ERYA
İNGİLTERE
Güzellerin en güzeli olan Erya ilk defa alt ülke olan, Alba Tera’dan üst diyara çıkmış savaşçıyı arıyordu. Ondan bir parçayı bulsa veya hissetse hemen oraya yönelecekti fakat hiç bir şey bulamamış ve hissedememişti. Savaşçıya kafa yorması gereken yerde onu bulma isteğini zihninin geri planına yitmiş ve üst diyarda yaşayan insanların ne kadar pis olduklarını düşünmeye başlamıştı. Bu sırada zihnin de bir ses yankılandı.
“Erya beni duyuyor musun?”
“Evet Hanisom” dedi Erya bıkkın bir sesle.
“Saçma sapan düşünceler ile beynini meşgul etme Erya, savaşçıyı bulmaya odaklan” dedi Hanisom kızarak.
“Peki” dedi Erya aynı ses tonuyla.
Hanisom alt diyarda yaşayan bir cadıydı. Tıpkı Erya gibi. Erya alt diyarda yaşayan savaşçı ve cadıydı.
Erya’yı Hanisom büyütmüş ve onun güçlenmesi için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Erya, Hanisom’un bir kaç öğrencisinden biriydi. Savaşçıyı bulmak üzere Hanisom tarafından görevlendirilmiş ve üst diyara gönderilmişti. Hanisom ve Erya birbirleri ile iletişim kurmaları için sadece düşünmeleri yetiyordu.
Erya yürüyordu fakat hala bir ize rastlanmadı. Hanisom’a danışmanın daha iyi olacağına karar verdi.
“Hanisom onu nasıl bulacağım?”
“Yürü Erya, yaklaştıkça anlayacaksın.”
“Tamam.”
Erya, İngiltere’nin Oxford sokağı boyunca yürümeye başladı. İnsanları hızla geçip gidiyordu. Sokaklar insan doluydu. Erya caddenin ortasına geldiğinde zamanın durduğunu hissetti. Kafasını kaldırıp göz yüzüne baktı, daha sonra yavaşça gözlerini kapattı ve derin nefes alıp verdi. En sonunda hızla koşmaya başladı. Sokağın sonuna geldiğinde insanlar azalmaya başlamıştı. Aynı yerde bir çok ev gördü.
“Hanisom” dedi Erya.
“Efendim Erya.”
“Ateş… Ateş hissediyorum” dedi nefes nefese.
“Sana yakın.”
“Ne yapmalıyım?”
“Bu hissin nereden geldiğini öğren ve oraya git.”
“Tamam.”
Erya sakın olmaya gayret ederek, gözlerini kapattı. Hissetmeye çalıştı. Savaşçıyı bulmaya çalışıyordu. O yoğun his nereden geliyordu. Savaşçı neredeydi? Bu yoğun his onu nereye götürecekti?
Erya hissediyordu, o ateşi, o yoğunluğu hissediyordu, sonra hızla açtı Erya gözlerini.
“Buldum” dedi heyecanla.
“Git Erya” dedi Hanisom.
Erya yine hızla koşmaya başladı. Ateş yoğunluğunun geldiği yeri takip ediyordu. En sonunda kırmızı boyalı ve etrafı çitler ile çevrili bir evin önüne geldi.
“Yoğunluk buradan mı geliyor yani?” dedi kendi kendine
“Nasıl bir yer?” dedi Hanisom.
“Bir yaşam alanına benziyor.”
“İçine gir.”
“Peki.”
Erya çiti aşıp eve iyice yaklaştı. Elini kapıya koydu ve yitti. Lâkin kapı açılmadı. Erya bir kaç adım geri gitti ve kafasını sağa-sola eğip bir de öyle baktı. Sonra kapının üstünde top şeklinde bir kulp gördü. O kulpu tutup sağa-sola çevirdi fakat kapı yine açılmadı. Erya kapının bu şekilde açılmayacağını anlayınca, elini kapıya koydu ve “Non Perdidi” diye fısıldadı ve kapı bir anda kayboldu ve Erya eve girdi. Erya eve girer girmez kapı arkasından belirerek kapandı.
Erya eve girer girmez etrafı incelemeye başladı, evde değişik bir konu hissediyordu. Kokuya doğru gitti, kokunun sahibinin bir köpek olduğunu ve köpeğin uyuduğunu görünce evde tekrar dolaşmaya başladı. Evin içinde savaşçıyı arıyordu fakat o yoktu.
“Hanisom o yok” dedi sinirle.
“Nasıl yok?” dedi Hanisom telaşla.
“Bilmiyorum, onu yoğun bir şekilde hissediyorum ama savaşçı yok.”
“Bekle Erya.”
“Neden?”
“Anlayacaksın.”
Erya çok sinirlense de oturup beklemeye başladı. Bir kaç saat sonra akşam karanlığı çökmüştü. İşte o zaman evde tıkırtılar gelmeye başlamıştı. O zaman Erya oturduğu koltuktan ayağa kalktı ve seslere yoğunlaştı. Tam da bu sırada odaya o girdi.
“Sen kimsin?” dedi odaya giren adam.
Erya onunla konuşan adama yaklaşıp elini adamın kalbinin üstüne koydu. Adam şaşkındı. Erya kafasını kaldırıp adama bakıp gülümsedi.
“Buldum seni Ater.”
Adam evinde bulunan ve ona Ater diye seslenen bu kadın karşısında şaşkındı.
Tags: #büyü #macera #zaman aşk ateş cadı gül kehanet kötülük kral kraliçe krallık şato savaşçı şenlik sevgi yol