1.Bölüm~ MERHABA !
???
İstanbul’da soğuk bir sabah “Merhaba..” dedi yeryüzüne..
Deli Marmara,dalgalarıyla teşrif ederken kıyılara,küçük bir evde,sıcak iki kalbin birinden duyulan sesle başladı güne.
“Prenseeeesss!” diye çağırdı mutfaktan hâlâ uyumakta olan arkadaşını.. Ona böyle sesleniyordu çünkü tam bir prenses gibi zarif ve hisliydi Deniz.
Erkenden kalkıp çayı demlemiş omlet yapmış ve Deniz’i uyandırmaya çalışıyordu bir yandan. Sesine cevap gelmeyince odasına baskın yapmaya karar verdi. Muzur bir ifadeyle daldı Deniz’in odasına ve hızla battaniyeyi aldı üzerinden. “Kızım kaç kez çağırdım,uyan artık yaaa!” dedi isyan edercesine. “Abim geliyor bugün, mutluluktan gram uyumadım,sense ölü gibi uyuyorsun bana inat!!” dedi. Abisi Umut yurt dışından temelli dönüyordu ve Elif’in içi içine sığmıyordu.
Deniz hem Elif’in bağırışına yüz buruşturmuş hem de üstünden çekilen battaniye yüzünden ürpermişti, arkasını dönüp cenin pozisyonu aldı ve asla kalkmak istemediği için onu cevapsız bıraktı..
“Demek öyle prenses!! Görürsün sen şimdi!” diyen Elif bir anda çıldırmış gibi arkasından beline sarılarak onu gıdıklamaya başladı. Ahh hayır bu yapılmazdı Deniz’e!!! Deli gibi gıdıklanan birine en büyük cezaydı bu!!! Deniz’in çığlıkları Elif’in kahkahalarıyla karşınca “Tamam tamam kalkıyorum,yeter, rahat bırak beni!” dedi zar zor. Elif amacına ulaşmış bir şekilde “Üç dakika içinde masada ol,yoksa biliyorsun beni!” dedi ve Deniz’in yüzüne kocaman bir sulu öpücük bırakıp çıktı odadan.
“Aman beeee! Böyle mi kaldırılır bi’ insan! Ama sen gün gelir elime düşersin Elif hanım!” diye söylenerek çıktı yataktan ve uzun siyah saçlarını tepesinden topuz yapıp banyoya geçti. İşini bitirip çıkınca aklına telefonuna bakmak geldi ancak üşendiği için bu fikirden vazgeçip mutfağa ilerledi.. Arkadaşının masayı donatmasına ve neşeli şarkılar mırıldanarak servis hazırlanmasına şaşırarak “Günaydın Elif Hanım,pek de kibarsınız bugün! Uyandırılma şeklim ne kadar prenseslere layıktı öyle!” deyip göz devirdi. Elif kahkaha patlatıp çayları doldururken “Yine 3’ledin değil mi?” Dedi. “Evet yaa, dersler çok yoğun ve vizeler yığıldı ve yetiştirmem gereken çeviriler var” dedi arkadaşına.
Deniz üniversite son sınıf öğrencisiydi Elif gibi. İngilizce Mütercim tercümanlık okuyordu. Bir yandan da tercümanlarının iş yetiştiremediği bir şirketin uluslararası yazışmalarını düzenliyor, çeviriyor, böylece harçlığını kendi kazanıyordu bir nevi.
Elif çayını yudumlarken arkadaşına odaklanıp “Selçuk’tan ne haber?” dedi imalı imalı. Selçuk, iki senedir Deniz’e aşık okul arkadaşıydı ancak Deniz uzun süredir onu tanımasına ve çok sevmesine rağmen duygularının arkadaşlıktan öte olmadığına çok emindi. Bunu ona da söylemiş, arkadaşça devam edebileceklerini açıklamış Selçuk da bununla yetinmeyi kabul etmiş fakat Deniz’in bir gün kendisini sevebileceği ihtimalini de içinde hep saklı tutmuştu.
Bu soru üzerine imayı es geçip “İyi nolsun, derslerle uğraşıyor o da herkes gibi..” deyip geçistirdi Elif’i. Elif kıkırdadı ve ekledi “Ve peşinden bir an olsun ayrılmıyor.. çünkü..” tam cümlesini tamamlayacaktı ki Deniz iri siyah gözlerini açarak “Sus Elif sus da zeytini uzat bana!” deyip tısladı resmen..
Elif hem zeytini uzatıyor hem de gülmemek için alt dudağını kemiriyordu.
Bir süre sessizlik içinde kahvaltılarını yaptılar ve sessizliği bozan Deniz oldu . “Bugün dersim 2’de. Ondan önce şirkete geçip son antlaşma metninin çevirisini teslim edeceğim.”dedi.
“Akşama eğlence var ve ben itiraz istemiyorum, abimin dönüşünü kutlayacağız. 7’de yemek yiyip bi’ yerlere geçeceğiz. Semih Selçuk’suz gelmeyeceğini söyledi. Yani bu demek oluyor ki cümbür cemaat birlikteyiz akşam!” Elif heyecanla el çırparak göz kırptı.
Deniz “Mümkün değil gelemem,acayip uykusuzum ve dersten sonra eve geçip dinlenmem lazım çünkü sabah vizem var 9’da. Gece 3-4 gibi uyuduğumu hesap edersek değil eğlenmeye yemek yemeye vaktim olmayabilir boncuğum!” diye reddetti teklifi. Elif’e boncuğum diyordu çünkü gözleri bir çift yeşil boncuktu. Deniz ‘in gerçekten de yoğun ders programı nedeniyle eğlenmeye hiç mi hiç vakti olmuyor,son iki haftadır ev ve okul arasında mekik dokuyor,derslerinden arta kalan zamanlarda da kütüphaneye çekilip şirketin çevirileriyle uğraşıyordu.
Umut’u fotoğraflardan görmüştü Deniz ve hiç karşılaşmamışlardı. Çalışkan ve çok sosyal olduğunu anlamıştı Elif’in anlattıklarıyla.. ve gözleri bir çift yeşil denizdi sanki! Arkadaşı adına çok sevinmişti,abisiyle olan hasreti bitecek artık mesafeler kalmayacaktı onlar için. Umut masterını bitirip burada, babasının da ortağı olduğu büyük bir holdingde çalışmaya geliyordu. Ailesi burda olduğu için hiç düşünmemişti Amerika’da kalmayı. Istanbul’a aşıktı ve orda yaşamalıydı.
Deniz,Elif için akşamki yemeğe katılsa iyi olur diye düşündü fakat şu aralar başını kaşıyacak vakti olmuyordu.
