Bünyamin Bey, hastanede birkaç gün kaldıktan sonra taburcu oldu. Kaldığı otele gelip o güne kadar kaldığı günlerin parasını verdi ve otelden ayrıldı. Kendisine taksi çağırıp havalına gitti. İlk uçakla memleketine vardı. Ailesini çok özlediği için holdinge gitmeden evvel onların yanına gitti.
Onun için eşi ve çocukları çok önemliydi. Onların yanında huzur buluyordu. Yalnız bir yanı her zaman buruktu. O buruklukta ömür boyu geçecek gibi görünmüyordu.
Evine vardığında kapıyı hizmetçileri açtı. Kendisini güler yüzle karşıladıktan sonra Berna Hanım’a Bünyamin Bey’in geldiğini haber verdi.
Berna Hanım, eşinin geldiğini duyunca heyecanla ayağa kalktı ve onu karşılamak için kapının önüne gitti. Kocasını o kadar çok seviyordu ki onun eve her gelişinde kalbi heyecandan pır pır atıyordu.
Onun ikiz olan iki çocuğu vardı, Türkan ve Halit. Her ikisi de üniversiteyi yeni bitirmiş babalarının holdinginde işe başlamışlardı. Türkan, hukuk okumuş avukat olmuştu. Halit ise işletme okumuş ileride babasının yerine geçmek için hazırlanıyordu. Her ikisi de anne ve babalarına çok bağlıydılar. Onlar ne derse onu yapıyorlardı. Güzel bir şekilde yetiştirdikleri için onlara minnettardılar. O yüzden her namazın peşinden onlara dua etmeye çalışıyorlardı.
Bünyamin Bey, evden içeri her girdiğinde onu eşi Berna Hanım karşılıyordu. Her zaman ki gibi yine onu eşi güler yüzle karşılamıştı.
Berna Hanım, eşi içeri girip oturma odasına geçince mutfağa geçip kendi eliyle kahve yaptı. Zira eşi onun kendi eliyle yaptığı Türk kahvesini çok seviyordu.
Kahveyi yaptıktan sonra kahveleri tepsinin üzerine bıraktı. Onlar dökmemek için tepsiyi güzel bir şekilde tuttu ve oturma odasına geçti. Karşılıklı kahveler içildikten sonra karşılıklı olarak hal hatır soruldu. Daha sonra Bünyamin Bey, başından geçenleri eşine anlattı. Eşi onun sözünü kesmeden dinledikten sonra ona:
‘Bünyamin, çok geçmiş olsun. Allah Teâlâ, seni başımızdan eksik etmesin. Ya o anda san bir şey olsaydı, biz ne yapardık sensiz’ dedi üzüntülü bir şekilde.
Bünyamin Bey, eşinin elini şefkatli bir şekilde tutup öptükten sonra ona:
‘Sen ne iyi bir eş ve sırdaşsın. Asıl seni Allah Teâlâ başımızdan eksik etmesin. Ben evde olmadığım zaman evin bütün işlerini çekip çeviren ve düzene koyan sensin. O yüzden seni Allah Teâlâ başımızdan eksik etmesin’ dedi ve derin bir nefes aldı. Ardından ona ‘Baban olmasaydı, ben bugünlere gelemezdim. Baban, o sıkıntılı günlerimde hep yanımda oldu, bana destek verdi. Geçmişimde yaşadığım sıkıntıları onun destek vermesiyle atlattım. O olmasaydı kim bilir şu an hangi durumlarda olurdum’ dedi uzaklara dalarak.
Berna Hanım, eşinin konuşmasında babasının bahsi geçince gözleri doldu. O varken dünyaları sanki günlük gülistanlıktı. Hayatları çok güzel geçiyordu. Eşini babasının sayesinde tanımış ve âşık olmuştu. Eşi sıkıntılarını atlatınca babası hiç düşünmeden onları evlendirmişti. O vefat edince sanki dünyası başına yıkılmıştı, ama eşinin sayesinde üzüntüsünü atlatabilmişti.
Türkan işten eve gelirken karşılaştığı manzara karşısında etkilenmişti. Bu yüzden annesinin sorularını bile cevapsız bırakıyordu.
Annesi onun bu durumunu çok geçmeden fark etti ve neler olduğunu sordu. O bu soru üzerine:
‘Anne, işten eve gelirken babamın eski ortağı olan Talip Bey’in evinin önünden geçiyordum. Onların evinin önünde ambulans ve polis aracını görünce bir an için durdum, ne olduğunu anlamak için. Polisler onların evinde elleri kelepçeli bir şekilde bayanın birini çıkarıyorlardı. Zannederim o hizmetçileriydi. Asıl beni etkileyen nokta ise o bayandı. Onu görünce sanki kardeşimmiş gibi içim ısındı. O yüzden eve geldiğimde tuhaf bir haldeydim’ dedi neden o halde olduğunu anlatmak için.
Halit, o da eve geldiğinde kardeşi gibi tuhaf bir haldeydi. Annesi, tıpkı kardeşine sorduğu gibi ona da sordu.
Halit, annesini hiç kırmaz ne olmuşsa olduğu gibi anlatırdı. Bu seferde öyle olacaktı.
Halit, annesinin sorusu üzerine:
‘Anne, bugün işten gelirken buraya en yakın polis karakolunun önünden geçiyordum. Polis aracının içinden tutuklu birini çıkarıyordu. Hiç huyum olmadığı halde sanki bir güç beni oraya doğru çevirdi. Döner dönmez de o bayanı gördüm’ dedi ve yüzü kızardı. Yanlış anlaşılacağından korktuğu için onlara ‘Beni yanlış anlamayın, onu gördüğümde içim bir tuhaf oldu. Sanki o kardeşimizmiş gibi hissettim’ dedi onların yanlış anlamalarına mani olmak için.
Berna Hanım, çocuklarının ikisini de dinledikten sonra onlara:
‘Her ikinizin anlattıkları birbirleriyle uyuşuyor. Yalnız, şunu anlamadım. Her ikiniz de neden onu kardeş gibi gördünüz’ dedi merak içerisinde. Böyle söylerken o bile çocuklarının gördüğü o bayanı görmek için can atıyordu.
Tags: #din #aşk #İslam