Hüzünlü Mutlluluk

HÜZÜNLÜ MUTLULUK

          Günlerdir çıkmadığı yatakta kara kara düşünüyordu. Böyle bir şeyi nasıl yaptığını anlamıyor ve odadan bir türlü çıkmak istemiyordu. Yaptığı şeye inanamıyor pişmanlıkla hayıflanıp duruyordu. Kendini o kadar halsiz hissediyordu ki parmağını oynatmaya mecali bile yoktu. Neydi bu yaşadığı duygu yoğunluğu, kendi bile çözemiyordu içinde bulunduğu durumu. İlk kez böyle birsey yaşıyor ve kendine kızmadan da edemiyordu. Bir süre yattığı yerden dışarıyı izledikten sonra örtüyü başına çekti ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Birine sarılmışçasına, derinden yanarcasına, saatlerce ağlayıp içini boşalttı. Annesinin, Melike kızım kahvaltı hazır demesini bile duymadı. Annesi de gelmeyeceğini bilerek yine de seslenmişti zaten kaç gündür ne yiyor ne içiyor hiçbir şey yapmıyordu yapmak da istemiyordu. Melike kahvaltıya inmeyince annesi yukarı çıktı odanın kapısını tıklattı kapı tıkladıktan sonra örtüyü araladı ve annesinin oda kapısındaki buğulu süliyetini gördü. Annesi kapının tokmağını hafifçe çevirmeye başladı ve kızına endişeli bir sesle seslendi. Melikenin odası tam bir genç odasıydı. Duvarda adalet temsili simgeler ve şeytanın avukatı filminin posteri, camın önünde küçük bir çalışma masası ve köşede gardrop vardı. Fakat oda bir kız için çok dağınıktı. Ruh hali odasına da yansımıştı. Odanın halini gören annesi hafif sitemli bir sesle, kızım bu halin daha ne kadar sürecek böyle dedi. Yorganı kenara çekerek yanına oturdu. Gel bir şeyler ye bak sonra hasta olacaksın senin için endişeleniyorum sen böyle yapınca ben daha çok üzülüyorum. Neyse sıkıntın hep beraber üstesinden geliriz, takma bu kadar yavrum. Ne oldu niye bana söylemiyorsun, benimle her şeyi paylaşabilirsin bunu biliyorsun dedi. Baktı ki Melike’den hiçbir tepki yok komidinin üzerindeki boş su bardağını alarak boynu bükük şekilde dışarı çıktı, netice alamadığı bir denemenin ardından. Melike de böyle olsun, annesini üzsün istemiyordu hiç ama bu annesiyle paylaşabileceği bir şey değildi o yüzden çekiniyordu annesinden.
Melike 26 yaşında, ela gözlü, 1.70 boylarında, normal kiloda biz kızdı. Çocukluk hayali Avukat olmaktı ve Malatya İnönü Üniversitesinin hukuk bölümünü okuyarak bu hayalini gerçekleştirdi. Küçükken haksızlıklara dayanamayan bir yapısı vardı, oynanan oyunlarda ya da çevresinde gördüğü olaylara yaşına bakmadan müdahale ederdi. O yüzden de haksızlıkları önleyebilmek için Avukat olması gerektiğine inanırdı. Nitekim amacına ulaşması çok da zor olmadı. Bu azimle okudu ve çok başarılı bir avukat oldu. Hemen hemen girdiği bütün davaları kazanıyordu. Çok neşeli, candan, annesiyle her şeyini paylaşan cıvıl cıvıl bir kızdı. Şimdi ise ne olmuştu da böyle davranıyordu. Annesi Meliha Hanım bu duruma bir türlü anlam veremiyordu. Meliha Hanım hemşire emeklisiydi. 50 li yaşlarda, hafif toplu, nur yüzlü, içi sevgi dolu haksızlığa gelemeyen bir kadındı ve kızını da öyle yetiştirmişti. Bu yüzden çok merhametliydiler ve haksızlığa karşı duyarsız olamıyorlardı. Kızının Avukat olmasına çok sevinmişti. Masum insanları savunacak olması onu çok mutlu ediyordu. Meliha hanım bu düşüncelerden sıyrılarak kızına seslendi, ben pazara gidiyorum yavrum belki uyanırda kahvaltı yaparsın diye sofrayı toplamadım dedi ve pazar arabasını alarak evden çıktı.

          Bu sırada Melike’yi en yakın arkadaşı Liva arıyordu ona bile cevap vermiyordu daha oncede defalarca açmamıştı Livanin aramasını. Melike telefona cevap vermeyince Liva eğer benim telefonumu açmıyorsa gerçekten çok ciddi bir durum var diye düşünmüş arkadaşını çok merak etmişti. Çünkü normalde hiç böyle bir şey yapmazdı. Melike telefona cevap vermeyince mesaj yazmıştı.

  • İyi misin ?
  • Neden böyle yapıyorsun ?
  • Sana ne oldu kaç gündür neden telefonlarımı açıyorsun Melike?
  • Ya kızım merak ediyorum seni bir ses veeeerrr.
  •            Melike mesajları gördü okudu ama yine cevap yazmadı. Oysa arkadaşı Liva onun için ne çok şey yapmıştı. Onun asla üzülmesini istemezdi ama kendini kötü hissettiği için kimseyle konuşmak istemiyordu. Livayı çok seviyordu aslında en ufak bir şey olsa, bir şeye üzülse, yüzü burkulsa Liva ne yapar eder onu mutlu eder üzüntülü olmasını asla istemez bir şekilde kara bulutları dağıtır, ortama bahar getirirdi. Livanın böyle bir yapısı vardı kimse üzülsün istemez, insanları mutlu etmek için görevlendirilmiş biri melek gibi davranırdı. Çok iyi niyetli can arkadaşıydı hatta kardeşi. Üniversitedeyken yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Aynı üniversitede aynı bölümü okumuşlar ve üniversite yurdunda da aynı odayı paylaşmışlardı. Livanın memleketi Malatya’da tanışmak nasip olacak, kardeş tadında arkadaşlıkları başlayacaktı demek ki. Liva önceleri Melike’ye soğuk yapılı biri gibi gelirdi ama zamanla, konuştukça, tanıdıkça, tanıştıkça çok iyi bir insan olduğunu anladı ve vazgeçemediği en yakın arkadaşı oldu. Liva kendini çok anlatan birisi değildi ama çok neşeli şakrak biriydi. Onun yanında olmak Melike’ye çok iyi geliyordu.