Elif suratını astı ve “Ekilmek istemiyorum,bir şeyler yapamaz mıyız? ” dedi üzgünce. Deniz Elif’i çok seviyor ve onu kırmak istemiyordu ancak bugün ona eşlik edebileceğini düşünmüyordu. “Başka zaman telafi edeceğim söz,hem Semih var abin var neden yalnız olasın ki? Cansu’nun derdi Selçuk’la arasını yapman. Semih’e at topu,o uğraşsın, sonuçta Semih Selçuk’un kankası. Şimdilik hoşçakal boncuğum, görüşürüz, hazırlanmam lazım benim!” deyip tabağını bardağını kaldırıp odasına geçti.
Yatağındaki telefona uzanıp yanıp sönen ışığın görevine odaklandı,bildirimlere…
Selçuk iki kez aramış, günaydın mesajı atmış ve bugün çevirilere yardım edebileceğini akşamki yemeğe gelmesini çok istediğini yazmıştı.
“Offf! Cidden beni bana bırakın biraz!” Deyip “Günaydın! Akşamki programa gelemem, çeviriyi hallettim,okulda görüşürüz!” Yazıp banyoya geçti. Duş alıp saçlarını kuruttuktan ve kremledikten sonra siyah Jean pantolonunu giyip üstüne siyah atlet ve beyaz yakası geniş trikosunu geçirdikten sonra gözlerini kalem ve rimelle belirginleştirdi, dosyalarını ve siyah deri ceketini alıp Elif’i öptükten sonra çıktı evden.
Arkadaşı, arkasından bakakalırken “Bir gün seni şu kitap ve dosyalar arasından çekip alabilecek biri olacak mı acaba ?” diye geçirdi içinden..
Elif İşletme bölümü son sınıf öğrencisiydi ve dersleri gayet iyiydi. Cana yakın,sosyal ve çok sevecen bir kızdı. Deniz’le okulda tanışmışlardı ve ikinci sınıfın sonuna doğru aynı evi paylaşır olmuşlardı.
Semih İşletme bölümünden mezundu ve yüksek lisans yapıyordu.Bir yandan da başvurduğu bir şirketin planlama ve bütçeleme bölümünde çalışıyordu. Elif’le birbirlerine aşık olmuşlar ve ailelerine durumu anlatınca küçük bir söz bile takmışlardı.Mezuniyetten sonra büyük bir nişan yapacaklardı.
Elif saate bakıp hazırlanmaya koyuldu. Akşam her şey çok güzel olmalı ,tabi ki ben de diye düşündü..
Bugün dersi olmadığı için şanslıydı.. Önce dip bucak evi temizledi ve abisinin çok sevdiği kurabiyelerden yapmaya karar verdi. Akşam kahve içmeye geçince ikram ederim diyerek mutfağa doğru adımladı. O esnada telefonu çalınca kitaplığa uzanıp aramayı cevapladı. Arayan Semih’ti. “Canımm!” Dedi şen şakrak.. “Günaydın sevgilim, ne yapıyorsun bakalım?” Diye hal hatır soran Semih’e içini döktü resmen! Ve tabii ki Deniz’i akşam gelemeyeceği için bir nevi şikayet etti. Üzgün ve kırgın ses tonu Semih’e mesajı vermişti çoktan.
Bu yüzden, Semih “Sen merak etme, akşam hep birlikte olacağız, söz veriyorum!” Dedi. Sözlüsünün vaadiyle gönlü ferahlayan Elif yine de bu inatçı kızı ikna edebilecek mi gerçekten diye düşünmeden edemedi. “Umarım dediğin gibi olur sevgilim, cidden üzülüyorum bu duruma…”dedi. Semih “Şimdi düşünme sen bunları hadi hazırlıklarına devam et,6’da havaalanında olacağız,seni 5gibi alırım.” dedi. Vedalaşıp telefonu kapatan Elif kurabiye yapmak için mutfağa geçtiğinde Deniz okulda haftanın beşinci vizesini veriyordu..
Semih verdiği söz için harekete geçerek Deniz’i aradı ancak telefonu kapalıydı. Selçuk’u arayıp sorduğunda vizesi olduğunu 1 saate ancak biteceğini öğrendi. Selçuk Deniz’in gelmeyeceğine emindi, onu tanıyordu ve cidden kararlarında inatçı bir yapısı vardı.
“Boşuna uğraşma oğlum! Gelmez o inatçı keçi!” Dedi Semih’e. Semih kahkahayı basarak “Ne oldu oğlum, artık yorulmuşa benziyorsun, kıza inatçı keçi diyebildiğine göre,umudun kalmamış demektir! “dedi. “Bırak abi yaa, ne umudu.. Köşe bucak kaçıyor benden. Ders sınav deyip yüzüme bakmıyor, artık eminim,beni başka türlü sevmeyecek Deniz..” Semih Selçuk’un sesine yansıyan hüzne üzülüp ciddi tavır takındı ve “Sıkma canını,sen elinden geleni fazlasıyla yaptın. Artık seni gören,seven insanlara fırsat ver oğlum, önüne bak.. Hayat birinde bu kadar takılıp kalacak kadar uzun değil.” diyerek mantıklı düşünmesini istedi.
“Haklısın belki de… Akşama gelemeyebilirim bilmiş ol, şimdi derse geçmem gerek…”diyerek kapattı telefonu Selçuk..
Semih’in söyledikleri aklına yatmıştı. Bazen ne yapsan olmazdı. Artık kendi yoluna bakmasına karar verdi ve düşünceli düşünceli binaya doğru yürüdü.
…
Sınavdan çıkan Deniz telefonunu açtığında gelen mesaja bakarak Semih’in aradığını gördü ve ona döndü. “Semih? Nasılsın? Sınavdaydım..” “İyiyim Deniz, teşekkürler.. Sen nasılsın? Görüşemiyoruz epeydir..” “Evet yaa, sınavlarla boğuşuyorum,az kaldı aranıza dönmeme,bu Cuma bitiyor hepsi!” dedi sevinçle..
“Anlıyorum ama bu Cuma çok geç,bu akşam dönmelisin, çünkü Elif fena bozulmuş akşam bizimle olamayacağına… ” deyince Deniz kaşlarını çatıp dudaklarını ısırdı. Elif’i böyle özel bir günde yalnız bırakmış olmayı kendine yakıştıramadı ve bunu başkasından duyunca daha kötü hissetti. Sınavlarının güzel geçmesi ve ertesi günkü dersin en kolay ders olduğunu düşününce Elif’e sürpriz yapmaya karar verdi.
“Haklısın! O zaman şöyle yapalım,siz yemeğe geçin ben sonra katılayım ancak bundan sadece senin haberin olacak, çünkü Elif’e gelemeyeceğimi söyledim. Sürpriz yapmak istiyorum ona!” dedi içi kıpır kıpır..
Semih bu fikre bayıldı ve “Süpeer! Mekanı konum atarım sana” deyip çalıştığı şirkete geçerek oradaki işlerini halletti ardından Elif’e doğru yola çıktı..
Elif heyecanla tüm hazırlığını bitirmiş Semih’i bekliyordu. Kapı çalınca koşarak açtı ve gülümseyerek karşıladı. “Hoşgeldin sevgilim!” Semih uzun bir ıslık çalıp “Bu ne güzellik sevgilim!” deyip usulca öptü Elif’i boynundan..
