O, Büşra’yla yakınlaşmaya çalışırken içlerinden orta yaşlardaki mahkûmlardan biri ayağa ‘heeyt’ diyerek ayağa kalktı. Maksadı yeni gelen mahkûmun gözünü korkutup ona her istediğini yaptırabilmekti. Bu mahkûm da hırsızlık ve cinayetten içeriye girmişti. O her gelen mahkûma böyle yapıyordu. Onların gözünü korkutup her istediğini yaptırıyordu. Bu seferde öyle olacağını zannediyordu ama içlerinden en yaşlı olan mahkûm ona doğru parmak salladı susup yerine oturması için. O yeni gelenlere böyle bir şey yapmazdı, ama her nedense bu yeni gelen mahkûma kanı ısınmıştı. Bu yüzden de onu korumak istemişti.
İsmi Nalân, olan orta yaşlı mahkûm, yaşlı mahkûmun sözlerinden sonra susmuş, ama yine de durmamıştı.
Nalân, yaşlı kadın tarafından rahat durması için susturulmuştu ama yeni gelene de bir ders verip onun gözünü korkutmaktan geri durmak istemiyordu. Bu yüzden tekrar ayağa kalktı. Ayaklarını yere sert sert vurarak Büşra’ya doğru yaklaştı.
İsmi Tülin olan en genç mahkûm onu görmüştü ama korkudan ses çıkaramıyordu. Çünkü aynı hareketi kendisine de yapılmıştı.
Nalân, Büşra’ya doğru yaklaşıp arkasından başörtüsü tuttu ve kendisine doğru çevirdi.
O öyle yaparken Tülün, ona:
‘Semiha abla, ne olur yapma’ diyor ona engel olmaya çalışıyordu.
Nalân, Büşra’nın başörtüsünü tutup kendisine çevirdikten sonra ona:
‘Bana bak, burada bana kanlı Semiha derler’ dedi onun gözünü kurtarmak için.
Büşra, onun elinden kurtulmaya çalışırken, Nalân’da Semiha’yı engellemeye çalışıyordu.
Semiha, Nalân’ın kendisini engellemeye çalıştığını anlayınca ‘Seni küçük cadı, demek bana karşı geliyorsun ha!’ dedi ve elinin tersiyle tokat atıp onu yere düşürdü. Ardından birkaç tekme attı. Büşra, da onu tutmaya çalıştıysa da o da nasibini aldı.
Semiha, ikinci bir tokatı Büşra’ya atmaya çalışırken arkasından bir el onu tuttu. O el onu öyle tutuyordu ki sanki eli kırılacak gibi oluyordu.
Semiha, kendisini tutanın kim olduğunu az çok tahmin ediyordu ama o böyle bir şey yapmazdı. Şimdi de niye yapsın ki diye düşündü ve korku içerisinde elini tutanın kim olduğunu öğrenmek için geri döndü.
Semiha geri döndüğü an ne yapacağını bilemedi. Çünkü korktuğu gibi olmuş, o yaşlı kadın kendisini durdurmuştu.
Semiha, o yaşlı kadına:
‘Handan abla, ben, ben, şey’ dedi kekeleyerek.
Handan, Semiha’nın elini bıraktıktan sonra ona iyice yaklaştı. Öyle ki nefesleri birbirlerine değiyordu.
Handan, ona iyice yaklaşıp yakasından tutup kendisine çekti ve ona:
‘Bana bak Semiha, artık senin yaptıkların canıma tak etti. Bundan sonra böyle bir şeye kalkışırsan, seni doğduğuna pişman ederim’ dedi tehdit edercesine. Daha sonra Nalân’a döndü ve ona ‘Yeni gelen arkadaşınıza yatacağı yeri gösterin’
Handan, Nalân’la konuşup yeni gelene yer göstermesini söyledikten sonra diğer mahkûmların da iyice anlaması için onlara:
‘Bana bakın, bundan sonra burada öyle şeylerin olmasını istemiyorum’ dedi ve gülümseyerek ‘Şu dört duvarın arasında birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Siz birbirinize karşı iyi davranmaz böyle sürekli dalaşırsanız, size kimse yardım etmez. O yüzden ne olur, yapmayın, etmeyin birbirinize iyi davranın’ dedi ve yatağına geçip oturdu.
Onun etkileyici konuşması karşısında herkes suspus olmuştu. Aslında o haklıydı ama yaşadıkları hayat yüzünden kalpleri katılaşmıştı. Bu yüzden de birbirleriyle sürekli didişip duruyorlardı.
Tags: #din #aşk #İslam