20210204_014628

     1.BÖLÜM: HOŞÇAKAL

  Hikayemin ilk bölümü sizlerle canlarım. Her hikâyemde olduğu gibi bu hikâyemde de beni yanlız bırakmayacağınızı umuyorum. Severek okumanız dileğimle. Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. ❤?

???

Senden gitmek ölüm gibi.
  Nefes alamıyorum kokun olmadan.
  Vedaların en güzeli,
  Ah yüreğimin gizli yâri.
  Gidiyorum uzaklara.
  Nefes almayı unutmak pahasına.
  Yüreğimde aşkınla gidiyorum.
  Hoşçakal olur mu?
  Benim her zerrem bir hoşçakal ülkesi.

             ~~~~

Herkes beni düğün için hazırlanıyorum sanırken, ben odamdaki son eşyalarımı da valizime koymuş, eksik birşey var mı diye kontrol ediyordum.

Gidiyordum bu şehirden… Sevdiğim adamdan kaçıyordum. Gitmek zorundaydım. Benim için başka bir ihtimal kalmamıştı. 

Sevdiğim adamın, çocukluk aşkımın, Murat’ımın düğününe gidemezdim, nikah şahidi olamazdım. Buna gücüm yoktu. Buna dayanamazdı yüreğim.

Herşeyi öceden ayarlamış, tayinimi öğretmenlik yaptığım okuldan, öğretmen açığı olan Erzincan’daki bir llkokula aldırmıştım. Tüm işlemleri ailemin ve arkadaşlarımın haberi olmadan yapmak zor olsa da  başarmıştım.

Ellerim titreye titreye valizimin fermuarını kapatıp odamdaki sandalyeye oturdum aileme ve Murat’a kısa bir mektup yazmaya başladım.  Gözyaşlarım satırlarımın üzerinde acı bir iz bırakırken yüreğim şimdiden onların özlemiyle kavruluyordu.

Yazdığım mektupları zarfların içine yerleştirdikten sonra masamın üzerine koydum. Evde kimsenin olmadığını bilsem de son bir kez kontrol etmek için evimin içinde dolaşmaya başladım.

Attığım her adım beni garip bir vedaya sürüklüyordu. Tüm sevdiklerim kalbimdeyken kuru bir mektupla çıkacaktım hayatlarından.

Gitmek belki de çözüm değildi. Ama kalmak ölümüm olacaktı. Kalbimin tek sahibi olan adamı, başka bir kadına evet derken, bana değil de bir başka kadının gözlerine aşkla bakarken göremezdim.

Evde kimsenin olmadığına emin olduktan sonra telefonumu pantolonumun arka cebinden çıkardım ve internetten rastgele bir taksi durağını arayıp evimin adresini verip bir taksi çağırdım.

Hızla odama ilerleyip ceketimi giydikten sonra sırt çantamı yeniden kontrol ettim. Çantayı sırtıma takıp küçük el çantamı ve büyük valizimi alıp odamdan çıktım. Girişten spor ayakkabılarımı giyip evime son bir kez baktım ve derin bir nefes alarak kapıyı açıp evden çıktım.

Bahçe kapısının önünde taksiyi gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Şoförün yardımıyla valizimi ve çantalarımı bagaja koyduktan sonra arka koltuğa oturup başımı arkaya yasladım.

Evime buğulu gözlerimle son bir kez bakıp boğuk çıkan sesimle şoföre gideceğim yeri söyledim.

” Havaalanına gidiyoruz. “

Araba hareket ettiğinde bir daha ne zaman geleceğimi bilmediğim çocukluğumun, genç kızlığımın, yıllarımın geçtiği sokaklardan geçtim. Körebe oynadığımız ağaca, hep bindiğim parktaki o salıncağa ve dondurmacı Salih abiye sessiz bir veda ettim.

Annem, babam, ablam, kardeşim, en yakın arkadaşım Buse çok kızacaktı böyle sessizce gittiğim için.  Buruk bir gülümsemeyle aklıma gelen kişiyle sildim artık akmaya başlayan gözyaşlarımı. Belki de en çok Murat kızacaktı bu gidişime. Düğün gününde  onu yanlız bırakıp gittiğim için. Gerçek gidiş nedenimi hiçbir zaman bilmeyecekti bu yüzden bir daha benimle konuşmayabilirdi de. Benim de istediğim bu değil miydi? Kaçtığım o değil miydi?