Elif saks mavisi şık elbisesini göstermek amaçlı etrafında dönerek “Sizin için aşklarım!…” dedi. Elif üstüne abiye ceketini aldı ve birlikte el ele çıktılar evden..

Deniz saate baktı ve 5’e geldiğini anlayınca eve geçip bir iki saat uyumaya karar verdi. Uyumazsa gece son bir tekrar yapma şansı olmazdı..
Üstündekilerden kurtulup yatağa atlayan Deniz’in uykuya geçmesi sadece bir kaç dakika sürmüştü..
…
Elif’in elleri Semih’in avuçlarında terlerken Semih elinin üstüne küçük bir öpücük kondurarak göz kırptı. Stresi azalan Elif gözleriyle kapıyı taradı ve abisini görünce çığlık çığlığa koşup boynuna atladı. Sımsıkı sarılıp kokusunu içine çekti ve “Bir daha bir şehir öteye gitmek yok!” dedi Umut’un kirli sakallarını severken..
“Yok küçüğüm, artık bir yere gitmek yok…”deyip alnından öptü biriciğinin.. Çünkü ikisi de biricikti birbiri için. Başka kardeşleri yoktu.. Bu yüzden aralarındaki bağ çok güçlü ve sevgi doluydu.
Semih de sarılıp “Hoşgeldin abi, fazla özlettin bu kez!” dedi. Haklıydı. Umut en son geleceği tarihte gelememiş, arayı fazla açmıştı
Umut’un evine geçtiler.
Umut,gelmeden Semih’ten 1+1 bi’ daire kiralamasını istemiş ve Elif’le dekorasyonu konusunda paslaşarak kendisi gelmeden hazır hale getirmelerini sağlamıştı.
Abisi duş alıp hazırlanırken kahve içen iki sevgilinin konuşmasını Semih’in telefonu böldü.
Elif Deniz’in gelmeyeceğini hatırlayıp kendi kendine söylendi. “İnatçı keçi!” dedi,dışından söylediğinin farkında değildi.
“Kimmiş o inatçı keçi?”
Duyduğu soruyla abisine dönen Elif,”Kim olacak? Tabiki Deniz! Akşama beni yalnız bırakma dedim ama malesef gelmeyecek!” diyerek yakındı.
Abisine Deniz’den bahsetmişti ancak onlar bir türlü bir araya gelip tanışmamışlardı. Kızın fotoğraflarını kardeşinin sosyal medya paylaşımlarından görmüş ve dikkat çekici güzelliğini fark etmişti. Aklına düşen ay yüzlü güzellikle bir an nefesi kesilir gibi oldu.
Semih’in yanlarına gelmesiyle
“Hazırız,hadi bakalım,gece başlasın!” diye şakıdı Elif ve kapıya yöneldi. Abisi elini omzuna atarak ” Şu şenliğini ne de özlemişim senin!” deyip şakağını öptü.
“Ha bu arada Selçuk gelmiyormuş” diye hatırlattı genç adam ve bu habere bayılan Elif abisinden gizli öpücük attı sevgilisine.
Semih’in içi titreyince şuh bir şekilde göz kırptı sevgilisine.
Semih mekâna yaklaşınca gizlice konum attı Deniz’e ve biz yemekleri söyleyelim mi? diye soran bir mesaj yazdı.Ancak dakikalar saate dönüşürken bile cevap gelmedi.Semih birkaç aramadan sonra uyanamadığını düşünüp vazgeçti ve ortama döndü. Hep birlikte yemeklerini yediler eğlenerek ve tatlı söylediler.
Deniz’se mesajı tam bir saat sonra görmüştü çünkü uyuyakalmıştı. Kendine kızarak kalktı yatağından ve elini yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladı. Odasına geçip ne giyeceğini düşünmeye başlayıp dolabını açtı. Yemeğe yetişemese de eğlenceye geçmeye karar verdi çünkü Elif’i daha fazla üzmek istemiyordu.
Elbiselerini karıştırırken bordo, omuzlarını açıkta bırakan düz yaka, ön tarafı diz üstünde olan hafif kuyruklu elbisesine çarptı gözü. Bu uygun diye düşünüp aldı ve giydi hemen. Uzun siyah saçlarını hafif bukleler yaparak serbest bıraktı ve hafif bir makyaj yapıp el çantasını alarak çıktı. Ayağına tek şeritli siyah fantezi ayakkabılarını giymeyi tercih etmişti.

Çağırdığı taksiyi beklerken Semih’i arayıp nereye geçtiklerini öğrenmiş ve yemeği kaçırdığına üzülmüştü çünkü kurt gibi acıkmıştı. Okulda atıştırdığı şeylerden sonra bir şey yemeye fırsat bulamamıştı ve aç karnına eğlenmeye gidiyordu. Böyle bir şeyi ancak sen yaparsın Deniz hanım diyerek payladı kendini.
Selçuk’un gelmeyecek olmasını da öğrenince derin bir nefes almış,daha rahat olacağı bir gece olacağını düşünmüştü.
Adresin olduğu caddeye gelince taksiciye parayı verip indi arabadan ve geldiği cafe-bar tarzı mekâna şöyle bir baktı. Doğru yerdeydi. Şimdi mesele içerideki kalabalığı aşıp Elif’leri bulmaktı. Kapıdan girdi ve kısa koridoru geçip aşağı inen merdivenleri adımladı bir bir.
Abisi yurtdışındaki anılarını anlatıyor ve Elif’e sık sık sarılıp hasret gideriyordu. “Burayı ve sizi ne çok özlemişim!” dedi..
“Sen de çok özlendin canım abim..” dedi Elif abisini öperek..
Semih bir yandan saatine bakıyor bir yandan da giriş kapısını kontrol ediyordu. Elif’le abisi sohbete daldığından onu fark etmemişlerdi ve Semih kocaman bir ‘nihayet!’ çekti içinden. Deniz kapıda görünmüş,Semih’lere doğru geliyordu. Semih yerinde kıpırdanınca Elif ona döndü ve kafasını çevirdiği yere baktı. Deniz geliyordu,Elif gözlerine inanamayarak tekrar tekrar baktı ve emindi,gelen Deniz’di. Semih’le yan yana oturdukları için yönleri girişe doğruydu ve abisinin arkasında kalıyordu. İkisinin donarak kendi arkasına baktığını gören Umut “Hey! Kime diyorum ben! Ne oldu,nereye bakıyorsunuz?” diyerek arkasına döndü gayri ihtiyari.
Adım adım yaklaşan Deniz’i fark eden Umut yutkundu. Evet! Resmen yutkunmuştu çünkü gördüğü güzellik nefes kesiciydi.
Elif’lere gülümseyen Deniz Umut’un arkasını dönüp ona bakmasıyla göz göze geldiler ve Deniz bir an çok küçük bir an duraksadı ve gördüğü yeşiller yüzünden de bir nefes alma ihtiyacı hissetti.
