DELİ GELİN
Deli tarafıma denk gelmeyin,zira orada ben bile hükümsüzüm
Kahvaltı hazırlamaktan, kahvaltı saatlerinden nefret eden bir insanın sınırlarını ne kadar zorlayabilirdiniz? Sabahın köründe baskın yapar gibi odaya girer, tepesinde hiç de kibar olmayacak bir şekilde bağırabilirdiniz mesela. Elinizde bir sürahi ile banyoya gerek duymadan banyo da yaptırabilirdiniz. Tüm bu seçeneklerden uzak bir şekilde uyandırılmak ise Asude’ ye özgü bir davranıştı. Yatağının tepesine çöken annesinin ablasının evliliği hakkında yakınmaları ile uyandırılmıştı. Sabaha yakın kapanan gözlerini açmakta güçlük çekerken sağ gözünü hafiften araladı ve öyle baktı. Annesi ise kızının bu haline aldırış etmeden anlatmaya devam ediyordu. Asude ise daha fazla bu acıya dayanamayacağını anladığından sesini çıkarmadan yataktan kalkıp banyoya geçti. Eğer tepki vermeden uyumaya devam etseydi konuşmanın devamı da gelecek gibiydi. Banyoda ki işlerini bitirip odasına geçtiğinde işgalden kurtulmuş gibi görünüyordu. Seri bir halde üzerini değiştirdi, odasını toparladı ve mutfağa geçti. Annesi yarım bıraktığı konuşmasına devam etmek için an kolluyor gibiydi. Masada duran bardaklara çay doldururken açtı konuyu.
“Kahvaltımızı yapalım da ablana gidelim. Bir konuş, halini hatırını sor kızın” Asude tabakta duran zeytinin ağzını attı, eveledi geveledi ve çekirdeğini tabağına bırakırken umursamazca konuştu.
“Bugün olmaz, Arda ile buluşacağız” Bir an evvel kahvaltısını bitirip evden çıkmak istiyordu. Günlerdir evlerinin gündemini işgal eden Zahide ve evliliği adlı konferansa katılmak en son isteyeceği şeydi. Bıkmıştı artık bu sorunlardan. Olur olmadık konulara kafayı takan ablası, onun bu takıntılı haline ses çıkarmayan eniştesi sinirlerini fazlası ile bozuyordu. Annesi verdiği cevaba bozulmuş olacak ki suratını ekşitti.
“Aman buluşacak adam kalmadı başka. İki lafı bir araya getiremez pepepe eder” annesinin iması ile suratını buruşturan kadın umursamamaya başladı. Arda ile annesinin arası ilk başlarda gayet güzeldi. Mahalle de doktor damadım olacak diye hava atıyordu ama son günlerde bu tavrının yerinde yeller esiyordu. Resmen karalama kampanyası başlatılmıştı Arda hakkında.
“Ağzını yaya yaya konuşan damatlarından yine iyidir kekelemesi annecim. Diğer damatların kraliyet soyundan geliyormuş gibi bahane arayıp durma. Seni daha fazla çekebileceğimi düşünmüyorum. Ben çıkıyorum” tahta zemine sürttüğü sandalyenin sesine aldırmadan çıktı mutfaktan. Annesi arkasından hatim okuyordu keskin kulaklarını bunu da duyuyordu. Hayali tıkaçları ile kulaklarını tıkayarak geçti odasına. Masanın üzerinde duran telefonunu çantasına atarak çıktı odasından. Evden çıkarken göz attığı cüzdanına göre babasını ziyaret etmesi farz olmuştu.
-“Eğer bir düşersem tüm takım görünür valla. Hangi akla hizmet giydiysem bu elbiseyi de?” Hava bir gün önceye göre çok güzeldi. Bahar kokuları eski mahallenin duvarlarına sinmiş, en ufak meltemde açık olan pencerelerden evlerin içine sızıyordu. Dolgu topuk ayakkabıları onu fazla zorlayınca daha fazla beklemeden çıkardı ayakkabılarını. Çıplak ayakları zemine değdiğinde ferahlamıştı. Sabahın tüm sıcağını içine hapseden asfalt ılık ılık ayak tabanından bedenine işliyordu. Az önce ki kasıntı halleri giderken yerini rahat bir Asude olarak meydanda salınmaya başladı. Üzerine geçirdiği ince çiçekli elbise saçlarını salık bırakması ile daha da güzelleştirmişti onu. Yokuşun bitişi ile derin bir nefes alırken babasının kahvesine yönlendirdi adımlarını. Sabahın erken vaktinde dışarıda kimse yoktu ama içeride birkaç kişinin okey oynadıklarını biliyordu. Sağına soluna bakarak karşıya geçti. O sırada karşıdan gelen ablasının kaynanası ile suratı daha da buruştu. Zahide’ den o kadar soğumuştu ki onunla ilgili ne varsa tüylerini diken diken yapıyordu. Kendisine gülümseyen kadına zoraki bir tebessüm gönderdi.
