“Yıllar sonra karşıma çıktı nihayet” dedi hemşire Sevil, “Allah Teâlâ’ya o kadar dua ettim ki onu karşıma çıkar diye. Sonunda dualarım kabul oldu, ama ya o değilse. İsmi ve soy ismi de aynı. Çenesinin altındaki yarık bile aynı. Bir-tek boynunun arkasındaki siyah leke kaldı. Onu da görebilsem, İlkokul yıllarım da sevdiğim ama birden ortadan kaybolan Kadir, olduğunu anlarım”
O kendi kendine konuşurken, o sırada koridorun başka bir yerinde hüzünlü dakikalar yaşanıyordu.
“Mustafa, Mustafa nasıl doktor bey” diyordu yaşlı bir kadın.
“Durumu şimdilik iyi görünüyor, ama en kısa sürede karaciğer nakli yapılmazsa hastayı her an kaybedebiliriz” dedi doktor üzgün bir vaziyette.
Yaşlı kadının yanındaki genç bayan:
“Abimin durumu çok mu kötü doktor bey” dedi yutkunarak.
‘Maalesef öyle ama Allah Teâlâ’dan umut kesilmez. Siz yeter ki umudunuzu kaybetmeyin ve metanetli olun. Yanlarından ayrıldı dertli bir şekilde, çaresiz hastaları da yakınlarını gördükçe işi parçalanıyordu. Fakat yapacak bir şey de yoktu, doktorluk kendi mesleğiydi.
Aslında bu tür şeylere alışkındı. Ama yufka yürekli olduğundan bu tür şeylere dayanamıyordu.
Bir çocuk sağ kolu alçılı bir şekilde, annesinin kolunda tutmuş koridorda ilerliyordu. Yaşlı bir adam elindeki bastonda yavaş yavaş ilerliyor bir taraftan da öksürüyordu, belli ki akciğerlerinde sorun vardı.
Bugün hastane koridorları çare arayanlarla dopdoluydu. Hatta şimdiye kadar böyle bir doluluk görülmemişti. Doktorlar ve hemşireler bu durum karşısında sağa sola koşturuyorlar, hastaları iyileştirebilmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Acaba salgın bir hastalık mı vardı da hastalar bu kadar çok yoğundu. Bunun bilinilmesi için birtakım testler yapılması gerekiyordu, ancak bundan sonra salgın hastalığın olup olmadığı ortaya çıkardı.
Tags: #aşk #mutluluk #romantizm #kuma #töre