Umut’u daha önce çok kez fotoğraflarda,Elif’le çekildiği videolarda görmüştü ama onu böyle karşısında canlı kanlı görünce nutku tutulmuştu.
Sakin olmalıydı, serinkanlı davranmalı Elif’lere şu yaşadığı durumu belli etmemeliydi.
Gülümsemesini bozmamaya çalışarak ve vücudundan yüzüne yürüyen kanın sıcaklığıyla yanarak onlara doğru yürüdü .
Elif ayaklanarak Deniz’e uzanırken Deniz de ona gülümseyip sımsıkı sarıldı. “Geldiiiinn! Yaaa, çok sevindim prensesim, çok teşekkür ederim!” dedi. “Kabul et şaşırttım bu kez!” deyip göz kırptı arkadaşı. “Kabul ediyorum, hiç beklemiyordum, çünkü inatsın kızım sen!” dedi. “Bir sana değil boncuğum…” dedi arkadaşı kulağına sır verircesine eğilerek..
Onlar böyle konuşurken Semih ve Umut ayaklanmış onları seyrediyorlardı.
Elif “İşte can abim Umut ve inatçı prensesim Deniz..”deyip tanıştırdı onları. Umut elini uzattı ve Deniz’in sıkmasını bekledi.
“Merhaba!” dedi sıcacık ve efsunlu sesiyle Deniz ve elini sıktı karşısındaki genç adamın.. Sesin buğusuyla büyülenen adam,Deniz’in ellerinden akan sıcaklığın kalbine aktığını hissetti. Deniz’se o anda parmaklarını saran elektriğin gözlerine değen yeşillerle kalbinde titreşimler başlattığını fark etti.
“Merhaba! Memnun oldum Deniz..” dedi ve gözlerini Deniz’in kara sularına dikti, siyahlarının en derinine.
“Ben de memnun oldum..” dedi Deniz, gözlerini ve elini yavaşça Umut’un kendini saran varlığından çekerek..
?☀️?❄️
Mevsimlerin durmadan değiştiği,
doğal afetlerin bir insan ruhunda zuhur ettiği tek ülkeydi kalp.
Milyarlarca yıldır var olan şu gezegende bir kalbin başka bir kalp tarafından bozguna uğratıldığı, kâh baharlar gibi çiçek açtırdığı kâh kara kışlar gibi dondurup yerine buzlar bıraktığı ama her daim sarı sıcak yaz günleri gibi yakıp kavurduğu tek coğrafyaydı.
Depremlerle sarsılsa da,volkanlarla yanıp kül olsa da ve hatta okyanusların lanetli dalgalarıyla talan olsa da akıllanmazdı!..
İnsan,unutkandı,uslanmazdı!..
Ne yapıp edip kendini ateşe atana vurulur; en kiymetlisini,kalbini,ne yapacağını asla bilemeyeceği bir ruhun avuçlarına korkusuzca bırakırdı.
O akşam,o kafede müzik durmuş,zaman donmuş,sanki karanlık tüm ışıkları boğmuştu da geriye sadece iki çift göz kalmıştı..
Deniz yüzünün al al olduğuna mı yansın, açlıktan kazınan midesine mı acısın bilemedi. Semih ve Elif’in gösterdiği yere yavaşça oturdu ve içinden kendine sakin kalması için telkinler sıraladı.
Ne olduğunu anlamadığı çok güçlü bir his damarlarında geziyor,elleri terliyor ve yüzünü sıcak basıyordu. Mevsimi ve bulunduğu ortamı hiçe saysa elini yelpaze yapıp yüzünü havalandıracaktı ancak sol çaprazında oturan ve sık sık ona bakan bir çift göz kıpırdamasına engel oluyordu.
Umut’sa gördüğü güzellik karşısında otokontrolünü kaybetmiş, sık sık sağ tarafında duran Deniz’e bakıyor kız kardeşinin anlamaması için de insanüstü bir çaba sarf ediyordu.
“Eee ne içiyoruz? dedi Semih,Elif, Umut ve Deniz’e tek tek bakarak.. Elif meyve kokteyli isterken Umut alkol almamaya karar verdi hemen çünkü zaten kafası içmeden sarhoş olmuştu.
Gözler Deniz’e çevrildiğinde ne söyleyeceğini merakla beklediler ve o da Elif gibi meyve kokteyli tercih etti. Semih elini havaya kaldırıp garsonun dikkatini çekerek masayı işaret etti ve yanlarına gelen garsona 4 meyve kokteyli sipariş verdi.
Deniz ağrıyan midesiyle bir an yüzünü buruşturunca Elif onu fark etti ve kulağına eğilerek “Neyin var prenses? İyi misin?” diye sordu. Umut da Deniz’in yüz ifadesini fark ettiği için kız kardeşine bakıyor,bir sorun mu var der gibi başını hafifçe eğerek soru soran bakışlar atıyordu.
Deniz “Yok bir şeyim,lavaboya geçsem iyi olacak boncuğum..” deyip yavaşça ayağa kalktı. “İzninizle..”diye masadan ayrılırken Semih “Elif ne oldu?” diye sordu ve ona cevap vermek için dönen Elif’e baktı.
“Bilmiyorum, öğrenip geleceğim” deyip Deniz’in arkasından seri adımlarla ilerledi. Masada yalnız kalan iki adam tek bir yöne bakıyordu. Akşamın güzellerinin kaybolduğu yöne..
Umut iyiden iyiye endişelenmiş Elif’in gelmesini sabırsızlıkla beklemeye başlamıştı. Semih de meraklanmış ne olduğunu anlamaya çalışır gibi Elif’lerin arkasından kalan boşluğa bakıyordu ki siparişleri geldi.
Deniz hızlıca lavaboya geçerken çantasından çıkardığı iki naneli şekeri ağzına attı, hızla çiğneyip yuttu. Bunun midesine iyi geleceğini biliyordu. Sürekli yanında bulundurmasının nedeni buydu. Stresten ya da açlıktan her midesi rahatsızlandığında bunu yapar,bir nebze rahatlardı.İşte şimdi yine öyle olmuştu,ağzına dolan mentollü aroma midesine de kendine de iyi gelmişti.
İçeri girince kimsenin olmadığını görerek rahatladı. Aynadaki aksine bakıp yüzünün pembe pembe oluşunu, gözlerinin irileştiğini fark etti ve buna benzer bir durumu yıllar önce yaşadığını anımsadı. O zamanki yaşadıkları bugünkü duygularının yanında çok hafif kalıyordu ancak benziyordu işte!
“Yeniden…” diye fısıldadı dudakları titrerken…
Kapının hızla açılıp içeri Elif’in girmesiyle kendine gelmesi bir oldu. “Prensesim? Ne oldu böyle? Neyin var?” diye telaşlanan arkadaşına “İyiyim canım,biraz midem ağrıyor,hepsi bu..”dedi..