            Ertesi sabah erken saatte kapı çalındı Meliha Hanım kapıyı açtığında karşısında gördüğü kişi onu çok şaşırttı. Meliha Hanımın aaaaa kızım nereden çıktın sen diye bağırması Liva’ yı güldürdü.  Çok mutlu ettin beni yavrum ama neden haber vermedin? Çok güzel yemekler hazırlardım sana, özlemişsindir sen  şimdi anne yemeğini dedi. Çok sevindi ikinci kızı Liva gelmişti. Liva’da Meliha hanıma anne diyordu. Kapı açıldığında boynuna sarıldı annesinin Annem seni ne çok özlemişim. Anne sevgisini tatmadığı için Liva Meliha Hanımı annesi gibi görmüştü o da onu kızı gibi bağrına basmıştı. Melike’den hiçbir farkı yoktu onun için. Bu durumlarda hep düşünürdü demek ki gerçekten de önemli olan kan bağı değil can bağıymış diye. Bunu bir kez daha yaşayarak tecrübe edinmişti.  Gelmen o kadar iyi oldu ki Livam anlatamam sana, zamanlaman gerçekten harika. Yoksa Melike’ nin durumunu bilerek mi geldin?

            Melike bir kaç gündür hayata küstü. Ne yiyip ne içiyor o şekilde odasında sessizce oturuyor düşünüyor ağlıyor. Bende ne yapacağımı şaşırdım işin içinden çıkamıyorum bir şey de anlatmıyor. Kızım valla senden Allah razı olsun ne kadar iyi ne kadar vefalı bir arkadaşsın bu işi çözsen çözsen sen çözersin sana dayanmaz dökülür. Belki tekrar normal hayata sen döndürebilirsin kızımı. Annem inan ben de hiçbir şey bilmiyorum telefonlarıma cevap vermeyince sende durumdan az çok bahsedince hemen çıktım geldim. Sen onu bana bırak dedi Liva. Ben onu hallederim annem sen hiç merak etme üzülme de sakın, ölümden başka her şeyin çaresi var unutma. Merak etme bunu da halledeceğiz deyip annesinin yanağına bir öpücük koydu ve ben Melike’nin odasına çıkayım şimdi dedi. Çık kızım çık seni görünce çok sevinecek ne olursa olsun sen ona iyi geliyorsun, hadi sana güveniyorum yavrum. Sonra bol bol sohbet ederiz  dedi alnından öperken.

                Liva koşar adımlarla yukarı çıktı kendisi de arkadaşını çok özlemişti. Bir an önce görmek istiyor ne olduğunu anlayıp bu halinden de kurtarmak istiyordu onu. Liva kapıyı birkaç kez tıkladı ama bir türlü içeriden ses gelmek bilmiyordu o yüzden dayanamayarak girdi içeri, Melike hala uyuyordu. Bütün perdeler kapalı içerisi karanlıktı. Liva önce perdeleri açtı sonra da ooo 100 yıl uyuyan prenses uyan artık Üsküdar’da sabah oldu diye seslendi, sonra da arkadaşının yanağına özlemle sulu bir öpücük koydu. Melike Livanın sesini duyunca şok olmuştu, hiç beklemiyordu ama aslında sanki tek beklediği de oydu, bunu arkadaşının sesini duyunca daha iyi anlamıştı. Hemen yerinden fırladı ve boynuna sarıldı. Deli kız sen mi geldin, nerden çıktın sen böyle yaa, ne zaman geldin haber bile vermedin. Haber versem sanki çok görecek duyacak halin var dı ya dedi gülerek. Melike başını öne eğdi çok özür dilerim canım arkadaşım haklısın dedi. Ama beni bu yataktan ancak sen çıkarabilirdin sende bunu biliyormuşçasına çıktın geldin beni çok mutlu ettin. Zor gün dostu seni çok seviyorum diye tekrar sarıldı arkadaşına. Ne kadar da özlemişti onu. Sesini duymayınca seni çok merak ettim ne oldu benim can arkadaşıma bir an önce gidip yanında olmalıyım dedim. Seni bu halde bırakamazdım. Bilmem mi dedi Melike, sen hiçbir zaman benim üzgün olmamı istemezsin, gerçi sen kimsenin üzgün olmasını istemezsin. Ne yapar eder beni mutlu etmenin bir yolunu bulursun harika bir arkadaşsın. Allah seni yanımdan eksik etmesin. kimin kardeşi ya diyip Liva’ yı yatağa çekti biraz boğuşup gıdıkladıktan sonra kalktılar. Nefes nefese kalmıştı ikisi de.

                 Melike neler olduğunu çok merak ediyorum ama bir an önce şu ruh halinden kurtulman için aşağı inip kahvaltı yapmamız gerekiyor, itiraz istemiyorum ona göre. Annemi daha fazla üzmeye hakkın yok. Çabuk ol yoksa şu an çekip giderim geldiğim 1000 kilometre yolu hiç erinmeden, haberin olsun dedi gülümseyerek. Kadını çok üzmüşsün zaten hiç iyi görmedim halini. Hadi yaptığın şeyleri bir an önce telafi et dedi ve elinden tutarak lavaboya doğru çekti belinden iterek duşunu al kendine gel diye banyoya zorla soktu. Ama ama demeye kalkmıştı ki Melike ama mama yok canım duşunu alıp aşağı geliyor usulca sütünü içiyorsun dedi, Melike de istemsiz gülmüştü. Bu kız deli ya her durumda beni güldürmeyi nasıl başarıyor şapşik. İnsana böyle terapi gibi iyi gelen dostlar lazımdı ve Liva bunların hepsini karşılıyordu bu yönden çok şanslı hissediyordu kendisini.

