20220926_211452_0000

KADIN VE KISKANÇLIK

Akşama doğru kolunda asılı olan elma poşetini gören mahalle halkı fısıldaşmaya başladı. Yanından geçen iki kadının şu diyaloğuna şahit olalım.
“Afet yeşil elmaları yine koluna asmış.”
“Gördün mü? Bir tanesini de eline almış dişliyor.”
“Hele o nasıl hırslı bir dişlemedir! Kesin bu seferki ağır bir hadise. Acep kime musallat oldu?”
“Bizim kız geçen anlattı. Afet’in çalıştığı şirkette yakışıklı bir genç varmış. Bu sefer kafayı onla bozmuş ama çocuk pas vermiyor. Ondan böyle kudurmuş.”
“İlk kez reddedildi, zor hazmeder artık.”
Ardından iki kadın gülüşerek yanından geçip gittiler.
Afet elmayı dişleriyle tutarak kapıyı açtı ve evine girdi. Topuklu ayakkabılarını kurtulmak istercesine çıkarttı. Çenesini kasmakta olan elmayı dişlerinin arasından alarak elinde tuttu ve odasındaki boy aynasına doğru hırsla yürüdü. İlk kez reddedilmenin hararetiyle yüreğine uğursuz vesveseleri doldurarak kendini izliyordu. Uzun ince bedeni gözüne daha kısa ve tombul görünmeye başladı. Kısa düz parlak kahverengi saçlarını yıpranmış sayıyor, dolgun pürüzsüz dudaklarını çatlamış, ela gözlerini çökmüş sanıyordu.
Reddedilmekten ziyade sunumunun beğenilmemesi herkesin gözü önünde patronunun sunumuna bir çöp muamelesi yapması ona bir poşet elma yemek isteği veriyordu. Tabiri caizse her kıskançlıktan kudurduğunda kendini yeşil elmalara veriyor, tüm sinirini çıkarıyordu. Fakat gel gör ki bu sefer elmaların tadı yoktu. Bu sebeptendir ki ayaklarını yerden yere vuruyor, yastıkları dişliyor haykırıyor yine de kendine gelemiyordu. Temiz hava almaya, kendine gelmeye ihtiyacı vardı. Kalem eteğini ve gömleğini pantolon ve tişörte değişerek bisikletini kaptığı gibi kırlara doğru sürdü. Ne güzel havayı hissediyor ne de taze açmış papatya kokusunu alıyordu. Zihninde sadece devamlı inatla dönüp duran berbat sunumu tüm dikkatini kendine çekiyordu. Bir yanı işten istifa edip yeni bir hayat kurmak daracık resmî giysilerden kurtulmak isterken bir yanı ise hırsın ve kıskançlığın etkisiyle daha iyi bir sunum yapmak arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Ne var ki aşırı dozda kıskançlığın etkisinde kalmış bir zihin ne kadar sağlıklı düşünebilirdi?
Dalgınlığı kötü bir kazayla sonuçlandı. Yolda öylece bırakılmış koca kayaya çarparak yeri boyladı. Artık kendini aynada gördüğü Afet’ten farksızdı. Saçları rüzgârın etkisiyle karışmış ve kabarmış, yüzü yara bere içinde kalmıştı. Tüm suçu dalgınlığı olmasına rağmen genç kadın bisikletine bir tekme savurarak iş arkadaşlarına sövmeye başladı.
“Ucube!”
Afet sesin geldiği yöne baktı. Ona seslenen kadını tanımıştı. Kırların ortasında küçük kulübede yaşayan delirmiş bir münzeviydi.
“Kapa çeneni münzevi kadın!”
“Kıskançlık kokusu alıyorum. Kadının olduğu yerde kıskançlık da var evet, tabii kıskanç kadın! Çok komiksin ucube!”
Afet bisikletini yerden kaldırarak “beni oraya getirme! Eğer birilerine sataşmak istiyorsan sana patronumu getireyim. O uzun tırnaklarınla yüzünü tırmala, darmadağın et!” dedi. Ardından yara bere içinde bisikletine binmeye çalıştı ve ekledi.
“İşte o vakit ucubenin nasıl bir şey olduğunu görmüş olursun münzevi kadın!”
“Heyhat! Kadının düşmanı kıskançlıktır ucube. Ne yazık ki kıskanan kadın yalnız kendine zarar verir.”
Münzevi kadın Afet’e pencereden yeşil bir elma fırlatarak ekledi. Bu sırada ise genç kadın elmayı yakalamıştı.
“Eğer aklını sağlıklı bir şekilde kullansaydın mutlaka bu tatsız elmadan turta yapabilirdin. Oysa sen sadece satıcıya saydın, kendini yerden yere vurdun. Bana deli derler ama bak ben çok güzel turta yaptım. İçeriye gel de tadına bak. Biraz daha o ucube suratına katlanabilirim.”
Afet sadece gözlerini devirmekle yetindi. Elmayı dişleyerek bisikletini sürmeye başladı. Eve geri dönüyordu.
“Ucubeymiş! Bu gidişle ben de o münzevi kadın gibi delirip bir kulübede yaşayacağım.”

