Tarık, mesajı okuduktan sonra hizmetçiyi göz hapsine aldı. O nereye gidiyorsa ona sezdirmeden o da peşine gidiyordu.
Bu arayışları sonunda meyvesini vermişti, ama bu arayış kendisini üzmüştü. Çünkü asıl suçlu annesiydi. Annesi Büşra’yı sevmediği için ona iftira etmişti. Üstelik hizmetçiyi de kendisine alet etmişti. Aslında hizmetçinin bir suçu yoktu. Onu bu durumlara sürükleyen annesiydi. Onu en zayıf yerinden yakalayıp hizmetçiyi bu durumlara sürüklemişti.
O bunlarla uğraşırken Türkan’da hizmetçinin annesini bulmuş her şeyi anlatmıştı.
**********
Ceylan, hastaneden çıktıktan sonra neredeyse hırsından çatlayacaktı. Ağzından olmayacak sözler çıkıyordu. Sonunda dayanamayıp Çiğdem Hanım’a telefon açtı ve Salih’in hakkında yalan yanlış şeyler söyledi. Daha sonra telefonu kapattı. Kapattıktan sonra da ‘Oh olsun! Ben düşüneceğime şimdi sen düşün’ dedi kendi kendine.
Çiğdem Hanım, telefonda duydukları karşısında şok olmuştu. Demek oğlu istemediği biriyle gönül ilişkisi kurmuştu ve bundan kendisinin haberi yoktu. Hem bundan haberi olsa bile buna ne yapar eder engel olurdu.
Artık olanlar olmuştu. Ama oğluna bunun hesabını mutlaka sormalıydı ve gönül ilişkisi yaşadığı kişinin kim olduğunu öğrenmeliydi. Bu yüzden onun gelmesini bekleyecekti.
Oğlu zaten birkaç gündür eve gelmiyordu. Demek ki Ceylan’ın söyledikleri doğruydu.
‘Ah oğlum ah! Onlardan hoşlanmadığımı bildiğin halde neden bunun bana yapıyorsun? Onlar bizim dengimiz bile olamaz’ diyordu kendi kendine.
Salih, hiçbir şeyden habersiz hastaneden eve geldi. Malikânede onu hizmetçileri karşıladı. Hizmetçiye güler yüzle ‘merhaba’ dedikten sonra odasına çıktı. Niyeti güzel bir duş alıp üzerini değiştirdikten sonra hastaneye gitmekti. Birkaç gündür hastanede kaldığı için kötü kokmaya başlamıştı. Zaten bu niyetle eve gelmişti.
Hizmetçi, onu içeriye aldıktan sonra Çiğdem Hanım’a onun geldiğini söyledi. Çiğdem Hanım aldığı bu haber üzerine odasından çıkıp salona geçti.
Salih, duş alıp temizlendikten sonra üzerini değiştirdi. Daha sonra neşe içerisinde aşağıya indi. Annesi ayak seslerinden onun aşağıya indiğini hissedince sinirle salondan çıkıp onu durdurdu. Ardından ona:
‘Söyle bana, benden habersiz ne işler çeviriyorsun?’ dedi sert bir ifadeyle.
Salih, annesinin tavrı karşısında her şeyi öğrendiğini anladı ama renk vermedi. Hatta ona:
‘Ne iş çevirebilirim anne! Senden habersiz kuş bile uçmaz’ dedi, aslında böyle söylemesinin sebebi attığı adımlardan bile annesinin haberdar olduğuydu.
Annesi otoriter biri olduğu için bütün dünyanın kendi etrafında dönmesini isterdi. Bu yüzden de oğlu dâhil herkesin kendisine hesap vermesini isterdi. Yine böyle olmuş, oğlunu sorgulamaya başlamıştı.
‘O kız kim?’ dedi annesi tıslayarak.
‘Hangi kız anne? Neden bahsediyorsun anlayamadım’ dedi Salih, anlamazlığa vererek.
‘Birde hangi kız diyor’ dedi annesi sert bir ifadeyle ‘Ceylan haber vermese haberim olmayacaktı’
Salih, Ceylan’ın ismini duyunca içinden ‘Ya Sabır’ dedikten sonra:
‘Anne! Sana söylesem ne yazardı ki? Anne! Sen her şeyin kendi etrafında dönmesini istiyorsun, ama öyle olmuyor anne. Anne! Babamı nasıl unuttun. O senin yüzünden bizden uzakta bir yerde öldü, sırf senin bu huyundan dolayı’
Çiğdem Hanım, oğlundan ilk kez böyle şeyler duyuyordu. O yüzden ne diyeceğini bilemedi. Aslında o haklıydı, ama gururu hep galip geliyordu.
O bir müddet sustuktan sonra:
‘Oğlum, ne oldu sana? Şimdiye kadar böyle şeyler söylemezdin?’ dedikten sonra kızgınlıkla ‘Yoksa o adını bile almak istemediğim kız mı sebep oldu bütün bunlara’ dedi.
‘Anne! Yeter artık. Halen daha kendini üstün görmeye çalışıyorsun. Anla artık dünya senin etrafında dönmüyor’ dedi Salih, tıslayarak.
Çiğdem Hanım, oğlunun en son söylediği sözden sonra bir şey demeden arkasını döndü. Birkaç adım attıktan sonra geri dönmeden:
‘Bunu son kez söylüyorum. O kızı unutacak ve Ceylan’la evleneceksin. Eğer bu dediklerimi yapmazsan sen bilirsin. Ha bu arada o kızı eve getirmeye kalkarsan bütün her şeyden mahrum bırakırım seni. Böylece beş kuruşsuz, dımdızlak ortada kalırsın’ dedi ve kahkaha atıp oradan uzaklaştı.
Salih, annesinin sözlerinden sonra olduğu yere oturdu. Onun sözleri karşısında elleri ayakları sanki çekilir gibi oldu. Ya Ceylan’la evlenip hayatına kaldığı yerden devam edecek ya da Büşra’yla evlenip yeni bir hayat kuracaktı. Ceylan’la evlense hayatına kaldığı yerde devam edecekti ama mutsuz olacaktı. Büşra’yla evlense o koca servetinden mahrum kalacaktı ama mutlu olacaktı. Annesinin sözleri onu ikileme sokmuş, mutlulukla mutsuzluk arasında kalmıştı.
O ikilem arasında kalmasına rağmen biliyordu ki her şey Allah’tandı. Alan da oydu veren de. Bütün mülkün tek sahibi oydu. Dilediğinden alır dilediğine verirdi. Geceyi gündüze katan oydu.
Artık kararını vermişti. Verdiği bu kararla içi mutlulukla doldu. ‘Ya Rabbi! Bana bu inayeti bağışladığın için sana sonsuz şükürler olsun’ dedi ve yerinden kalktı. Aldığı bu karar kendisini motive etmiş, Allah Teâlâ’nın izniyle her şeyi halledebilirim düşüncesi yayılmıştı. Şimdi asıl önemli olan Büşra’nın sağlığına kavuşması ve üzerine atılan iftiradan kurtulmasıydı, ama bunu nasıl yapacaktı bilemiyordu.
Huzurlu bir şekilde evden çıkıp gitti. O evden çıktığında Büşra’da yoğun bakım odasından normal odaya alınmıştı.
Tags: #din #aşk #İslam #Eyvah17Yaşındayım engel fantastik geriyedönüş mizah romantizm