Nazlı…
22 yaşında yeni mezun bir psikiyatrist olarak hayata adım atacağım şehrin yine o şehir olması beni ürkütüyor. O benim ilk aşkımdi. Ya da ben öyle sandım. Aşk ne demekti. O zaman yaşadığım mı aşktı şimdi yaşadığım mı? Yaşadığım icinde büyüdüğüm yaşlandığım 5 yıl bana bu sorunun cevabını hiç vermedi. Ya da verdi ama ben kabul etmek istemedim. Kaderimde o şehire hep zorla gitmek varmış. İlk gidişim ailemin zoruyla olmuştu. Sanki biliyor gibi hissediyor gibi direnmiştim günlerce. Ama sonuç değişmemişti. Benden başka herkes gidelim demişti. Kimse beni anlamamış yanında olmamıştı. Ailemin içinde bile yalnızdım ben. Beni ona iten de yalnızlığım mı olmuştu acaba? İki kişilik yalnızlık tek başına yalnız olmaktan daha kolay mı gelmişti. Yıllardır cevabını aramaktan bile kaçtığım bütün sorular bugün saldırıya geçiyordu adeta. Aynı şehir aynı hastane. Sanki hayat tekerrürden ibaret gibi. Ama değil. Şimdi yalnız değilim. Artık eskisi gibi değil hiçbir şey. Şimdi o var yanımda.
5 yıl önce…
Sahilde oturmuş ağlıyorum o geliyor. Mert. İstanbul daki tek gerçek arkadaşım.
‘ ne oldu Nazlı ‘ diye sorduğunda içimdeki acı tekrar gün yüzüne çıkıyor.
‘ Anlatmasam olur mu Mert ‘ diyorum. Ama anlıyor. Bazı kişiler seni anlatmasan da anlıyor.
‘ o üzdü değil mi. Bu halin ne Nazlı. Ne oldu. Ne yaptı sana. Gidip bunun hesabını soracağım ona bir de utanmadan. Ama Nazlı belliydi aslında ‘
‘ lütfen seni uyarmıştım deme’
Böyle değil midir çünkü. Herkes çevrende gördüğün tüm işaretler onun yanlış olduğunu söylese de sürüklenircesine gidersin. Buna engel olmak elinde bile olsa olmazsın. Sonucunu bilmek ya da bilmemek bir şeyi değiştirmez. Her şeyin değişeceğini güzel olacağını umut edersin. Ya da etmek istersin..
‘ asla söylemem böyle bir şey insan aşka engel olamaz en iyi ben biliyorum’
‘ teşekkür ederim Mert bana her zaman çok iyi bir arkadaş dost oldun kendine iyi bak olur mu.’
‘ veda eder gibi konusma ‘
Ağlamak istiyorum. Gözümde yaş kalmamış. Denize bakıyorum. Karşımda tüm heybetiyle duran bu acımasız şehire.
‘ ama veda ediyorum. Ben gidiyorum Mert ait olduğum şehire. Çok daha önce yapmam gerektiği gibi. ‘
‘ bende seninle gelirim’
‘ senin burda bir hayatın düzenin var’
‘ hic biri umrumda değil sadece gelmeme aşkımı kalbime gömüp arkadaşın olarak yanında olmama izin ver ‘
Duyduklarım üzerine şoke olmamam mümkün değil. Mert benim. Ama en çok onun. Yanılmış olmalıyım. Yanlış duymuş.
‘ sen.. sen ne diyorsun? ‘
‘ lütfen Nazlı bu kadar zamandır nasıl yanında olduysam öyle yanında olmama izin ver. Ama seni bu halde o şehirde yalnız bırakamam. Deliririm düşünmekten. En azından hayatını yoluna koyduğunu görünceye kadar seninle kalmama izin ver. ‘
‘ duygularını incitemem bunu bile bile sana gel diyemem. Ben senin hislerine karşılık veremem. Bu nedenle yanımda olmanın hiçbir anlamı olmaz. Ararım ben seni. Ama elimden daha fazlası gelmez. ‘
‘ Karşılık beklese aşk olmazdı ki adı ‘
‘ Olmaz mert kendime kendim bile tahammül edemezken seni ortak edemem acılarıma. Sen benim her zaman burdaki tek güzel anım tek arkadaşım olarak ait olduğun yerde kalmalısın ‘
Şimdiki zaman…
Ama olmuştu. Ertesi gün uçağa binip korkudan gözlerimi kapattım. Uçak kalkmadan uyursam hissetmem korkmam diye. Elimi birinin tutması ile açtım gözlerimi. O kişi Mert ti.
