Salih, kan gurubunu duyunca yüzü güldü. Çünkü kendisi de aynı kan gurubunu taşıyordu.
O, hemşireye gülümseyerek:
‘Hemşire hanım, benim kan gurubum uyuyor. O yüzden ben kan verebilirim’ dedi ve hemşireyi takip etti. Kan verdikten sonra bir müddet dinlendi. Ardından Türkan’ın yanına geri döndü.
Sabaha doğru doktor ameliyattan çıktı. Yüzünden yorgun hali belli oluyordu. Buna rağmen hasta yakınlarına gülümsemeyi de eksik etmiyordu.
Onun güler yüzle ameliyattan çıktığını gören Salih ve Türkan:
‘Doktor Bey, hastamızın durumu nasıl?’ diye sordular hep bir ağızdan. Onlar doktorla konuşurken polislerde ameliyathanenin önünde bekliyorlardı.
‘Hastamızın durumu gayet iyi, o ilk geldiğinde durumu çok ciddi görünüyordu. Ama Allah Teâlâ’ya şükürler olsun ki onu kurtarmayı başardık’ dedi doktor, ona hüzünlü bakan gözlere endişelenmemelerini anlatmak için.
Türkan, doktorun sözünden sonra ona:
‘Doktor Bey, onu ne zaman görebiliriz?’
‘Ameliyattan sonra onu yoğun bakıma alacağız. O yüzden onu ancak yarın görebilirsiniz’ dedi doktor ve oradan ayrıldı.
O ana kadar sessizliğini koruyan polisler onların yanına yaklaşarak:
‘Siz bu hastanın nesi oluyorsunuz? Bildiğimiz kadarıyla bu hastanın kimsesi yok’
‘Hasta benim müvekkilim, yanımdaki kişi de benim kardeşim’ dedi Türkan polislere kim olduklarını açıklamak için.
Polisleri bilgilendirdikten sonra koltuğa oturup beklemeye başladılar. Bu arada Salih, iç geçiriyor, ‘Ah, ah!’ diyordu kendi kendine. Bir yanı mutluydu, öbür yanı kan ağlıyordu.
Onun tedirgin halini sezen Türkan, Salih’e dönerek:
‘Salih abi, ne oldu? Neden öyle iç geçirip, kendi kendine konuşuyorsun?’ diye sordu.
Salih, bu soru üzerine yine iç geçirdi. Ardından derin bir nefes aldı. ‘Ah Türkan ah! Ben içerlenmeğim de kim içerlensin’ dedikten sonra nefesini boşalttı.
‘İçeride yatan hastaya bir adım yakınım, ama bir o kadar da uzağım. O belki beni bilmiyor, ama ben onu biliyorum. Ben onu istiyorum, ama öyle görünüyor ki ailem onu bana yar etmeyecek. O düştüğü durumdan kurtulsa bile yine o sıkıntılar yaşadığı yere geri dönecek. Annem, çiğdemle evlenmemi istiyor ama ya ben, ben onu istiyor muyum, tabi ki hayır. İşte, ben içerlenmeğim de kim içerlensin’ dedi sıkıntılı bir şekilde.
‘Abi, Büşra konusunda merak etme. Allah Teâlâ’nın izniyle çıkarsa onu yalnız bırakmam. O bundan böyle benim kardeşim, ablam olacak. Birde onu bizim eve getirmeyi düşünüyorum. Umarım o da bunu kabul eder de onu sıkıntılarından kurtarırım.’ dedi Türkan.
‘Türkan, iyi diyorsun da ya onu bu duruma düşürenler kabul eder mi onun sizde kalmasına’ dedi Salih.
‘Abi, onu bu duruma düşürenler, neden onu bu duruma düşürdüler bir düşürsene. Elbette ondan kurtulmak için’ dedi Türkan.
‘İyi de onu kovmak varken niye bu yollara başvursunlar ki?’ dedi Salih.
‘Çünkü onun gidecek bir yeri yok. O yüzden onu kovsalar bile o bir yere gidemez. Bundan dolayı da bu yöntemi tercih etmiş olabilirler’ dedi Türkan.
Onlar konuşurken Salih’in telefonu sürekli çalıyor susmak bilmiyordu. Sonunda dayanamayıp telefonu eline aldı. Arayan Ceylan’dı.
Tags: #din #aşk #İslam