Telefonumun zil sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrılıp gerçek hayata döndüm. Çantamdan telefonu çıkarıp ekrana baktığımda Buse’nin aradığını gördüm. Açıp açmamak konusunda ikilemde kalsam da daha fazla düşünmeyip meşgule attım ve telefonu sessize aldım.

Aramasını meşgule aldığım için Buse bu defa da mesaj yağmuruna tutmaya başlamıştı beni.

” Kızım niye meşgule attın telefonu. İyi misin? Aklım hep sende bak iyi değilsen yanına geleyim. İster misin? ” 

” Işık, niye bakmıyosun mesajıma? Yanında olmama da izin vermedin zaten. Bak korkutuyorsun beni. “

” Yavrum merak ediyorum seni. Biraz daha mesajlarıma cevap vermezsen gelip evibni basacağım. Işık bak zaten b*k gibi bir haldesin, neler yaşadığının, ne kadar acı çektiğinin farkındayım. Beni korkutma ve hemen mesajlarıma geri dön.  “

Ve daha buna benzer birçok mesaj…

” Havaalanına daha ne kadar var? “

” Beş dakikaya oradayız abla. “

İçimdeki korku Buse’nin mesajlarıyla daha da artmaya başladı. Ya ben uçağa binmeden önce gittiğimi fark ederlerse? Ya bir şekilde bana ulaşırlarsa? O zaman ne yapardım?

Biletimi çıkarıp saatini son bir kez kontrol ettim. 19.00’da tam bir saat sonraydı.

Telefonumu tamamen kapatıp biletimle birlikte çantama koydum. Böylelikle bana ulaşmalarını engellemiş oldum. Artık sadece yazdığım mektubu okuyarak gittiğimi anlayabilirlerdi.

Birkaç dakika sonra şoför beni havaalanının giden yolcular kapısının önünde indirip bagajdan bavulumu ve çantamı çıkardı. Ücreti ödedikten sonra çantamı ve valizimi alarak giden yolcular hattının kapısından içeriye girdim. Birçok kontrolden geçip biletimi doğrulattıktan sonra valizimi ve el çantamı teslim ettim. Valizim birkaç kilo, kilo sınırını aştığı için parasını ödeyip iç hatlar kapısında yeniden biletimi kontrol ettirip, kontrol kapısından geçtim. Bekleme salonundaki bir koltuğa oturup uçağımın kalkacağı saati beklemeye başladım.

Saatime baktığımda yirmi dakika kalmıştı. İçim içimi yiyordu. Acaba gittiğimi anlamışlar mıydı? Annem ve babam en çok da Murat ne haldeydi? Bana çok kızmışlar mıydı? Bu düşünceler aklımı kemirirken uçağıma gidebileceğimin anonsuyla hızla yerimden kalkıp sırt çantamı taktım ve yürümeye başladım.

Bu şehirde attığım son adımlardı. Bir daha kim bilir ne zaman gelecektim? Belki de hiç gelmezdim. Beni Erzincan’da yeni hayatımı yaşayacağım şehirde beni ne bekliyordu bilmiyordum.

Uçağa bindiğimde hostesin gösterdiği koltuğa oturdum. Bileti cam kenarından almıştım. Başımı cama yaslayarak diğer uçaklara binen insanları izlemeye başladım.

Pilotun anonsu ile kemerimi taktıktan sonra çantamdan tabletimi çıkardım. Ekranı açtığımda gördüğüm resim ile boğazıma hiç gitmeyecek bir yumru oturmuştu.

Buse, ben ve Murat yan yana birbirimize sarılmış gülümseyerek poz vermiştik. O zamanlar ne kadar da mutluyduk. Belki onlar ben gittikten sonra da mutlu olacaklardı ama benim için artık mutlu olmak bir hayalden ibaretti.

Tablet ayarlarına girip ekrana rastgele bir duvar kağıdı koyduktan sonra uçak moduna alıp müziklerimi açtım ve Şebnem Ferah’a içimden eşlik etmeye başladım.

Seni ararken kendimi kaybetmekten yoruldum.
Bulduğumu zannettiğimde kendimden ayrı düştüm.

Gözyaşlarım yanaklarımdan akmaya başlarken başımı cama yaslayıp gözlerimi kapadım. Kalbim acıdan hissizleşmeye başlamıştı.

Bu garip bir veda olacak çünkü aslında hep içimdesin.
Ne kadar uzağa gitsem de gittiğim her yerde benimlesin.