                     Melike duşunu aldıktan sonra saçını at kuyruğu yaparak bir alt eşofman ve asker yeşili kazakla aşağı indi. Liva, Melike’ nin işi tamam annem, asıl sen nasılsın görmeyeli dedi ve tekrar sarıldı annesine. İyiyim yavrum çok şükür ben iyiyim bir sıkıntı yok ama Melike’nin böyle yapmasına çok üzülüyordum. Bana da açılmadı bir türlü ne olduğunu da söylemedi, senin gelmen ona ilaç gibi gelecek. Geldi bile anneciğim şu an prenses duşunu alıp geliyor derken Melike de geldi. Melikeyi görünce şaşırdı annesi kendine gelmiş gibiydi, hemen sarıldı kızına.Melike annesinin yanaklarından öptü suçluluk duygusuyla. Günaydın hayırlı sabahlar anneciğim nasılsın dedi. Asıl sen nasılsın yavrum kaç gündür kendini odana kapattın bir türlü çıkmıyorsun illa Liva’nın gelmesi mi lazımdı dedi trip atarak. Kusura bakma Anneciğim seni üzdüğüm için çok özür dilerim ama daha sonra anlatacağım inan ki neler olduğunu. Önemli değil kızım seni yine eski haline dönmüş, yüzün gülerken gördüm ya bu bana yeter dedi kızının gözlerinden öperken. Kızına ne olduğunu sorup havayı bozmak istemedi, çünkü bilmesi gereken yada söyleyeceği bir şey olsaydı Melike söylerdi zaten. Daha sonra Liva’ ya bakıp Liva sen var ya sen aynı sihirli değnek gibisin elinin değdiği her şey can buluyor dedi kızına sarılırken. Benim sihirli güçlerim var aramızda kalsın ama söyleme Melikeye dedi kıkırdayarak. Bu arada da Melikeye de göz kırpıyordu gülüştüler. Deli kızım can kızım diye Melikeden ayrılıp Liva’ ya sarıldı annesi, kızının yaptığı espriye gülerken. Yardım edeyim annem yapacak bir şey var mı? Yok kuzum sen dinlen yoldan geldin yorgunsundur. Uçakla geldim annem uçak yorulmuştur beni taşıdığı için ben değil dedi. İlahi Liva ya dedi annesi. Ooo prensesimiz de gelmiş buyursunlar dedi Liva, Melikeyi yeni görmüş gibi uğraşmak istercesine. Öyle deme ya aşk olsun. Vallahi olsun aşka itirazım olmaz biliyorsun. Livaya ne kadar dua etsem az Allah razı olsun kızımdan. Sen gelmesen Melike küf tutacaktı yoksa odada dedi gülerek. Meliha hanım o kadar mutlu olmuştu ki kızının odadan çıkmasına espiri yapmaya bile başlamıştı. Anne yaa o kadar da değil dedi Melike ne diyeceğini bilmez şaşkınlıkla. Liva hanıma güzel sözler bana iğnelemeler kıskanıyorum ama dedi Melike. Kıskanma kızım bir gözüm sen bir gözüm Liva ikinizin birbirinizden hiçbir farkı yok ikinizi de çok seviyorum canım yavrularım. Şaka yaptım Annem kıskanır mıyım o benim can arkadaşım, kardeşim ben de çok seviyorum Livamı. Benim hakkımda ne güzel şeyler söylüyorsunuz öyle, ben de bu durumu bozmamak için hiç araya girip parazit yapmıyorum çok hoşuma gidiyor bu durum. Hemen egon tavana yapışmasın dedi Melike gülerek. Yok canım bilirsin beni. Asıl ben sizi çok seviyorum. Bana gerçekten bir aile oldunuz bütün sevgisizliği mi giderdiniz. İyi ki varsınız can annem can kardeşim diye üçü sarıldı ve duygusal bir ortam oluştu. Dolan bulutlar ağlamak isterdi ama iki kardeşin geçireceği güzel günü bozmak istemediler. Sonra ayrıldılar. Liva, aaa beni de kendinize benzetecektiniz az kalsın dedi. Ben buraya sizi neşelendirmeye geldim siz beni yoldan çıkarıp Müslüm Gürses havasına soktunuz dedi hepsi birden gülüştüler. Huzurlu bir kahvaltı yaptılar uzun zamandan sonra. Meliha hanım bu Liva da gerçekten sihirli bir güç olabilir dedi. Livanın söylediği sözü hatırlayarak tebessüm etti.

             Liva Melike’ye hadi hazırlan da dışarı çıkalım biraz hava alalım dedi. Annem izin verirsin değil mi biz biraz dolaşalım hem bizim yarasa da gün ışığı görmüş olur biraz, dedi gülerek. Melike elindeki yastığı Liva’ ya fırlattı. Ben de çalışmaktan bayağı yorulmuşum bu hafta davam yok diye gelebildim. Tabi çıkın kızım Trabzon’un güzelliğinin tadını çıkarın, bende aksam yemeğimi yapayım. Hadi Melike daha ne oturuyorsun bir an önce çıkalım da bana Trabzon’u gezdir. Kızım sen yoldan geldin yorgun değil misin bu ne enerji? Gör bir daha ne zaman geleceğim gelmişken gezeyim tadını çıkarayım Trabzon’un. Hadi hadi çok konuşma da kalk hazırlan. eee sen üstünü değiştirmeyecek misin Liva? Doğru ben de rahat bir şeyler giyinsem iyi olacak deyip odalarına çıktılar. 10 dakika sonra hazırlanmış olarak geri döndüler. Anneciğim biz çıkıyoruz diyip iki kız aynı anda annelerinin yanaklarından öptüler. Çıkarken annesi kendinize dikkat edin Allah’a emanet olun dedi. Tamam anneee diye bağırıp gülüşerek çıktılar evden.