Her zamanki resmî kıyafetlerini giymiş, makyajını yapmıştı. En sevdiği parfümünü de boynuna sıktıktan sonra ışıkları yakmadan banyoya doğru yöneldi. Jakuzinin içine boylu boyunca uzanarak soğuk suyu açtı ve gözlerini kapadı. Su başına yükseldikçe yükseliyordu. Zihninde ise münzevi kadının korkunç sesi yankılanıyor kulakları çınlıyordu. Su tamamen üzerini kaplamış nefes alamıyordu. Afet ise daha bir inatla sudan başını kaldırmıyor büyük bir hırsla çırpınıyordu. Gözleri kararmaya başladı. Deli kadının kıskançlıkla ilgili söylediği sözler zihninde adeta bir yılan gibi kıvrılıyordu. O yılanın başını ezmek istiyor suya kendini bırakıyordu. Fakat münzevinin sözleri ruhunda öyle bir hızla geziniyordu ki kıskançlığına galebe çalıyordu. Bu sefer kadına yenilmiş bir halde başını sudan çıkarmaya çalıştı. Kaldırdıkça suyun dibine batıyor kollarını dahil kaldıramıyordu. Haykırmak istiyor haykıramıyor, çırpındıkça dibe batıyordu. Tabiri caizse pişmanlığı dibine kadar yaşıyordu az önce yaşadığı kıskançlık gibi. Şimdi münzevi kadın, Afet’in başından aşağı bir sepet dolusu yeşil elmaları döküyor, patronu kapının önünde “ucube!” diye haykırıyordu. Sonsuz bir karanlığa doğru düşüyordu. Başı dönüyor midesi bulanıyordu.
Nefesi kesildiği gibi derin bir solukla başını yastıktan kaldırdı. Çığlık atarak kollarını elledi, kupkuruydu. Üzerinde pijamalarını görünce yeniden doğmuş gibi oldu. Hem ağlıyor hem gülüyordu. İlk kez bir rûya bu kadar gerçekçi ve ürkütücüydü. Şükrederek yatağından kalktı. Odanın ortasında turluyor münzevi kadının cümlelerini tekrarlıyordu.
“Kıskançlıkta aşırıya kaçan kadın yalnız kendine zarar verir.”

Gecenin köründe mutfağa girmiş yeşil elmalardan kendine lezzetli bir turta yapmıştı. Umutla çayını demledi. Güneş daha doğmasa da o yeniden doğmuştu. Turtasını ve çayını alarak bilgisayarın başına geçti. Temizlenmiş bir zihinle sunumunu yeniden yapmak için derin bir soluk aldı.

 

 

Tags:
Paylaş
0 Yorum

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account