-“Kız Asude, yalınayak ne geziyorsun? Çocuğun olmaz ileride” kadın elinde ki pazar filesi ile durmuş sohbet edecek yer arıyor olabilirdi ama Asude buna hevesli değildi. Çantasının kulpuna daha da çok asılarak tepeden bakmaya devam etti. Sivri dili yine ağzının içinde durmamış kendisini ortaya atmıştı.
-“Onlarca çocuk kendisine ana arıyor. Geçiririm birini nüfusuma olur biter. Ayrıca keyif benim ister çıplak ayak gezerim ister çivi ile. Çocuğu olanları da görüyoruz. Önemli olan çocuğu doğurmak değil iyi yetiştirmek. Evlenince elin kızına çektirmeyecek oğlanlar, kocasının burnundan getirmeyecek kızlar doğurmak lazım.” burnunu kıvırarak yoluna devam etti. Bu kadına ısınamıyordu bir türlü.
-“Zahide’ nin yerinde ben olsam çoktan gelmiştim evime. Bu ne böyle ya ona atla, buna atla. Ay bu evde daha da çekilmez oluyordur. ” kadına söylenirken kendisi ile olan fikir alışverişine kahveye geldiğinde son verdi. Kapıdan girerken içeridekilere selam vermeyi unutmamıştı.
-“Selamun aleyküm abiler” selamına verilen karşılığı başı ile aldı.Asude deliydi. Deli, dolu, içi dışı bir olan kızdı. Aklı neyse fikri de oydu. Asude çocukken komşunun tüm camlarını kıran, hesap sormaya gelen adama burnu havada cevap verecek kadar cesurdu.
-“Ne yapayım yani. Karın camlarınızı silmiyor, tüm mahallenin kadınları da lafını ediyordu. Bende dayanamadım aldım elime sapanı kırıverdim camlarınızı. Sende üşenmez değiştirirsin mahalle de yeni dedikodu arar” demişti. O zamandan belliydi büyüyünce açık sözlü olacağı. Babası masasında oturmuş onu gülümseyerek izliyordu. Seri adımlarının yanı sıra boşta olan sandalyeyi çekti ve babasının karşısına oturdu. Sabah görmemişti ve onu fazlası ile özlemişti.
-“Aşkım nasılsın?” orta yaşlarda ki adam kızına kaşlarını çatarak bakarken kahvenin çalışanı Çaça, Asude’ ye bir bardak çay getirdi. Asude evin en küçüğü, babasının gözdesiydi. Mehmet bey bütün evlatlarını çok severdi ama Asude’sinin yeri başkaydı. Asude’ de babasına karşı farklı bir sevgi besliyordu. Annesini de severdi lakin babası onun için kırmızı çizgiydi. Asla sevgisinin sınırını ölçme gafletine düşmezdi. Bilirdi ki ölçmesi için herhangi bir ölçü birimi henüz bulunmamıştı.
-“Kızım aşkım deme diye kaç defa söyledim sana? Ayıp oluyor vallahi” babasının ikazına gülümserken adamın yanağından makas almayı ihmal etmedi.
-“Tamam aşkım söylemem.” Çayını karıştırdıktan sonra büyük bir yudum çekti içine. Keyifle mırıldanırken buraya gelme sebebini unutuyordu. Boğazını temizledi ve babasını kontrol etti. Tm sırasıydı para istemesinin.
-“Sahi babacım ben çarşıya gidiyorum. Faturaları yatırmamı ister misin?” Giriş, gelişme ve sonuç bölümü için ilk adımı atmıştı.
-“Seni yalancı kız seni. Benim faturaları Çaça’ ya yatırttığımı bilmiyorsun sanki. Söyle bakalım ne kadar lazım?” Elini cebine atarken Asude’ nin sırıtışı ile daha da keyiflenen adam bu kızını neden daha çok sevdiğini yeni yeni anlıyordu. Evlatlar arasında ayrım yapılmazdı elbette ama yarasına merhem olan, evinin altın topu olan bu kızdı.