Elif “İstersen çıkalım,eve ya da hastaneye geçelim,ne dersin? ” deyince itiraz etti. Böyle özel bir akşamı Elif’e zehir etmek istemiyordu ve şimdi şekerler sayesinde daha iyi hissediyordu. “Yok kuşum,olur mu öyle şey, kaç günkü stres birikti.. Ben gayet iyiyim..” deyip Elif’in ellerini tuttu ve ona iyi olduğuna inandırmak istercesine gülümsedi.
Ardından ellerini ıslatıp boynuna hafif kompresler yaparak suyun vücudundaki ne idüğü belirsiz ateşe iyi gelmesini umdu.
Elif de saçını ve makyajını kontrol ettikten sonra birlikte çıktılar. Masaya ilerlerken kalbinin atışlarının hızlandığını hisseden Deniz arkasına bakmadan kaçıp gitmek isteğiyle yanıp tutuşuyor fakat aksi yöne adımlıyordu. Meraklı ve endişeli bakışları üzerinde hissettiğinde bakışlarını Elif’e çevirip bir şeyler uydur lütfen dercesine baktı.
“Evet nerde kalmıştık,her şey yolunda merak etmeyin.”deyip Semih’in yanına geçti. Semih ve Umut çok da inanmasa da sessiz kalıp içeceklerine uzandı.
Umut tekrar Deniz’e kaçan bakışlarını kontrol edemezken onun da kendine baktığını fark edince bakışlarını çevirdi. İşte yine aynısı olmuştu.. Kalbinin tam ortasında sıcacık ve kendini bertaraf eden bir duygu belirdi.
Sessizce içeceğini yudumlarken çalan müziği düşünmeye başladı. Derinden gelen notalar kalbinin ritminden daha etkili değildi. Elif ” Abiciğim,bu dansı bana lutfeder misin? “diyerek elini tuttuğunda gülümseyerek kafasını kaldırdı ve “Elbette küçük hanım!” deyip onu dansa kaldırdı.
Onlar sahneye geçerken derin bir nefes alan Deniz içeceğinden küçük bir yudum aldı istemeyerek. Mide ağrısının artmasından korkuyor ve sorun çıksın istemiyordu.
Semih masada sessizlik oluşunca ” Ben çok sıkıldım, biz de dans edelim mi?” diye sordu. Deniz hiç istemiyordu ve reddetmek için dudaklarını araladığında telefonunun çaldığını fark etti. Semih’e “Afedersin..” diyerek aramayı yanıtlamaya karar verdi ve masadan kalktı. Lavabo koridoruna doğru ilerlerken ardından bir çift yeşil göz onu seyrediyordu.
Telefonu tam cevaplayacakken arama bitti ve arayan annesini merakladırmamak için mesaj yazmaya başladı. Müzikli bir ortamda olduklarını,iyi olduğunu, müsait olur olmaz arayacağını söyleyip koridorda ileri geri turlamaya başladı elinde telefonu döndürerek. Masaya dönmek istemiyordu,dans etmek istemiyordu, içecek içmek istemiyordu. Eve gidip karnını doyurmak, ilacını alıp midesini rahatlatmak, serin suyla duş alıp fabrika ayarlarına dönmek istiyordu.
Bu akşamı, yaşadıklarını,titreyen ellerini,yanan yüzünü ve ikide bir içine düşen ve onu bozguna uğratan yeşilleri unutup uyumak istiyordu. Evet yaa! Uyumak ve unutmak istiyordu! O, bu düz, heyecansız,monoton hayatından gayet memnundu! Şimdi bu yaşadıkları da neyin nesiydi??.
“Düşünme Deniz. Düşünüp yerleştirme bilinç altına. Yok say. .. …”. diye kendine gelmeye çalışırken kendini lavaboda buldu bir kez daha. Ellerini serin suyun altına tutup kuruladı ve alnına bastırdı. Hasta oluyorum galiba diye düşündü. Yanan alnı ateşlendiğinin belirtisiydi, başka ne olabilirdi ki! Değil mi ama?!!..
Elif abisinin bakışlarının kendinden başka yöne kaydığını fark edince önce sessiz kaldı ve masalarında Deniz’i göremeyince endişelenip “Yaa,yine ne oldu acaba?” diyerek abisinden ayrılıyordu ki, “Telefonu çaldı.” dedi Umut. “Ha öyle mi? Ben de yine midesi kötü oldu sandım. Kaç gündür çok az uykuyla geziyor, sınavları var ve bir şirketin yazışmalarını çeviriyor bu sebepten çok da düzenli beslenemiyor,bu da ilk olarak midesini etkiliyor…”diye söylendi.
Umut sesini ve yüz ifadesini düz tutmaya çalışarak ” Bütün bunlara rağmen senin için geldi buraya. Bu kadar çok mu seviyorsunuz birbirinizi??” diye sordu.
“Evet yaa,Deniz çok özeldir benim için. İyi niyetli, çalışkan, neşeli ve bir o kadar da hassas bi kız. Ve çok güçlü bi’ kalbi var!!..Bazı anlarda çözemesem de onu, çok seviyorum!..” diye yanıtladı abisini.
Umut duyduklarıyla tam bir pişmiş kelle gibi sırıtırken Elif’i saatlerce dinleyebileceğini fark etti. Çünkü Deniz’i çok merak etmiş ve onunla ilgili bir şeyler duymak çok cazip gelmişti. Aniden zihnine üşüşen fikirle kendini toparlamaya çalışıp dansa odaklandı.
“Madem bu kadar rahatsızmış,çok kalmayalım,eve geçelim…”dedi sesindeki garip duyguyu gizlemeye çalışarak..
“Haklısın aslında abi, evde ilacı var,daha iyi olduğuna emin olurum hiç olmazsa..” dedi.
Ara ara bakışlarıyla Deniz’in geçtiği koridoru yoklayan Umut onun bir anda karşısında belirmesiyle donup kaldı. Zarif endamıyla gözlerine düşen bu kız kalbine bilmem kaç tonluk kan pompalatmıştı ki böyle bir hızla atmaya başlamıştı yine..
Deniz masaya ilerlerken müzik de bitmiş Elif ve Umut da oraya doğru yönelmişlerdi. Elif Semih’e göz atarken Umut’la göz göze gelen Deniz yanan yanaklarını gizlemek istercesine kafasını hafifçe eğerek saçlarının yüzüne düşmesini sağlamış, kendini kamufle etmişti güya. Umut da tenini basan sıcakla baş etmek için ne yapacağını bilemediği ellerinden biriyle dudağının kenarını kaşıyarak kafasını sandalyesine eğmişti. O esnada Deniz yerine oturmuş telefonunu çantasına koymuştu.
