Havada karabulutlar oluşmuştu. Belli ki yağmur yağacaktı. Bir an evvel sığınacak yer bulamazsa yağmurdan sırılsıklam olabilirdi. Bu yüzden üzerine bindiği atı hızlandırdı.
Yağmur çiselemeye başlayıp şiddetini gittikçe artırdı. Yağmurdan dolayı sırılsıklam olmuştu ve bundan dolayı da üşüyordu. Bir an evvel sığınacak bir yer bulmazsa hastalanabilirdi. Üstelik üzerine bindiği at huysuzlanmaya başlamıştı.
At huysuzlanınca onu yavaşlatarak attan indi. Atın ipini eline alarak yayan yürüdü, ta ki karşılarına bir ev çıkana kadar.
Karşılarına çıkan bu evde bir gariplik vardı sanki. Dıştan görünüşte normal bir ev gibi görünüyordu, fakat o görünüşüne rağmen insanın kalbine korku salıyordu.
Üzerine bindiği at evi görünce arkasına bile bakmadan kaçıp gitti. O kaçınca, tek başına kaldı.
Üşümüştü, bir an evvel bir şey yapmazsa hasta olabilirdi. Bu yüzden de karşısına çıkan o eve doğru yaklaştı. Yaklaştıkça da kalbi korkudan atıp duruyordu.
Evin dış kapısına yaklaşıp demir kapıyı açtı. Kapı kulakları sağır edercesine bir sesle açıldı. Kapı açıldıkça etraftan sanki dal kırılırmış gibi sesler de geliyordu.
O demir kapıdan içeriye adımını atar atmaz kapı aniden kapandı. Ardından ortalığı sis kapladı.
Sisin içerisinde ilerlemeye çalışıyordu, ama buna ilerlemek denirse. Ayağını kaldırıp adım attıkça yere batıp duruyordu. Bir müddet daha öylece ilerledikten sonra etrafına bakındı, ama bakmaz olaydı. Etrafta yüzlerce mezar vardı ve o ayağını basıp çökerttiği yerlerde mezarlardı.
Onları görür görmez korkudan hızlanmaya çalıştıysa da olmuyordu bir türlü. Çünkü o bastığı yerlerdeki kemikler ayaklarına takılıyordu ve bu da onu yavaşlatıyordu.
Kemiklere bata çıka sonunda o eve vardı. Vardı ama ayakları kemiklere takıldığı için yara bere içerisinde kalmıştı ve üstü başı da çamur içerisindeydi.
O evin kapısına geldiğinde derin bir nefes aldı ve kapıyı vurdu. Kapının tokmağı çok acayipti. Sanki kafatasına benziyordu ve her kapıyı vurdukça burun deliklerinden kan çıkıyordu.
Tokmağa her vuruşta kan çıktığı için elleri kan içerisinde kalmıştı. Biraz daha ona vursa elleri değil bütün vücudu kan içerisinde kalabilirdi.
Sonunda evin kapısı gıcırtıyla açıldı. Kapıyı açan yaşlı bir adamdı. Bu yaşlı adamın saçları tamamen dökülmüştü. Bir gözü dışarıya çıkmış bir şekildeydi. Kulakları yamuk yumuktu. Sağ kolu yoktu ve sol bacağı sağ bacağına göre kısaydı. Sağ kolunda ise kuru kafaya benzer bir dövme vardı. Ayrıca parmağında yılana benzer bir yüzük vardı.
O yaşlı adam hırıltılı bir sesle:
‘Ne istiyorsun?’ dedi korku veren bir sesle.
Genç adam, yaşlı adamın hırıltılı sesi karşısında
‘Amca, yolumu kaybettim ve yağmurdan dolayı da sırılsıklam kesildim. Ayrıca benimle beraber gelen atım da kaçıp gitti. Yani, anlayacağınız dımdızlak ortada kaldım’ dedi korku içerisinde. Bunları derken elleri ve ayakları titriyordu.
O anda arkadan ‘Kim o?’ diye bir ses geldi. Gelen bu ses üzerine yaşlı adam:
‘Genç bir adam, yolunu kaybettiği için bize sığınmış’ dedi, yine hırıltılı bir şekilde.
‘Genç adamı ayakta bekletme de içeri al. Bende birazdan gelirim’ dedi arkadan gelen o ses.
Yaşlı adam, o sesten sonra kenara çekilerek genç adamı içeriye aldı.
Genç adam içeriye adımını atar atmaz o yaşlı adam gözden kayboldu.
O yaşlı adam nasıl birden bire ortadan kaybolmuştu. İn miydi, yoksa cin mi?
Zaten evin girişinde tuhaflıklar başlamıştı. O tuhaflıklar yetmezmiş gibi bir de bu yaşlı adam çıkmıştı.
Genç adam, onun neyin nesi olduğunu düşünürken güzeller güzeli bir genç kız çıktı karşısına. O kız öyle güzel, öyle büyülücüydü ki, onu görür görmez kalbinde fırtınalar kopmaya başladı.
Genç adam, o kıza büyülenmiş gibi bakarken genç kızda ona aynı şekilde bakıyor ve ona doğru süzülerek geliyordu.
O kız, genç adama doğru yaklaştıkça güzelliği gidiyor korkunç bir hal alıyordu. Öyle ki ayakları bir anda terse dönmüştü. Bir gözü yerinden çıkmış gibi akıyordu. Öbür gözünün yerinde de kocaman bir siyahlık vardı. Kolları uzadı ve elleri de çarpık çurpuk oldu. Üzerindeki beyaz elbise yok olmuş, simsiyah bir hal almıştı. Ayrıca yaklaştıkça ihtiyarlıyordu.
Genç adam, onun korku verici halini görünce kaçmak istediyse de kaçamadı. Ne bir adım ileri gidebiliyor, ne de geri gidebiliyordu.
Tags: #gerilim korku