             Melike, hiç arabaya bilmeyelim istersen Liva yürüyerek gidelim dedi. Ne zamandır dışarı çıkmadığım için hem hava almış oluruz hem de etrafı görerek sahile gideriz dedi. Liva kaşlarını kaldırıp sinirli bir şekilde baktı Melike’ye böyle güzelim havayı ve manzarayı kendine neden haram ettin diyip kızacam olmicak şimdi dedi çaktırmadan lafını da sokarken. Konuşuruz canım şimdi boş ver bunları keyfimiz kaçmasın dedi. Liva’da arkadaşını zorlamak istemedi kendini hazır hissettiğinde anlatacağını biliyordu. Arkadaşının koluna girdi ve yürümeye devam ettiler. Trabzon harika bir yerdi. Liva oldu bitti burayı çok seviyor manzarasına hayran kalıyordu. Melike çok şanslısın biliyor musun böyle güzel bir yerde yaşadığın için. Bana sorsalar Karadeniz Dünyanın 7 harikasından biri derim o kadar ki güzel bir bölgemiz. Aynen haklısın canım ben de çok seviyorum burayı, buranın cennetin dünyadaki hali olduğunu düşünüyorum.

              Melike ile Liva gün boyu gezdiler, alışveriş yaptılar ve sinemaya gittiler. Bu Melike’ye çok iyi gelmişti ama yine de ara ara durgunluğu Liva’nın gözünden kaçmıyordu. Liva, sahilde oturup biraz dinlenelim mi dedi, olur dedi Melike. Sakin bir yer bulup oturdular denize karşı. Bu arada Melike’ de hala bir durgunluk vardı. Liva, Melike’ye artık anlatmak ister misin içinde bulunduğun durumu dedi. Çünkü konu her ne ise içine atıp daha çok sıkıntı yapıyorsun bu da sana zarar veriyor ve bizi de üzüyor dedi. Benimle her şeyi paylaşabilirsin, lütfen benden bir şey saklama kardeşim. Elimden gelecek bir şey varsa yaparım senin için biliyorsun. Evet haklısın Liva sanırım bazı şeyleri konuşmanın zamanı geldi. Ben de huzursuzluk yaşıyorum hiç kimseye anlatmadıkça bu durumu. Bakma annemin yanında öyle mutlu göründüm ama annemin daha fazla üzülmesini istemediğim için bütün bunlar. Seni de üzmek istemedim yoksa gezecek havamda değildim inan ama gerçekten de gelmen çok iyi geldi bana, her zamanki gibi kötü gün dostusun seni çok seviyorum canım kardeşim. Hadi canım bunları biliyorum zaten yağcılar durağını çoktan geçtik, iltifat faslını geçelim de işin aslına gelelim istersen. Yaa sen var ya adamı delirtirsin Liva. Şaka bir yana da Melikem sorun nedir? Seni bu kadar etkileyen önemli bir şey olmuş olmalı.

              Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum Liva, inan çok utanıyorum bunu söylemek bana çok zor geliyor, utanılacak bir şey değil aslında ama. Sorun mu değil mi onu bile bilmiyorum aslına bakarsan. La havlee başla gari dokuz doğurdum. İkisi de kıkırdadı. 1 ay önce Ömer adında bir avukatla tanıştım aynı duruşmaya girmiştik o karşı tarafın avukatıydı. Eeee dedi merakla Liva. Mutluluğa yelken açılmış anlaşılan ne var bunda? Dur patlama anlatıyorum işte. İşin garip tarafı ben Ömer’in bana karşı bir şeyler hissettiğini düşünmüştüm. Gerçekten Ömer Melike’ye karşı bir şeyler hissediyordu ama bunu ona söyleme fırsatı olmamıştı. Adliyede birkaç defa karşılaşmışlar onu yemeğe davet etmek istemişti ama bir türlü cesaret edememiş terslenmekten korkmuştu. Kızım kerpetenle laf alıyorum ağzından ne oldu anlatsana şunun tamamını. Off sabırsız anlatıyorum işte tamam. O gün kahve içmek için adliyenin bahçesine çıkmıştım. Hem de biraz hava alırım diye düşünüyordum. Eee dedi Liva. Baktım Ömer ileride bir bayanla konuşuyor, bayan da ona gayet samimi davranıyordu. O an kendi kendime dedim ki demek ki Ömer’in hayatında birisi var. Yabancı bir kadın olsa o kadar samimi davranamazdı çünkü. O an içimde aşırı bir kıskançlık peyda oldu. Ve gördüklerimden sonra bu durumu kabullenemedim, şimdi de bu haldeyim  işte. Ya var ya bu kız milleti hep böyle ilk önce neden hep aklınıza olumsuz şeyler geliyor. Belki bir akrabasıdır ya da kardeşidir bunu bilmeden neden kendine stres yapıyorsun sen günlerdir. Bunun için mi üzülüyorsun bunca zamandır? Kısaca desene şuna aşk acısı çekiyorsun. Tamam da Meliha annemi niye bu kadar üzdün bunun içine eve kapanacak ne vardı? Bilmiyorum işte anlatamıyorum, anlatamadığım bir duygu yaşıyorum. Hiç böyle bir şey olmamıştı bana. Ömer’i aşırı derecede kıskandım o kişiden. Onunla bir şeyler yaşamış olma düşüncesi beni kahretmiş onu daha kazanmadan kaybetmiştim kendi içimde. Sonra kendi kendime çok kızdım nasıl tanımadan etmeden böyle birini seversin diye. Biliyorum yaptığım çocukluk, delilik ama çok kötü etkilendim napayım. Bu durumda sanırım ben dediğin gibi aşık oldum. Aşk böceği Melike tabiki aşık olmuşsun. Yaa öyle demesene Aşk olsun deyip omuzuna vurdu Livanın. Kızım bal gibi aşık olmuşsun işte bunda ne var dert edecek bu kadar. O sırada tur yapan teknelerin ve martıların sesi geliyordu sahilde. Kızım vallahi bu konuda sana ne diyeceğimi bilmiyorum, çünkü ben bu tür şeyler hiç yaşamadım. Seni gördükten sonra hele hiç yaşamak istemem daha şimdiden adamı böyle yaralıyorsa ileride ne yapar hiiiç düşünemiyorum dedi Liva gülerek. Derin bir nefes alıp İkisi de arkasına yaslandı.