İstersem dünyanın bir ucuna gideyim Murat da hep benimle olacaktı. O kalbimin ilk ve tek sahibiydi. Ve her zaman öyle olacaktı. 

Söylenecek söz yok, gidiyorum ben.
Hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal…
Ben bir kısrak gibi gelmişim dünyaya.
Şahlanıp gitmek içimde var
Hoşçakal.

Uçak havalanmaya başladığında içim bir hoşçakal ülkesi olmuştu. Sevdiğim herkese, yaşadığım şehire son kez veda ettim. Uçak yavaş yavaş yükseldi ve bulutların üzerine çıktı.

Gözlerimi kapatıp arkama yaslandım. Kendimi şarkıların dünyasına bıraktım. Aklımdaki düşünceler, kalbimdeki sızı ve dinmeyen gözyaşlarımla geçen yolculuğum bir buçuk saatin ardından sona erdi.

Uçaktan indiğimde bakışlarımı gökyüzüne kaldırdım.

Allahım ne olur bana güç ver. Ne olur beni bu kararımdan pişman etme. ” Diye içimden dua edip havaalanına doğru yürümeye başladım. Kontrollerden sonra valizimi ve el çantamın gelmesini bekliyordum.

Birkaç dakika sonra valizimi ve çantamı bandın üzerinden alıp çıkışa doğru yürümeye başladım. Etrafımda insanlar birbirlerine sevinçle sarılıyor, kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu. Ben ise tek başıma elimde çantam ve valizimle sevdiklerimden gittikçe uzaklaşıyordum.

  Çıkış kapısının önündeki taksilerden birine binip ilk olarak önceden telefonda konuştuğum Burak Bey’in  merkezdeki emlakçı ofisine gittim. Çantalarımı ofise bıraktıktan sonra merkezdeki hazır eşyalı evleri gezmeye başladık.

Gezdiğimiz  3.evi tutmaya karar verdim. Bir aile apartmanında 2+1 çok da büyük olmayan bir daireydi. Kirası ve depozitosu da çok pahalı değildi. Burak Bey öğretnen olduğumu öğrendiğinde cüzi fiyatta bir komisyon ücreti almıştı.

Geri dükkana gidip ev sahibi gelemese de kontratı imzaladıktan sonra gereken ücretleri ödeyip çırağın yardımıyla  valizimi ve  çantalarımı alıp yeni evime doğru yürümeye başladık.

Apartman kapısını anahtarla açıp üçüncü kattaki evimin merdivenleri çıktık. Apartman eski olduğu için asansör yoktu.

Evimin önüne geldiğimizde cüzdanımdan 50 Tl çıkarıp çırağa bahşiş verdim ve çelik kapıyı anahtarımla açıp içeriye girdim. Çantalarımı girişe taşıdıktan sonra kapıyı kilitleyip salona geçtim. Pencereyi açıp caddenin üzerinden geçen arabaları ve insanları izlemeye başladım.

Herkesin bir telaşı vardı. Kimi evine, kimi sevdiğine kavuşmak için hızla yürüyordu. Hava karardığı için ışıklar çok güzel bir manzara sunuyordu.

Vücudum titrediğinde üşüdüğümü hissettim. Camı kapayıp çarşaflarla üstü  kapatılmış olan mobilyaların çarşaflarını katlayıp küçük yemek masasının üzerine koydum.

Çantamı almak için girişe geldiğimde kapının zili çalmaya başladı. Tedirgin bir halde kapı deliğinden baktığımda tonton bir kadın ve yanında benim yaşlarımda bir kız olduğunu gördüm. Merakla anahtarla kapının kilidini açıp kapıyı yavaşça açtım.

” Evimize, apartmanımıza hoş geldin kızım. Ben Gülay, bu da kızım Gülnur. Senin ev sahipleriniz. Kocam işte olduğu için seninle kontrat imzalamaya gelemeyince biz seninle tanışmak için gelelim dedik. Hem karnın da açtır yemek yapmıştım sana da getirdim. Çok konuştum değil mi kusurabakma ben de böyleyim işte. ” 

” Anne…! Bir sussan mı artık? “

Kızının ikazıyla susan ev sahibim olduğunu öğrendiğim Gülnur Hanıma şaşkınlığımı gizleyemeden bakarken birden aklıma gelen düşünceyle utanıp  onları içeriye davet ettim. Annem olsa şimdiye çoktan kötü bir ev kızı olduğumu, ondan birşey öğrenemediğime dair söylenmeye başlardı.