Mert şu an sevdiğim sevmek için yıllarca uğraştığım elimi bir an bile bırakmayan onun ittiği uçurumun kenarından elimi tutup kurtaran fedakar adam. Benim için kendini bile feda eden adam. Belki de gerçek aşk buydu. Biz yanlış tanımladık aşkı.
Belki de biz yanlış şeyler bekledik. Başka anlamlar yükledik. Belki de gerçek aşk huzurdan ve güvenden ibaretti. Biz aç gözlülük yaptık. Fazlasını istedik. Belki aşk sadece mutluluktu. Ve ben artık mutluydum.
Mert..
Onunla İzmir e geldigime hiç pişman olmadım. Sonunda o da beni seviyor. Sonunda tatlı mutlu bir ailemiz oldu. Belki benim gibi aşık değil ama seviyor. Bunun için çok uğraştı verdiği mücadelenin en yakın tanığıyım.
Onu unutmak için yaşadıklarını atlatmak için beni sevmek için.
O hayatımda tanıdığım en güçlü insan. Hala yaşanamayan seyler var aramızda hala aşılamayan belki ama ilişkimizin temeli çok sağlam. Yine de bir korku var içimde. Onun yaşadığı şehire dönüyoruz bugün. Yıllar sonra yeniden doğduğum büyüdüğüm ailemin olduğu şehire dönüyorum. Dönüyoruz.
Tabi ki destek oluyorum. Bu meslek Nazlı mı hayata döndürdü. Bu meslek içindeki yaraları kapatmayı öğretti.
Peki ya onu tekrar görürse o zaman ne hissedecek? Hala o şehirde mi bilmiyorum. Bir tercih yaptım. Aşık olduğum kadını seçtim. Pişman değilim. Biz aynı kıza aşık olacak kadar şanssız iki dosttuk.
Birbirimizin tek dostuyduk. Ama o büyük bir hata yaptı. Yapmasaydı sevdiğim kıza asla kavuşamazdım. Yaptığı kötülükle bile bilmeden bana iyilik yapan tek dostum can dostum. Umarım karşımıza çıkmaz.
Umarım artık o sehirde değildir. Umarım karşılaşmayiz umarım iyisindir başka bir sehirde ve mutlusundur. Hayatta sahip olduğum tek kardeşim can kardeşim. Umarım hep özlemini duyduğun aileyi kurmussundur Savaş benim kan bağı olmayan gerçek kardeşim.
Biliyorum. Yaptığımı öğrensen adi dersin alçak dersin. Ama ben onu senden çok daha fazla hakettim. Üzgünüm. Ama asla pişman değilim.
Savaş…
Pişmanım… Ne kadar kolay söylenen ne kadar boş bir kelime. O buraya geldiğinde toprağından koparılıp getirilmiş bir çiçekti. Benim gölgeme sığınmış narin bir çiçek. Güneş çıksa kurur rüzgar esse üşürdü.
Onu koparıp getirenler uğruna buralarda solmayı kabul ettiği herkes bırakıp giderken kendi hayatları için bencilce, bana sarılan o narin çiçek. Sevdiği herkes tek tek giderken sadece arkalarından mutluluk dileyen benim yanımda kalmayı seçen o kız.
Buralarda yaşayabilmem için senin iklimine ihtiyacım var demişti. O beni seven tek kişiydi. benim yanımda olmak için ait olduğu topraklara dönmeyen o çiçeğin üzerine basıp geçmiştim.