           Melike dedi Liva, şu anda aklıma deli düşünceler peyda etti. Nasıl yani? Bu konuda sana yardımcı olacağım. Sakın hayır deme, izin almıyorum çünkü. Senden sadece beni Ömer ile tanıştırmanı istiyorum. Hayır olmaz öyle şey saçmalama Liva deli misin sen, belki de gerçekten hiçbir hissi yoktur bana karşı belki de ben öyle düşünmüşümdür. Bunu anlamanın tek bir yolu var Melike, beni tanıştırıyorsun Ömer enişteyle, bende bu işin aslını astarını öğreniyorum tamam mı? Yaa dedi Melike ne eniştesi kızım yavaş gel. Tamam canım anlaştık her şey benim dediğim gibi olacak ona göre, ben burada misafirim kırma beni. Ne sen mi misafirsin sen benim kardeşimsin. Benim Annem senin de Annen nasıl oluyor da misafir oluyorsun derken ikisi de kahkahaya boğulmuştu zaten. Sen yarın kaçta adliyeye gideceksin o saatte beni de uyandır beraber gidiyoruz tamam mı? Tamam tamam başımın belası. Beraber gidelim bakalım ne olacak diyerek Deniz’i izlemeye daldılar. O sırada oradan simiiit diye bağıran simitçinin sesini duydular. Hadi simit alalım dedi Melike. Valla yok demem mis gibi de koktu. 2 tane simit alıp biraz kumrulara attıktan sonra kalanını da afiyetle yediler.

           Bu arada Meliha Anne Liva’ nın sevdiği yemekleri yapıyordu. Sütlaç yapmayı da unutmamıştı. Kızı çok severdi sütlacı, yaparken de kendi kendine söyleniyordu Liva orada çalışıyor bu tür yemekler yapamaz, hasret kalmıştır yemeklerime diyip içine de sevgisini katarak zevkle hazırlıyordu her şeyi. Livayla Melike döndükten sonra tam içeri gireceklerken Liva, mis gibi anne yemekleri kokusu geliyor burnuma annem yine döktürmüş dedi çocuklar gibi sevinirken. Bu kızın bu çocuksu tavırlarına bayılıyordu Melike. Canım kardeşim seni nasılda özlemişim deyip sarılıp öptü Livayı. Pozitif ponçik ne olacak iyi ki tanımışım seni. Oyalama beni bi sal  Melike annemin güzel yemeklerinden mahrum kalacağım yoksa deyip hızla kapıdan içeri daldı. Vauvv Meliha annem tüm bunlar benim için mi? Yerim ben seni yaa annelerin en güzeli deyip sulu bir öpücük kondurup sımsıkı sarılıp Meliha annesinin göğsüne başını koydu. kokusunu derin bir şekilde içine çekti. Meliha Hanım da kızının saçını buruk bir sevgiyle öptü. Keşke ailesi yaşasaydı da yavrum bu mutluluğu onlarda da görseydi diye düşündü. Hayat böyleydi ve maalesef Liva’nın da kaderi böyle yazılmıştı. Yeryüzündeki herkes gülmezdi ya ama Liva bunca yaşadıklarına rağmen çok güleç ve pozitif bir insandı ve yaşama çok bağlıydı. Hadi anneciğim bana çin işkencesi yapma daha fazla da bırak şu güzelim yemeklerini yiyeyim. Ye kuzum ye yavrum durduğun kabahat dedi Meliha anne gülerek. Üçü birden oturup o güzelim yemekleri doyasıya yediler tabi Liva daha fazla yedi. Annem eline sağlık senin elinin lezzeti hiçbir yerde yok dedi. Nasıl bir duyguydu böyle kan bağı olmadan can bağıyla bağlanmak. Sevmek sevilmek ne kadar güzel bir şeymiş meğer. Hoş sohbetle yenen yemeğin, içilen çayların ardından herkes dinlenmek üzere odasına çekildi. Ne kadar mutlu neşeli bir kız olsa da odasına çıkınca olmayan ailesini düşünerek hüzün denizine açıldı ve dalgaların artmasına göz yaşlarıyla katkıda bulundu. Anne baba diye sayıklar halde konuşurken uykuya yenik düşmüştü Liva.
Liva daha küçükken anne ve babası karşıdan gelen alkollü bir sürücünün kurbanı olmuşlardı. O yüzden de yetimhanede büyümek zorunda kalmıştı. Kalabalık içinde yalnız  ve tüm sıkıntılara rağmen güçlü ve pozitif bir insan olarak yetiştirmişti kendini. Çünkü insanları, hayvanları, doğayı ve tüm canlıları çok seviyordu, sevmek üzere kurmuştu yaşamını. Bu pozitif neşesi çevresine ışık saçar kendiside çok sevilirdi herkes tarafından. Amacı hep iyi yaşamak, Allahın ve kulun rızasını kazanmaktı.
Sabah güne huzurla uyandı içi çok heyecanlıydı. Melikenin mutluluğu için birseyler yapacak olmak onu çok mutlu ediyordu. Heyecanla melikenin odasına girdi. Uykucu güzel sen uyumaya devam et yerine ben gireyim davalara istersen dedi. Git basimdan Liva, bana dava deme 5 dakika daha uyuyayım. Olmaz güzelim bugün önemli bir gün sabahı zor ettim. Ne oluyor Liva aklından neler geçiyor söyle çabuk. Banane banane önce uyan giderken konuşuruz. Bu uyandırma taktiğiydi söylemeyecekti tabiki ne yapacağını. Zorla uyanan Melike duşa girdi rutin işlerini gördükten sonra Liva kendisine giyeceği şeyleri hazırlamıştı bile. Kuzum sen hayırdır sabah sabah bu enerji nerden geliyor. Senden ışığım senden. Önceden hazırlanmış olan Liva, ben anneme kahvaltı için yardım edeyim diyip kapıyı çekerken sakın uyuma tekraaarrr diye de bağırdı. Melike, seviyorum bu deli kızı diyerek gülümsedi. Meliha annem döktürmüşsün yine günaydın derken yanağına kocaman bir öpücük koydu. Sizin için yavrularım. Hayırdır sen neden hazırlanmışsın? Ben de Melike ile bugün iş yerine gideceğim. Hımm tamam peki sıkılmazmısın Melike duruşmadayken. Yok annem bende etrafı gezirim o esnada. İyi madem dedi. Güzel sohbet eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra, görüşürüz anne diyip ikimiz de yanaklarından öperek evden çıktık.