“Abi biliyor musun Deniz’in en çok istediği şeylerden birisi Amerika’ya gitmek.. ” diye sohbet açtı Elif. Umut Deniz’e dönerken o da bakışlarını kaldırmış ona bakıyordu. Kesişen bakışlar ne diyeceğini bilemez halde büyürken “Öyle mi? Haksız sayılmaz aslında. Harika bir ülke ve kesinlikle gidilip görülmeli!” dedi Umut artık eski Umut olmaya çalışarak. Konuşmayı, anlatmayı çok seven ve bunu yaparken çok eğlenen biri olarak fazla susmuştu bu akşam. Konuşunca rahatladığını hissetti ve sessiz kalmamaya karar verdi,aksi takdirde zaman geçmeyecek,bu gece bitmeyecekti.
“Ee tabi sen iki yıldır keşfettin her yerini, tadını aldın,bize de tavsiyesi kaldı” diyerek dalga geçti Semih.
İşte o an Deniz’in kara sularına bu deli adamın en güzel gülüşünün aksi düştü. Aman Allah’ım!! O nasıl gülüş o nasıl bakıştı öyle! O saniyede yüreğindeki çarpıntıyla alt dudağını kemiren Deniz içeceğine uzanıp kuruyan boğazına büyük bir yudum gönderdi.
Yeniden Deniz’e dönüp “Şimdiye kadar neden gitmedin Deniz?” diye sordu.
Mütercim tercümanlık okuyan birinin kolayca yurtdışı imkanının olabileceğini bildiğinden ciddi bir merakla sormuştu.
Yüzüne gölge düşen Deniz,yutkunup cevap verdi. Elif’le Semih birbirlerine baktılar ve daha önce abisine durumu açıklamadıkları için kendilerine kızdılar.
“Bazı özel sebeplerden dolayı kısmet olmadı..” diye geçiştiren Deniz midesinin ortasına yumruk yemiş gibi hissetti.
O anda Umut’a, babasının hayatta olmadığını, annesinin ve kardeşinin yalnız yaşadığını ve onları bırakıp uzak bir ülkeye gitmeyi göze alamadığını nasıl açıklayabilirdi ki?!.. Açıklayamazdı. Açıklamayacaktı da. Gerek yoktu.
Elif masanın altından Deniz’in eline uzanıp sıkıca tuttu, affet dercesine mahçup bir ifadeyle baktı. Deniz de parmaklarını sıkıp sorun değil der gibi zoraki kıvırdı dudaklarını yukarı.
Umut Deniz’in gözlerindeki ışığın gölgelendiğini fark edince bir şeylerin ters gittiğini anladı ve utandı. Elini kaldırarak garsona hesap işareti yaptı. “Çok yorgunum, kalkalım mı artık, sizce de sakıncası yoksa?” diye danıştı masadakilere. “Kalkalım evet,sen yorgunsun,bizim de sabah okulumuz var..” dedi Elif ortamın gerginliğini azaltmaya uğraşarak.
Ayaklanıp kasaya doğru ilerleyen Semih,hesabı ödemek istedi fakat Umut izin vermeyerek onu kızlara yönlendirdi.
Çıkışa doğru tek sıra halinde ilerleyip caddeye çıktılar.
Birlikte yürürken Elif abisinin koluna girmiş okuldaki gelişmelerden bahsediyordu ve tabiki anne babasının abisinin dönüşünü bir gün geç söylediğini öğrenince ona yapacaklarından.
Umut ilk olarak evine gelip ailesini ertesi gün ziyaret etme kararı almış, Elif’i de bu fikre ikna etmişti.
Yürürken Deniz’in tek düşündüğü hayallerine bir gün kavuşup kavuşamayacağı idi. Acaba gün olup hayallerindeki ülkeye uçacak,oralarda gezecek, anılar biriktirip üzerine lisans yaptığı dili kullanabilecek miydi? Geniş kaldırımda yan yana yürürken bunları düşünen tek o değildi.
Umut,onun güzel yüzüne gölge düşüren o gerçekleri deli gibi merak etmiş ve sanki bir anda onu ellerinden tutup ilk uçağa atlayıp Amerika’ya götürmek istemişti.
Bir yandan Elif’i dinlediğini gösteren ifadeler kullanıyor diğer yandan Deniz’i üzdüğünü düşünüp kendine kızıyordu.
Semih boş bir taksi çevirdiğinde hep birlikte bindiler. Öne geçen Semih Elif’lerin adresini vermişti. Önce kızları evlerine bırakacaklar ordan kendi evlerine geçeceklerdi.
Elif Deniz’le abisinin arasına oturmuş başını abisinin omzuna koymuştu.
Deniz hem ağrıyan midesini gizlemeye çalışıyor hem de hatırladıklarıyla gözlerine dolan yaşları geri gönderme uğraşına giriyordu.
Kardeşi Mert’i hatırlamış ve onu iki aydır görmediği için deli gibi özlediğini fark etmişti. Telefonunu çıkarıp “Çok özledim!” yazarak gönderdi. Hayat beklemeye,ertelemeye,gecikmeye gelecek kadar uzun değildi. Bunu babasını kaybettiği gün çok iyi anlamıştı.
Umut kız kardeşinin başına başını yaslarken Deniz’in hızlıca mesaj yazdığını fark etti ve nedense bozuldu. Bu saatte kime ne mesajı yazılırdı ki!..
Kafasını camdan tarafa çevirerek akan yolu izlemeye koyuldu.
Mesaja cevap gecikmedi.
Mert “Ben daha çok güzellik!” yazmıştı ve ablasını gülümsetmişti.
O sırada telefonun ekran ışığı Umut’un camına yansımış ve içinde değişik bir duygu belirmişti. Merak? Kıskançlık? .. Hangisiydi? En çok birinci ihtimal ağır basıyordu. Bu saatte kiminle görüşüyor diye deli bir merakla atan kalbine mantığı müdahale etti. “Sana ne oğlum!!??!! Seni ne ilgilendirir!!..”
Taksi durduğunda geldiklerini anlamış Deniz kapıyı açıp çıkmış Elif’se abisine eve çıkmasını,onu, en sevdiği kurabiyelerden yemeden gindermeyeceğini söylemişti. Hep beraber eve çıktıklarında Deniz’in tek isteği gidip yatağında hıçkıra hıçkıra ağlamaktı.
Ama tabiki öyle olmadı. Salona geçerken “Hepimize sade kahve yapıyorum, yanında kurabiyelerim var, itirazı olan yoktur diye düşünüyorum” diyerek emrivaki yaptı. Deniz hiç bir şey söylemeden mutfağa geçip masadaki kavanozdan bir kurabiye attı ağzına ve ilacını içti alelacele.
“Nasılsın?” diye endişeyle soran Elif’e “Daha iyi olacağım, merak etme..”dedi.
Elif kafede abisinin sorusunu kastederek, “Deniz özür dilerim, abim senin özel hayatınla ilgili çok bir şey bilmiyor. Sen rahatsızlık duyarsın diye anlatmadım, gerçi o türlü bir sohbete fırsat olacak kadar görüşemedik epeydir… Affet lütfen.. Düşünmeliydim..” dedi.
“Sorun değil Elif’cim, geçti gitti.. Özür dilenecek bir şey yok..” deyip, “..ben üstümü değişip geleyim..” diye ekledi.
