm hakkındaki düşüncelerinizi deli gibi merak ediyorum

Tags:

Paylaş
0 Yorum

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account