           Trabzon adliyesine geldiğimizde karşıdan avukat Ömer’de geliyordu. Melikeye günaydın dediğinde, Melikenin adamın yüzüne bile bakmadan soğuk bir şekilde sanada günaydın demesinden anlamıştım. Beni tanıstırmasını bekledim ama bizim odun kız, hiç oralı olmadı. Bende başımla günaydın dedim sessiz bir şekilde Melikeden korktuğumdan. Bu esnada tabiki Ömerin profilini aklıma kazıdım hemen. Bugün onunla işim vardi çünkü. Çok karizma uzun boylu fit sayılacak bir adamdı. Melike dava için sıra beklerken bende biraz adliyeyi dolaşayım deyip yanından ayrıldım. Amacım Ömeri bulmakti.

        20 dakikalık arama ve sormalardan sonra nihayet buldum avukat Ömeri. Ömer beyi görünce tebessüm edip biraz konuşabilirmiyiiz müsaitseniz dedim. Tabiki diyip konuşabileceğimiz bir yer gösterdikten sonra kendimi tanistirip söze başladım. Ben Liva Melikenin üniversiteden beri en yakın arkadaşı daha doğrusu kardeşi diyelim. Sizinle konuşmak istediğim konu Melike hakkında. Dinliyorum sizi. Melike sizin kendisine olan davranışlarınızdan kendisinden hoşlandığınızı düşünmüş. Evet öyle hoşlanıyorum ama onun duygularından emin olamadığım için bunu dile getirmedim bir türlü. O zaman onun duygularını ben söyleyeyim size. Oda sizden hoşlanıyor ve kıskanmaya bile başlamış dedim tebessüm ederek. Nasıl yani? O gün sizi adliyenin önünde başka bir bayanla samimi bir şekilde konuşurken görmüş ve bu durumdan baya rahatsız olmuş. Ömer içten bir kahkaha atti istemsizce 32 dişi varmıydı bilmiyorum ama olanların hepsi görünüyordu. Melikenin duygularını öğrenince mutluluktan ne yapamayacağına verip bende gülümsedim. Liva pardon size Liva diyebilirmiyim hanım diyerek resmiyet koymayı pek sevmem helede Melikenin kardeşine. Tabi olur o zaman bende Ömer diyorum karşılıklı gülüştüler. Liva öncelikle Melikenin o gün gördüğü bayan benim kuzenim di. Aramız çok iyidir o yüzden samimi bir konuşmamız vardı. Melike boşuna kıskançlık krizine girmiş yani dedi göz kırparak. Ben zaten biliyordum altından böyle bir şey çıkacağını o yüzden seninle konuşmak istedim. Günlerce kendine boşuna eziyet etti deli kız. Ömer üzüldüğünü belli eder şekilde başını önüne eğdi. Ömer elini hızlı tutsan iyi edersin demedi deme kızı kaparlar. Komşularının oğlu istemeye gelecek kısa zamanda dedim içimden kahkaha atıp kıskandırmaya çalışarak. Ne diyorsun sen olamaz böyle birşey. Tamam tamam söz en kısa zamanda onu sevdiğimi söyleyeceğim kendisine. Sinirden yumruklarını sıkıyordu. İçimden oh olsun dedim sinsice gülerken. Bu konuşma aramızda kalsın diyip ayrıldım Ömerin yanından.

                Ben duruşma salonunun önüne gittiğimde Melike duruşmadan çıkmış beni arıyordu. El sallayıp yanına gittim hemen. Nerdesin kızım sen merak ettim göremeyince. Öyle etrafı gezindim bende beklemekten sıkılmayayım diye. Hadi gidelim eve. Başka duruşma yok mu? Bugünlük bu kadar. Eee nasıl geçti peki. Henüz karar çıkmadı 2 ay sonraya attı mahkeme. Hımm hayırlısı hadi gidelim o zaman dedi. Beraber eve döndük annem yemek hazırlamıştı. Melike yorgundu yemeğimizi yiyip odalarımıza çekildik. Tam yatağıma uzandığım anda telefonuma mesaj geldi. Ömer ile konuştuktan sonra ayrılırken ne olur ne olmaz diye numaramı vermiştim.  Mesajda Melike için bir sürpriz planı olduğunu benden yardım istediğini yazmış bu kadar hızlı olacağını beklemiyordum. Demek ki Melike’yi kaybedeceği korkusunu iyi işlemiştim Ömer’e. Ben de mesaj yazmak yerine kendisini aradım, daha detaylı konuşalım diye. Kendi aramızda her şeyi konuştuk Çok güzel bir sürpriz hazırladık Melike’ye, hiç merak etmeyin adı üstünde sürpriz söylemem ve yarın Cumartesi olduğu için bugün rahat bir uyku çekebilir dik. Benim işim zaten yoktu ama Melike de güzelce dinlenirdi ve bizde sürprizimizi gerçekleştirebilirdik. Bu güzel ve mutlu düşüncelerle hangi ara uyudum farkında değilim.

            Sabah uyandığımızda Melih Anne çok güzel bir kahvaltı hazırlamıştı gerçekten malatyadayken çok özlüyordum annemin kahvaltısını Melike ile beraber kahvaltıya oturduk güzel bir sohbet eşliğinde kahvaltımızı ettik milli Annem bugün hep beraber gezmeye gidelim mi dedim kızım benim komşuya sözüm var arkadaşların orada toplanacağız dedi. Peki dedik boynumuzu büküp küsmüş gibi yaparak Meliha anne dayanamadı tabii. Küsmeyin kuzularım başka zaman hep beraber gezeriz dedi. Biz de gülümsedik şaka yaptık kiii diyerek Yanağından öpüp evden çıktık.

