kaç gönül düştü
böyle vakitsiz kusursuz fırtınalara
kaç bahar şarkı söylendi
dilden dile dolanan sevdalara
sempati ile baktı adam
bakışlarını gülümsemeyle karşılayan kadın
aşka yelken açmış bir gemi gibi yönelirken limana
rüzgarın sesi kulaklarında yankılanmış adamın, gözleri
izledi kıyıya atacak olan geminin gelişini
ay mı çökmüştü gündüzüne
bir kabus mu bir rüya mıydı bu
gülümseyip gelen o muydu
yoksa Güneş mi gözlerini bozan
kafayı çekmiş bir sarhoş gibi hissetti kendini
gördüğü bir düş değildi her şey gerçekti sanki
her şey gözlerinin önünde cereyan ediyordu da bunun farkında değil miydi
kalbine düşen yangın dudaklarında susuzluğu hisseder gibi kurudu
bir suyun değmesi gibi elinde bir eli hissettiğinde canlanış verdi bedeni
beklenmeyen bir mektup gibiydi her şey
zamansız ilanı aşk teklifi almış biri gibi kızardı yüzü
bakmak, güneşe bakmak gibiydi
sunni bir teneffüs bekler gibi baktı gözlerine
güldü kadın teneffüse izin verirken
şimdi uyandı uykusundan adam evet her şey gerçekti
kim aşkı böyle yasamıştı ani ve acımasız
karanlık çökerken güne boynu omuzlarına yaslandı kadının
uykuya yenik düşen gözleri kapanırken
seyretti sadece kadını bir film izler gibi