Gülay Hanım ve Gülnur içeriye girdikten sonra kapıyı kapadım. Birlikte mutfağa gittiğimizde Gülay Hanım poşetten çıkardığı sarma, köfte, temiz çatal kaşık ve ekmeği yine poşetinden çıkardığı sarı beziyle sildiği mutfak masamın üzerine koyup koluma girerek beni masaya oturttu.

” Hadi kızım açsındır ye. Gülnur kızım  da şimdi bir çay koysun. Hep birlikte içeriz. “

Gülnur bana mahçup halde bakıp karşımdaki sandalyeye oturdu.

” Annemin kusuruna bakmayın o böyle hep sıcak kanlıdır zamanla siz de alışırsınız. Evinize de çat kapı geldik böyle. “

Gülümseyerek Gülnur’a baktım. Keşke içimdeki acıya rağmen biraz olsun beni yanlızlıktan kurtardıklarını ve iyi geldiklerini anlatabilseydim. Evet annesi biraz garipti ama bir o kadar da içten ve samimiydi. Tıpkı canım annem gibi.

” Eatafurullah olur mu öyle şey? Sizinle tanıştığım için çok memnun oldum. İyi ki geldiniz. Yemekler için de çok mahçup oldum. Malum taşınalı birkaç saat oldu. Hiçbir şey yapamadım daha. Heryer de kirli. “

  ” Yarın Gülnur ve bizim kızlarla gelir senin evi üç saate bal dök yala yaparız sen merak etme. Bu arada unutmadan bizim bey Gülnur burada ders çalışıyor diye suyu, elektriği ve doğalgazı hiç kapatmadı. Bazen arkadaşlarıyla da gelip ders çalışıyordu. Sana da kolaylık olmuştur. Yakın zamanda gidip üzerine aldırırsın. Hadi ye bakalım yemeğini bakma bana öyle. Gülnur sen de oturma kalk çantadan çıkar eşyaları da bir çay demle. “

Ben Gülay Hanımın göz hapsinde önümdeki yemeklerden canım hiç istememesine rağmen ayıp olmasın diye yerken Gülnur da doğalgazı açıp hasır çantasından eşyaları çıkarıp çayı yapmaya başladı.

Canım annem kim bilir ne kadar merak ediyordu beni. Telefonum saatlerdir kapalıydı. Babamla birlikte kahrolduklarına emindim. Onları üzdüğüm için ben de kahrolsam da bunu yapmak zorundaydım. Eğer gitmek istediğimi söyleseydim kesinlikle izin vermeyeceklerdi.

Acaba benim gitmiş olmama rağmen nikah kıyılmış mıydı? Buse ne haldeydi? Murat bana ne kadar kızmıştı?

Bu sorular aklımı kemirirken yemeğimi yemiştim. Bir yandan da Gülay Hanımın şen şakrak sesiyle anlattıklarını dinliyordum.

” Bizim apartman aile apartmanıdır kızım. Biz senin karşı dairende oturuyoruz. Bizim kızlar demiştim ya Melehat, Ayşe, Nilgün ve Zeynep de bizim apartmanımızda yıllardır komşularımız. Artık onlarla kardeş gibiyim. Yarın onlarla da tanışırsın. Zeynep senin yaşlarında ve evli. Onunla da iyi anlaşacağına eminim. “

” Çay hazır anne. “

” E doldur kızım benden komut mu bekliyorsun? Tövbe tövbe. Ha ne diyordum Zeynep ile iyi anlaşırsın. Yarın ilk önce bizim evde kahvaltı yaparız sonra sen bizim kızla karşıdaki marketten temizlik için malzemeleri alırsın. Eve gidince listesini yapar yarın sana veririm. Sonra kızlarla bizim evde bir çay içeriz sen de tanışmış olursun. Senin eve geçer temizlik yaparız. Sonra sen Gülnur ve Zeynep ile ev için gerekli  herşeyi bizim tanıdık esnafların dükkanlarından alırsın. Yarından sonra da pazar zaten eve iyice yerleşirsin. “

Ben çayımdan yudum yudum içerken Gülay Hanımın talimatlarını dinliyordum. Kadın resmen ilk defa gördüğü bana kendi öz kızıymış gibi davranıyor, ilgileniyordu. İlk başta garipsesem de dakikalar geçtikçe Gülay Hanımı ve Gülnur’u sevmeye başlamıştım.