Tek kelime edecek mecali yokken bu açıklamayı yapabildiğine şükredip mutfaktan çıkıyordu ki biriyle burun buruna geldi. Genzine dolan erkeksi kokuyla başı dönerken çarpmanın etkisiyle sendeledi ve refleks olarak karşıdaki bedene tutunmaya çalıştı.
Dirseklerinden tutulmuş olmasaydı sol tarafındaki duvara çarpacaktı. Kafasını kaldırmasıyla soluğu kesilen Deniz,yutkundu ve gözlerine oturan yeşillerden kaçamadı.
Umut’sa kollarını tuttuğu Deniz’in kokusuna boğulmuşken bildiği tüm dilleri unuttu ve gözleriyle Deniz’in gözlerine ve dudaklarına bir nehir misali aktı.
Kendisi bir nehirmiş ve yüz yıllardır denizini arıyormuş da şu anda kavuşmuşçasına ona karışıyordu..
“Be-ben!..”diye kekeleyen Deniz Umut’un göğsüne yerleşmiş ellerini çekerek bir adım geri attı.
Umut kendine gelerek “Afedersin,ben dikkatsizlik ettim!” deyip Deniz’in kollarının elleri arasından kayıp gitmesine izin verdi.
“S-sorun değil…” deyip başını eğen Deniz Umut’un ona açtığı yöne geçerek odasına kaçtı! Evet resmen kaçmıştı çünkü nefes alamıyordu. Delice atan kalbi soluğunu kesiyor ciğerlerine dolan o eşsiz koku içini yakıyordu!..
O anın sonlarını gören Elif , ne olduğunu anlamış, abisinin mutfağa neden geldiğine odaklanmıştı. Çünkü deli gibi yüzü kızaran abisine tek kelime edecek cesareti yoktu.
“Hayırdır abicim,bir şey mi istiyorsun?” diye sordu.
“Su alacaktım da-…” diye zorla konuşan Umut yaşadığı anın büyüsüyle zor nefes alır olmuştu. Açık cama doğru ilerlerken dilediği tek şey Elif’in tek bir yorum bile yapmamasıydı.
Abisini çok iyi tanıyan Elif suyu uzatıp çareyi kaçmakta buldu çünkü gülmemek için iç yanağını kemiriyordu. Hazırladığı tepsiyi eline alıp “Kahveler hazıııırr!!..” diye bağırarak çıktı mutfaktan. Amacı hem gülüşünü bastırmak hem de sesini Deniz’e duyurmaktı.
Odasına geçip hızla üstünü değiştiren Deniz, siyah eşofman ve üstüne slim-fit bir v yaka tişört geçirip saçlarını yüksek at kuyruğu yaptı. Zira yanıyordu ve saçlarının ağırlığıyla daha fazla sıcaklamak istemiyordu. Banyoya geçip elini yüzünü yıkayıp kurulayarak derin bir nefes aldı.
Salona nasıl geçeceğini nasıl oturup hiç bir şey yokmuş gibi kahve içeceğini düşünüyordu.
Hiç bir şey yokmuş gibi mi? Bir şey mi vardı? Ne münasebet!! Nerede o özgüvenli,rahat, şen şakrak Deniz, kızım sen hayırdır yaa?? diyerek topladığı saçlarını beline doğru bıraktı ve soğuk kanlı bir tavır edinmek için duruşunu dikleştirdi , daha fazla düşünmeden emin adımlarla salona yöneldi.
Neyse ki Umut salonda yoktu. Bu biraz daha rahatlatmıştı onu. Semih ve Elif kahvelerini yudumlarken bir şey konuşuyorlardı ki Deniz girer girmez sus pus olup açık televizyona dönüp en alakasız kanalı seyre koyuldular.
Bir onlara bir de televizyondaki görüntülere bakan Deniz hiç bir şey anlamamış moduna girerek kahvesine uzandı ve yanına da bir tane kurabiye koyup boş koltuğa yerleşti.
Midesi daha iyiydi artık ve yavaştan uykusu gelmeye başlamıştı. Kahvenin uykusunu açacağını düşünerek gözlerini kapatıp ilk yudumunu aldı.
“Cansu Selçuk’un gelmeyeceğini öğrenince vazgeçmiş bize katılmaktan!” diyerek konu açtı Elif Deniz’e dönerek.
Deniz sessiz kaldı. Ne desindi ki.. Selçuk Cansu’yu görse de artık hepimiz rahat bir nefes alsak diye geçirdi içinden..
“Yaa var ya bi’ gün iyi bi’ döveceğim şu adamı,o olacak!” diye hiddetlendi Semih. İçten içe Selçuk’a çok kızıyor bir yandan da üzülüp kıyamıyordu.
Umut yudumladığı suyu bitirince hareketlendi. Daha fazla oyalanmadan salona geçmeli kahvesini içip evine gitmeliydi.. Şu an sadece bunu istiyordu evet! Gidip bi’ beş gün filan uyumak! Yol yorgunluğu, akşamdan beri tır çarpmışa dönmüş hali onu ciddi anlamda yıpratmıştı.
Aslında içinde tarifi zor bir huzur da vardı ancak kontrol edemediği kalp atışları onu bozguna uğratıyordu.
Yaşadıklarını yorgunluğa verip derin bir nefes alarak salona yöneldi.
Semih’in söylediğiyle o sahnenin bir anda gözünde canlanması Deniz’e küçük bir kahkaha attırdı. Tam o esnada içeri giren Umut karşısındaki manzara karşısında donakaldı.
Uzun siyah saçları belinden aşağı dökülmüş,iri siyah gözleri saçlarının toplanmasıyla daha bir ortaya çıkmış,ince,bugday renginde ve zarif boynu daha bir açığa çıkmış,dolgun ve çekici dudakları aralanarak inci dişlerini ortaya sermiş bir peri kızı vardı karşısında.. Evet kesinlikle bu bir rüyaydı. Kesin birazdan uyanacak ve kendisini hâlâ uçakta uçuyor bulacak ve uyanınca hepsi bitecekti bu yaşananların. Böyle gerçek mi olur lan!? diye sordu kendine. Bu kadar kusursuz bir gerçek kalmış mıdır yeryüzünde?!..diye düşündü saliseler akıp giderken..
Aynı anda Elif de kahkaha atmış “Aşkım sen çok yaşa e mi? ” diyerek Semih’in gülen yüzünü eliyle sevmişti bi an. Abisinin girmesiyle kapıya bakan Elif “Gel abicim,kahven soğudu..” diyerek tepsiyi gösterdi.
Umut’a en doğal,en rahat ve en muhteşem hâliyle yakalanan Deniz fazlaca utanmış ve toparlanıp kahvesinden bir yudum alıp kızaran yüzünü es geçmek istemişti.
Umut “Neymiş sizi böyle güldüren?” diye merakla sordu kızlara sırayla bakarak. Deniz sessiz kaldığı için Elif atladı. “Selçuk ve maceraları!” diye dalga geçti.
