Varoş randevularının korosu eşliğinde çıktım evdem bu sabah.Yapacağım onca iş vardı.Zihnimdeki korkunç bilmeceleri içimin dehlizlerine gömüp birşeyler satmak istedim bu metropolitan pazarda.Düşündüm ne yapacağımı ve buldum sonunda.Birileri insanlara aşkı anlatmalıydı.Evet aşkı.Ve bu ben olmalıydım.Benden başka kim vardıki zaten heykellere gülümsemeyi öğreten.Neyse….
Başım önde yürürken gölgeme çarpan bir yüz gördüm.Neyin nesiydi bu?Niye yanaşıyorduki bana böyle?Tanrısal suskunluklarına bir sonmu vermişti acaba insanoğlu?Ah,evet.Yeni farkettim.Yine sert kayaya çarptım.Bir fuhuş mağduruydu bu.Kahretsin.İçim üşüdü yine…
-Ah be kızım.Bu yaşta senin neyine kurtlar sofrası?
-Başka seçeneğim yokki.
-Nasıl yok??
-Bilmem,yok işte.
-Ya sen niye şeytanın askerlerine pabuç bırakıyorsunki?
-Ne yapmam gerekiyor peki?
-Şeytanın düşmanlarına sığınmalısın.
-İyi de bana herşeyi şeytanın düşmanı olduğunu söyleyenler yaptı zaten.
-…………………………
Kahretsin!!!Hiç bu kadar utanmadım ve hiçbir zaman böyle susmadım.Ah be kızım kimler kandırdı seni kimbilir.Ellerine çeyiz diye kefen verenler kimlerdi söylesene.Söyle kim buruşturdu haya elbiseni.Oysa anan sana nasırlı elleriyle üzerine yayla çiçekleri serpiştirdiği bir duvak hazırlamıştı.Kınasını sandığında saklıyordu ellerine sürmek üzere.O ellere kan sürüldüğünü kim söyleyecek şimdi ona.Kim söyleyecek üzerine titrediği yavrusunu yaban ellerin kirlettiğini…
Ah be ana!Bilseydin rüzgarlarda solacağını,hiç sularmıydın çiçeğini.Şimdi sen kimbilir ne hayaller kuruyorsun.Belkide konu komşuya haber vermişsindir kızım dönecek diye.Ana!Kızın dönmeyecek.Öldürdüler onu.Hemde ölümü bile utandıracak bir ölümle öldürdüler.Ah be ana!Keşke diyebilsem sana.Gel desem.Hadi bizde ölelim.Buralarda yaşamak bizim gibilere fazla desem.Sonra sen ağlasan ve yıkılsa şu kahrolası şehir.Keşke ana.Keşke…
Ama sustum.Ve yürüdüm ürkek caddelere doğru.Bir köşede oturup tüm dünyayı utandıracak kadar ağlamak istedim.Ama herkesin içinde ağlayamamak gibi bir fobim var benim.Bu yüzden,şehirden kaçıp kendi mabedime sığınmalıyım.Ve sonra gözlerim çukurlaşana kadar ağlamalıyım.Ağlamalıyım ki,kopsun içimde kıyamet.Ağlamalıyım ki,yalnız kalmasın anaların türküleri.Utanmadan ve korkmadan.Sonsuza dek ağlamalıyım…
Tüm insanlara çarpa çarpa nihayet eve varıyorum.Kitap okuyasım yok bugün.Hele şiir yazasım hiç yok.Hem bunca el kırılmışken kim tutabilirki kalemi.Yatağıma geçmeliyim bir an önce.Hiç kimseye bulaşmadan ve hiç kimseye kölelik rolleri sergilemeden kendi mabedimin efendisi olmalıyım.
İşte odamdayım.Düşünceler ve düşünceler.Kalbim dünyayı sallarcasına çarpıyor.Ve üşüyorum.Anladım geceye düşeceğim notum yok.Uyumalıyım.Derken yine biri kapıyı çalıyor.Kahretsin!!!Uyumak bile zor bu şehirde…
-Kimmiş gelen anne?
-Diyojen.
-Ne?Diyojen mi?
-Evet.
-Ne arıyomuş?
-İnsan.
Ah be Diyojen!Bu yapılırmı gecenin bir vakti?Tüm ruhumla uyurken böylesi bir depremle uyandırılırmı insan?Neyse misafirperverliğimi kanıtlamalıyım.Bundan iyi reklam olmaz…
-Hoşgeldin Diyojen.
-Hoşbulduk.
-Kusura bakma.İnsan arıyorum da.Onun için rahatsız ettim.
-Geç kaldın.Yeni bitti.
-Niye?Sen insan değilmisin?
-Bugün anladım değilmişim.
-Ne oldu ki?
-Sen anlamazsın.
-Peki,iyi asırlar.
-Sağol sanada.
Ah Diyojen.Sahi sen anlarmısın utanmanın ne olduğunu?Yada birşeylerin ızdırabını çekmenin acısını?Kan bağından bağımsız olan birileri için ağlamanın ne demek olduğunu bilirmisin sen?Sen elindeki fenerle canlı insan pazarına çıkarken,ben dirilerin gömüldüğü mezarlarda geziyorum.Sanırım insanları yanlış yerde arıyorsun dostum.Toprağın üstünde değil birkaç metre altında aramalısın…
Gece gece neyin nesiydi bu böyle.Kafamı zonklatmak için çabalıyor tüm insanlar.Bilgeler dahi.Neyse uyumalıyım.Offff.Kahretsin ya…
-Yine kim anne?
-Ayşe.
-Hangi Ayşe?
-Komşunun kızı.
Evet,Ayşe.Modern ırmaklardan bir damla su içmek uğruna,tüm vücudunu susuz bırakan güzel kız.Neyse bir hoşgeldin demeliyim.Bu kadar kabalıktan ben bile korktum…
-Hoşgeldin Ayşe.
-Hoşbulduk Murat.Nasılsın?
-Senin olmadığın gibi.
-O ne demek?
-Bilmem.
-Ya Murat niye bu kadar terssin?
-Evet,işte anlatmak istediğim buydu.Ben tersim.Senin hiç olamadığın gibi yani.
-Ben nasılmışım ki?
-Sen,yani siz çok düzsünüz.
-Anlayamadım biraz açık olurmusun lütfen?
-Tamam.
-Buyur anlat dinliyorum.
-Siz düzsünüz biz tersiz.
-Peki ne anlama geliyor bu?
-Yani siz düz olduğunuz için önce doğuyor,sonra ölüyorsunuz.
-Peki ya siz?
-Biz önce ölüyor,sonra doğuyoruz.
-……………………………
-Ne oldu niye sustun?
-Hiç,biraz terslendimde…
Tags: hikaye