İkisiyle de çay eşliğinde güzel bir sohbet etmeye başladık. Ben de geldiğim şehiri ve ailemi anlattım derken saat epey geç olmuştu. Ne kadar karşı çıksam da Gülnur evlerinden temiz nevresim takımı getirip yeni odamdaki yatağıma serdi.

Onlar evlerine gittikten sonra kapımı kilitleyip çantalarımı ve valizimi odama götürdüm. Evin içindeki o soğuk hava kırılsın diye doğalgazı 40 dereceye getirdim.

Valizimden pijamalarımı çıkarıp giyindikten sonra üzerime polar ceketimi giyinip çantamdan telefonumu alarak salonumun balkonuna çıktım. Telefonumu titreyen elimle ve karşılaşacağım mesajlardan korkarak açtım. Telefon açılır açılmaz yüzlerce cevapsız arama ve mesaj bildirimi gelmeye başladı. İlk önce annemin, babamın, kardeşimin ve ablamın kızgınlık ve merakla dolu mesajlarını okudum. Okudukça gözyaşlarım telefonun ekranına düşmeye başladı. Onlara bu acıyı yaşattığım için kendimden bir kez daha nefret ettim. Kaçmak zorunda olduğum için kaderimden nefret ettim. Ve onu sevdiğimi söyleyemeyecek cesaretim olmadığı için olmayan cesaretimden nefret ettim.

Buse’nin mesajları ailemin mesajlarından daha da ağırdı. O benim canımdı, kardeşimdi. Murat’ı sevdiğimi bilen ilk ve tek kişiydi. Gittiğimi ona söylemediğim için çok kırılmıştı. Ne acı ki bunda sonuna kadar haklıydı.  Belki o da beni Murat gibi sonsuza kadar affetmeyecekti. Ama bir gün beni anlayacağına ve hak vereceğine inanıyordum.

  Parmağım istemsizce Murat’ın isminin üzerine geldiğinde onun sadece bir tane mesaj attığını gördüm. Bana tahmin ettiğimden de çok kızmış ve kırılmıştı. Yüreğim ismini her duyduğunda heyecan ve acıyla titrerken ona yaşattığım bu acı kalbime ağır geliyordu. 

Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Bir cesaretle isminin üzerine tıkladım ve mesajını açtım.

Gözlerim yazdığı iki kelimelik mesajda  dolaşırken okuduklarımı idrak etmem birkaç dakikamı almıştı.

Mesajda  ” Herşeyi öğrendim. ” yazıyordu.

” Herşeyi öğrendim… ”

Bu ne demekti? Herşeyi öğrendim derken neyi öğrenmişti? Kendimde bu soruların cevabını ararken aklıma gelen düşünceyle bir elimle soğuk parmaklıklara tutundum,dizlerim artık titremeyi geçmiş beni taşıyamaz hale gelmişti. Olamazdı… Onu sevdiğimi öğrenmiş olamazdı değil mi? Eğer böyle birşey olduysa… İhtimali bile nefessiz kalmama sebep olurken bu ihtimalin gerçek oluşu ölüm sebebim olurdu.

Telefonum ard arda yeniden çalmaya başladı. Annemler ve Buse beni durmaksızın arıyordu. Onlarla konuşacak gücü kendimde bulamıyordum. Yüzleşmeyi çok erteleyemesem de  bu akşam yapmayacaktım.

Telefonumu sessize alıp güç bela içeriye girdim. Balkon kapısını kilitledim ve odama geçtim. Telefonu komidinin üzerine koyacağım sırada ekranda onun ismini gördüm. Murat arıyordu…

Sesini, kokusunu, gülüşünü yanımdayken bile özlediğim sevdiğim adam arıyordu. Açamazdım… Annemlerle yüzleşsem bile onunla konuşamazdım. Telefonu tam komdinin üzerine koyacakken ondan gelen mesajın ekrana düşmesiyle tüm dünyam başıma yıkılmış, telefon önce yatağa sonra da yere düşüp kapanmıştı.

” Beni sevdiğini biliyorum Işık. Aç şu s*ktiğimin telefonunu! Hemen! ”

~~~Bölüm Sonu~~~

Tags:

Paylaş
32 Yorum
  1. LEYLA ADAR 2 sene önce

    Bu kadar mutlulhgun sonrası hayır olmayacak gibi ama bakalım ?

  2. LEYLA ADAR 2 sene önce

    bence murat in nişanlısı geldi ?

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account