şimdi nerde nasıl bilmiyorum. hayatta kalabildi mi ait olduğu topraklara dönebildi mi? Hiç umudum yok.
Onu terk edenler kardeşleri annesi hatırlayip buraya geldiğinde yokluğunu umursamaz biz şekilde o ayakları üstünde durur dediler ve hayatlarına döndüler. Hiçbirimiz onun sevgisini hak etmeden sevilmişiz meğer.
Mert kardeşim ne demişti gitmeden önce “sırtındaki bıçak yaraları hala kanarken kendi yaralarını görmezden gelip seni hayata döndürmeye çalışan kızı öldürdün sen..” gerçeği yüzüme böyle söylemişti. ilk o an anlamıştım yaptığımın ne kadar kötü olduğunu. Mert bunu söyledi ve gitti bir daha hiç dönmedi affetmedi beni.
Benim yüzümden kaybettiklerinin telafisi mümkün mü? Kardeşim affetmedi peki Nazlım o affeder mi? Eğer bir yerlerde yaşıyorsa. Hayır bu mümkün değil.
O yaşasaydı Nazlım hayatta olsaydı
Gelirdi. Beni affeder ve sevmeye devam ederdi. Çünkü onun öyle bir kalbi vardı. Sevdiklerini her şeye rağmen severdi. Ben onun ilkiydim. Ben ilk kez birinin ilkiydim. Ve sonu oldum
Pişmanım ne kadar pişman olunabilirse o kadar pişmanım. Şimdi burda yaptıklarımla daha iyi yuzlesiyorum. O benim evimdi ailemdi. O gidince düştüğüm boşluk içimden hiç eksilmedi. Yıllar sonra burda hissediyorum ki ben evimdeyim buraya aitim. Çünkü Nazlı mın evi olmayı onu yaşatmayı beceremedim.
Sevdiğinizin insanın katili olsaydınız ama onu nasıl öldürdüğünüzü hatırlamasanız ne yapardınız. Ben delirdim. En kolay yol buldu. Hiçbir ceza suçumun karşısında yeterli değildi. Ölmek onun yanına gitmek zaten hakkım değildi bende yapabildiğim en kolay şeyi yaptım. Delirdim. Zaten ben hep kolayı seçtim ve onu hiç haketmedim.
Nazlı..
Uçaktayım. Gözlerimi kapatıyorum. Bir el elimi tutuyor. Tıpkı 5 yıl öncesi. Gözümü açmama gerek yok. elimi tutan eli çok iyi tanıyorum. Kendimden bile iyi.
‘Korkma’ diyor ‘herşey iyi olacak’ başımı omzuna yasliyorum. ‘Sen yanımda olunca hiç bir şeyden korkmuyorum ben’ diyorum. Geçmişten gelen bu cümle beynimde defalarca yankılanıyor.
Olmaz olmamalı. Anılar bu kadar çabuk hücuma geçmemeli. Sevdiğim adamın elini tutuyorum. Hayata tutunur gibi tutuyorum. Gerçeğe tutunur gibi. Elimi sıkıyor ‘hep yanındayım sevgilim’ diyor. Mutluluk bu kadar basit mutluyum.
Ey koca şehir. Tekrar canımı yakmana sevdiklerimi elimden almana izin vermeyecegim.
Sevdiklerim… Dünyam. Herşeyim onlar benim.
Ben geliyorum İstanbul bu kez sana yenilmeyeceğim. Bu kez çok daha güçlüyüm. Her şeye rağmen ayakta kalmayı öğrendim. Nazlı yılmaz ı öldürmüş olabilirsin ama Nazlı Çaglayan a hiç bir sey yapamazsın. Ben artık 17 yaşında bir kız çocuğu değilim. Ben artık 22 yaşında bir anneyim…
Ben artık çok güçlü bir kadınım. Beni yenemeyeceksin. Bu kez sevdiklerimi elimden alamayacaksın. Bu kez ben kazanacağım. Çünkü kaybetmeyi iyi tanıyorum.
Tags: #ayrılık #psikolojik #sır aşk