               Saat öğleni bulmuştu Melike nereye götürüyorsun beni ya dedi. Hafta sonu evde dinleseydik ya ne dinlenmesi kızım doymadın dinlenmelere. Bugün seni çok güzel bir yere götüreceğim. Gerçi sen Trabzonun her yeni biliyorsun ama belki senin de bilmediğin yerler vardır dedim gülerek. Bilmediğinden değilde merak ettirmek için söylemiştim oysa onu boztepe’ye götürecektim. Harika manzarası olan yüksekte bir yerdi. Tepeye yaklaştığımızda ben burayı bilmiyor muyum Liva dedi. Burayı biliyor olabilirsin ama yukarıda seni ne sürpriz beklediğini bilmiyorsun canım. Yukarı çıktıkça ben de çok heyecanlanmaya başlamıştım. Liva söyle artık neler çeviriyorsun sen? Sabret çok az kaldı. Harika bir hava vardı burada bol oksijen miss gibiydi. Tepeye geldiğimizde. Melike gördüklerine İnanamadı. 7-8 yaşları arasında 20 tane çocuk ellerinde seni seviyorum Melike yazan balonlarla kendisini karşılamış her yere papatyalar serpiştirilmiş ve Ömerin elinde de papatya dan bir taç vardı. Melike o anda ağzı açık kaldı heyecandan ne yapacağını ne diyeceğini bilemedi. Sadece Ö Öm Ömer diyebildi kekeleyerek. Ben de çok şaşırmıştım. Manzara muhteşemdi her şey çok güzel düşünülmüştü. Melike bana baktı senin başının altından çıktı der gibi. sonra Ömer’e baktı Ömer Melike’ye yaklaştı elinden tutup çocukların içine çekti. Çocuklar etrafını sardılar. Ömer, bütün bunlar ne oluyor? Seni sevdiğimin göstergesi oluyor. Melike, sana daha önce açılacaktım ama senin duygularını bilmediğim için böyle bir şeye girişmemiştim. Liva ile konuştuktan sonra, sözünü keserek Liva ile konuştuktan sonra mı? Siz Livayla hangi ara konuştunuz ? Orası uzun hikaye sonra anlatırım canım. Biz neticeye bakalım dedi tebessüm ederek. Hiçbir şey senin zannettiğin üzüldüğün gibi değildi. Adliyede konuşurken gördüğün kişi kuzenimdi. Aramız çok iyi kendisiyle o yüzden çok samimiydik. Bu arada Melike düşündükleri şeyden dolayı utanmış yüzü kızarmıştı. Yanlış anlayacağını bilsem inan senide tanıştırırdım. Melikenin çenesinden tutup kendisine bakmasını sağlayan Ömer, Melike uzun zamandan beri senden hoşlanıyordum ve seni sevdiğimi anladım artık senin de benden hoşlandığını biliyorum. Benimle aşk yolunda yürüyüp arkadaşım, sevdiğim, yarenim olur musun? Ömer ne diyeceğimi bilmiyorum şu an çok utanıyorum. O gün seni yanlış anladığım için çok özür dilerim. Benden senden çok hoşlanıyorum Ömer ve evet arkadaşın, sevgilin, yarin, yarenin olurum. Ömer çok heyecanlıydı papatya tacını takmak için Melikenin saçlarına uzatırken eli titriyordu. Gönlünün prensesine tacı taktı ve alnından öptü. Tabi o anda Liva ve çocuklar alkış çaldı. Liva koştu arkadaşına sarıldı hüzünlü ve mutluydu. Melike Livaya minnet dolu baktı. Kardesşm benim iyi ki varsın. Sen de her daim mutlu ol inşallah dedi. Liva çok mutluydu anlatamazdı hiç bir şekilde kelimelere dökemezdi ama yine de içinden geçenleri mırıldandı Melike’ ye.

Mutluydu kardeşim ya yeter di bana
Bu mutluluk hatıra benden sana
Dileğim bir ömür bir yastıkta kocayın
Şahit olsun trabzonu ofu horanı çayı…

                 Liva yarın yola çıkacaktı bugün son gecesiydi. Eve döndüklerinde aksam hep bir arada oturdular yediler içtiler güzel anılardan bahsettiler ama konu Liva’ nın gitmesine gelince hepsini bir hüzün kapladı elinden şekeri alınan çocuk gibi oldular. Meliha anne ağladı Liva kucağına sarılıp göğsüne başına koydu oda ağladı ölen annesinin göğsünde ağlar gibi. Melike de geldi kardeşine sarıldı. İyilik meleğim seni çok özleyeceğim dedi. Liva Malatya’da kimse yok en kısa zamanda tayin için başvuru yap Trabzon’a gel dedi Melike. Evet düşünebilirim dedi göz kırptı. Düşünme yap dedi Melike gülerek.tamam tamam senin diline düşmeyelim yeter ki diyip gülüştüler. İnsan oğlu iste iki saniye önce ağlarken iki saniye sonra gülebilendi.

                  Meliha anne bir çanta erzak doldurmuştu Liva ya. salcalar turşular dolmalık kurutmalar reçeller v.s. Annem bunları kim yapacak dedi Liva. Sen tabi kizim öğren her şeyi yap ye ben sana tarif ederim nasil yapılacağını. Sarildi sımsıkı öptü annesini. Ömer arabayla gelmişti. livayi havaalanina götürecekti. Melike omeri tanıştırdı annesine annesi memnun oldum dedi melikeye imali bakış atıp gülümserken. Sonra anlatırım anne dedi utanarak. Sıra vedalaşmaya gelmişti Liva annesine sarıldı ellerini öptü anneciğim benim annem babam yoktu ama sen bana öyle bir annelik yaptın ki ailem yokmuş gibi hissetmedim hiçbir zaman asla senin iyiliklerini Unutamam gerçekten kan bağı değil can Bağıymış insana birleştiren Sen bana bunu öğrettin. Seni çok seviyorum Hakkını helal et Meliha anne o nasıl söz kızım sen benim için Melike’den farksızsın ben seni ailene emanet olarak görüyorum kendime Sen de beni anne olarak benim sevdin ya sen benim çok kıymetlimsin evladımsın varsa hakkım sonuna kadar Helal olsun Sen de helal et ben de Seni çok seviyorum diyerek sarıldılar ağlaştılar. Ben de sizi Malatya’ya bekliyorum ona göre geleceğiz inşallah yavrum dedi Meliha anne. Melike, hadi artık bu kadar sulu gözlülük yeter uçağı kaçıracağız yoksa. Anne görüyor musun ya Ne kadar kıskanç kızım var bırakmıyor ki Ağız tadıyla vedalaşalım dedi göz ederek. Ömer eşyaları bagaja koymuştu o esnada. Son bir kez daha dönüp annesine baktı el salladı. Göğsünde bir sıkışma hissetti tekrar dönüp annesine sarılıp öptü beni oralara da unutmayın olur mu dedi. Sen ne diyorsun deli kız hiç unutur muyum seni dedi, tekrar öpüşüp ayrıldılar.