Umut duyduğu isimden hiç hoşlanmamıştı çünkü ilk ve son yemeklerinde saçma sapan konuşmaları onu rahatsız etmiş bir daha da kolay kolay bir araya gelmemeye çalışmıştı.
Selçuk ne yapmıştı ya da konu neydi de Deniz’i böylesine eglendirmişti??.. İşte yine o duygu göğsünün ortasına gelip çöreklendi.
Arabadaki merak duygusunu hatırlarken zihnine doluşan cümleler kaşlarını çatmasına sebep oldu.
Muhtemelen Selçuk’la mesajlaştı, gelemediği için üzüldü,sonra da burda ondan bahsedilince kahkaha atacak kadar mutlu oldu.
Neden olmasındı ki? Çocuk çakma Burak Özçivit’ti, Semih’in en yakın arkadaşıydı, sürekli Elif ve Deniz’le bir araya geliyorlardı ve pek tabii aralarında bir şey vardı.
Hayyy ben böyle işin!!..diye küfür edesi vardı ama yüzündeki boş ifadeyi koruyarak her şeyi gizlemişti. Öyle de olmalıydı. Kurabiyeden bir ısırık alıp kahvesini yudumlayarak sessiz kalmaya çalıştı.
“Yarın başlayacak mısın abi?” dedi Semih. Anlaştığı holdingteki işi kastediyordu.
Soruyla kendine gelen Umut “Yok, Pazartesi’ye kadar dinleneceğim. O zamana kadar da sizleyim!” dedi Elif’e bakarak.
Elif bu habere bayılmıştı. Kocaman gülümsedi..
“Yarın annemle babamı görmeye gideceğiz,sonra da bir kaç evrak ve banka işim var onları halledeceğim..” dedi.
“Sen de davetlisin sevgilim, programını ona göre yap lütfen!” diyerek uyarı dolu bir bakış fırlattı Semih’e Elif. “Hay hay güzelim…” dedi aşık adam en güzel gülüşüyle sevdiği kadına dönerek..
Bu sohbet ve manzara karşısında kendini fazlalık hisseden Deniz boş kahve fincanını tepsiye koyarken, “Ben müsadenizi alayım, kahve harikaydı boncuğum, teşekkürler..” deyip ayağa kalktı.
Umut’un karşısında resmen arzı endam eden güzellik ona doğru yönelince son yudumu boğazında kalan Umut yavaşça öksürdü. Öne doğru eğilerek durumu kurtarmaya çalıştı ve ayağa kalktı.. Deniz gözlerini Umut’a çevirip sağ elini ona uzatarak “Tekrar memnun oldum.”dedi. Umut uzanan eli usulca sıktı ve işte yine aynısı oldu!.. Avucunda kaybolan o narin elin sıcaklığı kalbine aktı ve gözlerinin yeşilinden Deniz’in gözlerine kayan bir kıvılcım yaktı. “Ben de..”diyebildi güçlükle..
Deniz bir çift yeşille yanan yanaklarını hissedince elini yavaşça çekti Umut’un elinden..
“İyi geceler..”dedi sırayla Umut,Elif ve Semih’e bakarak..
Onların da ‘iyi geceler’ dileğini duyar duymaz arkasını dönüp çıktı salondan..
Odasına geçti ve kapıyı kapatıp sırtını yasladı. Kalp atışlarının düzene girmesine ihtiyacı vardı. Hızla inip kalkan göğsü ve sıklaşan solunumu ‘neler oluyor bana böyle?..’ dedirtti Deniz’e… Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ancak gözlerini kapatır kapatmaz gözbebeklerinde beliren yüz , belli ki onu bu gece uyutmayacaktı.
Deniz’in ardından “Biz de müsade alalım sevgilim,abim yorgun ve senin de okulun var sabah..” dedi Semih..
“Tamam. Dikkatli olun. Yarın görüşürüz..” dedi Elif abisinin kolunun altına girerek..
Abisi şakağından öperek,”Seni çok özleyeceğim küçük hanım!” dedi ve telefonunu çıkarıp “Ben iniyorum,sen gelirsin..”dedi sağ elini arkasındaki Semih’e doğru kaldırarak..
Amacı onları yalnız bırakmaktan çok temiz hava alıp kendine gelmekti.
Ama onlar bunu tam olarak anlamamışlardı.
Umut çıkar çıkmaz Elif’in beline sarılan Semih, “Abin seni çok özleyecekse benim hislerime ne ad vereceğiz sevgilim?”derken dudaklarını dudaklarına yakınlaştırdı. Kollarını sevdiği adamın boynuna dolayan Elif sıcak nefesiyle sarhoş olmuştu resmen.. “Hmmm..ne denir ki?..” dedi dudaklarını uzatarak. Öpmeyecek ve Semih’i çıldırtacaktı.
Belinden sıkıca tutup iyice sarılan Semih intikam almak istiyordu. İyice yakınlaşıp nefesini Elif’in yüzünde gezdirerek konuştu “Şimdi göstermek isterdim ne deneceğini de zamanım yok buna!” deyip burnuna küçük bir öpücük koydu ve ekledi,”Ben bir an önce aşağı inmezsem abin beni öldürecek!” deyip alnını öperek ayrıldı Elif’ten. Elif Semih’in abisinden çekinmesine kıkırdayarak “İyi geceler, güzel düşler adamım!” deyip uğurladı.
Apartmandan çıkıp taksi durağını arayan Umut,derin bir soluk aldı. Kafeden bu yana yaşadıkları aklına hücum etmiş,yine yüzüne kan yürümüş ve alev almıştı bedeni.
Neler olduğunu anlamaya çalışırken Selçuk aklına geldi ve bir an önce toparlanıp Deniz’i düşünmemeye çalıştı. Kafasını kaldırıp gökyüzüne bakarak derin bir soluk alıp gözlerini kapattı ve gözlerinin önüne gelen suretle aldığı nefes içinde kaldı.
Peri güzelliğindeki o yüz böyle giderse ona uykuyu da derin bir nefesi de haram edecekti bu gece..
Tıpkı kendi hayalinin de ona yaptığı gibi!..
?✨?
Tags: #ayrılık #sevda acı aşk deniz derin hiç korku romantizm tutku umut
Harika bir eser sesli okuyunca daha çok özümsedim yazarım. kalemine ince ruhuna aşki duygularına sağlık.
Yüreğine sağlık @derindenizmavisi öyle güzeldiki,okumaktan zevk almanınn yanisira cokta etkiledi beni Umut ve Deniz, sectigin cümlelerin mest etti,iyki tanışmışım senin gibi duyguları geçiren,yaşatan bir yazarla, bitirdim vee darısı diğer kurguların başına ?Yüreğine,kalemine,zamanına vee ilhamına bereket????
Yazojur yotube da sesli okuyoruz bu guzel hikayeyi. ?
Umut öldü diye üzülmüştüm ama sonu güzel olmuş .kalemine sağlık canım
Ellerine yüreğine sağlık canım hikâye çok güzeldi