             Havaalanına gittiklerinde Liva artık giden yolcu kısmından giriş yapacaktı. Melike kardeşine sarılırken Her şey için çok teşekkür etti mutluluğunu kendisine borçlu olduğunu söyledi Bu yaptığını asla unutmayacağım dedi canım benim Sen mutlu olmayı hak ediyorsun Sen mutlu olduğunda ben de mutlu oluyorum Rabbimden hep bilmenizi istiyorum enişte sana da söylüyorum sakın kardeşime üzme! Senin yüzünden kardeşimin gözünden bir damla yaş dökülürse seni asla affetmem bilmiş ol. Hiç merak etme Liva dedi Ömer. Kardeşin bana emanet asla üzmeyeceğim onu. Melike’nin yüzünde açtığın mutluluğu asla hüzüne çevirmeyeceğim. Liva gülümsedi. Melike hakkını helal et kardeşim. Mesleğinde çok iyi yerlere gel, sen çok iyi bir insansın. Her şeyin en güzelini yaşayacaksın Bunu biliyorum ve hissediyorum. Sen de beni unutma olur mu Melike? Unutmak ne demek kardeşim helede benim için yaptıklarından sonra. Sen benim canımın bir parçasısın. Sen de hakkını helal et, iyi ki geldin. Sen geldiğinde ben solmuş bir gül gibiydim sayende çiçek bahçesine döndüm. Seni çok seviyorum Livam dedi sarıldıar ağlaştılar. Buruk gülümsemeler ile gitme vakti geldi dedi. Melike, buruk bir şekilde Ömer’in göğsüne yaşlanmış olarak uçağın kalkmasını bekledi. Giden uçağın ardından el salladı ve göz yaşlarını tutamadı. Ömer üzülme canım yine gelir dedi. Ömer bilmiyorum bu sefer farklıydı, içimde bir boşluk oluştu Allah hayra çıkarsın dedi. 1 saat sonra Malatya’da olur arar konuşursun üzülme artık. Hadi canim diyip yola çıktılar.

                 Melike Ömer’le Beraber eve gitti Ömer annesiyle tanıştırması ve annesinin sorularina cevap vermesi gerekiyordu. Melike Eve gidince kahve yaptı kahvelerini içerlerken her şeyi annesine anlattı. Livanın yaptıklarını Ömer’le konuşmasını sürprizi her şeyi anlattı o kadar konuşmaya dalmışlardı ki zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Tam 2 saat sürmüştü sohbetleri Melike’nin aklına bir anda Liva geldi Ooo çoktan inmiştir eve bile varmıştır dedi. Hadi hemen arayalım çok özledim dedi. Kızım daha yeni gitti olsun Anne çok özledim, bir sesini duyayım. O zaman ara kızım bak bakalım sağ salim ulaşmış mı yavrum.

                  Melike Liva’yı aradığında telefon çalıyordu ama açılmıyordu merak ve Ömer’e baktı Ömer Liva’nın telefonu cevap vermiyor dedi. Hemen Panik yapma Dur bir de ben arayayım Evet Telefon çalıyor ama Alo alo Liva Ben Liva değilim beyefendi Liva Nerede peki biz de telefondaki akrabalarından birine ulasmaya çalışıyorduk. Neden Liva nerde? Liva hanim bi kaza geçirdi. Ne demek kaza geçirdi iyi mi şu anda? Meliha anne olanlari anlamış fenalasmisti melikede ağlayıp annesine destek olmaya çalışıyordu. Ömer ne olmus Ömer? Liva havaalindan taksiye binmiş eve gitmek için yolda giderken freni patlayan bir kamyon taksiye çarpmış şoför ve Liva…. ney Liva ne söylesene hastanedemiymis iyimiymis. Ömerin gözlerinden iki damla yaş akarken maalesef hayatını kaybetmiş dedi koltuğa yığılırken. Olamaz olamaz ya az önce buradaydı az önce şakalaşıyorduk, sohbet ediyorduk, gülüşüyorduk nasıl olur? Ömer bu nasıl olur? Ne olur şaka yaptığını söyle ya ne olur diye ağlıyor bağırıyordu. Meliha anne de hem ağlıyor hem İnna lillahi ve inna ileyhi raciun diyordu. Melek kızım, iyilik timsali etrafına mutluluk saçan kızım nasıl olur bu diyor kızının öldüğüne inanamıyordu. Herkes perişandı. Melike durumu kabullenemiyor kardeşim kardeşiiimm diye bağırıyordu. Annesi ve Ömer sakinleştirmeye çalışıyordu. Gelmiş herşeyi güzelleştirmiş ve uçup gitmişti Liva. Kimsesiz yaşadığı Dünya’yı bile kendine Cennet yapmıştı, İnşallah ahiretide Cennet olacaktı…

Liva yürek sızısı oldu seven gönüllere
Elleri birleştirip dünyadan göçerken
Hüzünlü mutluluk bıraktı ardında
Anne baba beni bekleyin derken…

Tags:
Paylaş
2 Yorum
  1. Maviyazar 2 sene önce

    ??? Kalemine sağlık?????????

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account