-“Aman baba derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur bilirsin.” Belagat sanatını gayet iyi yerine getiren kız Yunus Emre’ den bir alıntı yaparak babasına istediği miktarı belli etti.
-“Dayısı kılıklı seni. Bekle” arka cebinden çıkardığı cüzdanından 200 TL lik banknotu masanın üzerinden kızının önüne itekledi. Babasının cömertliğine sevinen Asude bitirdiği bardağı tabağına yerleştirdi. Usulca avucunun içine sıkıştırdığı parayı cüzdanına koydu.
-“O zaman ben gidiyorum hünkarım. Size hayırlı işler diler, bol müşteriler temenni ederim” babasının sarkık yüzlerinden öptükten sonra çapraz şekilde astığı çantasını düzeltti ve kapıya yöneldi.
-“Hayri abi hep çay hep çay olmaz valla arada Türk kahvesi iç de sermaye işlesin. karşı komşuları olan Hayri’ nin masasından geçerken adama takılmadan edemedi.Orta yaşlarının son demlerini yaşayan adam hali hazırda karışık olan saçlarını daha da karıştırdı ve cevap verdi.
-“Baban kahvenin yanında likör verirse neden olmasın gız” adamın şakasına sırıtırken kapıdan attı kendisini dışarıya. Meydandan geçerken minibüse binmesi gerekiyordu fakat bunu es geçerek arkadaşı Esma’ nın yanına yürüdü. Dükkanın önüne geldiğinde arkadaşının söylenerek elinde ki havluları çamaşır teline astığını gördü.
-“Ne o kız? Tüttürmüşler yine senin dumanını?”
-“Ya bugün benim tatil günüm. Annem sabah erkenden kaldırdı yine dükkanda iş var diye. Havluları yıkatıyor bana” Esma havluları silkip asarken Asude ona kahkahalarla gülmemek için kendisini zor tutuyordu.
-“Sanki yabancıya iş yapıyorsun Esma” kollarını göğsünde birleştirerek konuşan kıza arkadaşı ters ters bakmakla yetindi. O sırada usulca ona seslendiğini duydu Asude.
-“Asude… Serkan geliyor” Esma elinde ki havluları Asude’ ye fırlatırken saçını başını düzeltmeye başladı.
-“Zilliye bak, sen fingirdeyeceksin diye ben ıslanamam. Hanımımız yeni gelin gibi kırıtacak, arap şakir sabunu ile yıkanan havlularla ben içli dışlı olacağım” Asude’ de havluyu çamaşır teline fırlatırken gözü ileriden gelen adamlara kaydı. Ablasının kaynı ve arkadaşı Serkan yani Esma’ ın gönül yangını, sevdalısı, gördüğü yerde araba farı görmüş tavşan gibi kaldığı kırıtak yari geliyordu
-“Öküz gibi şunlara bak ya?” Burnunu buruşturan kız kafasını adamlardan başka yöne çevirdi. Esma ise olayın hayranlık kısmında hala duruyordu.
-“Allah’ ım bu çocuğa hastayım. Her gördüğümde yeniden hayran oluyorum” Asude tiksinerek baktı Esma’ ya.
-“Şaka mı yapıyorsun? Adam seni tınlamıyor bile” eli ile işaret ettiği yere baktı. Dediği gibi adam onu tınlamıyordu bile. Esma’ nın dükkanının hemen karşısında eniştesinin ailesinin dükkanı vardı. Asude ters ters onlara bakarken ablasının kaynıyla göz göze geldi. Hızla ayırdığı gözleri ile Esma’ ya baktığında arkadaşı da korku ile gözlerini ona çevirdi.
-“Bu Devrim’ i gördüğümde popişim 3 buçuk atıyor.”
-“Caddelere virüs gibi yayılan, ne alırsan al 3 buçuk yazan dükkanlara döndün” Asude yeniden kahkaha attığında çantasında çalan telefonunun sesini duydu. Esma’ nın söylenmelerini duymadan açtı telefonu.
-“Efendim?” sabit tuttuğu sesi ile konuşmaya başladı.
-“Asude bu-bugün buluşacaktık ya.” Asude sözlüsü Arda’ nın bahane üreten sesini duyunca bıkkınlıkla üfledi.
-“Evet buluşacaktık”
-“İşte onu erteleyelim diyorum ben. Annemle buluşmam gerekiyor” Asude duydukları ile ufak çaplı bir kriz geçirdi. Kaynanası olacak kadın yine yapmıştı yapacağını. Tanıştıkları günden beri kendisini asla kabul etmemişti ve etmeyecekti bu belliydi. Her karşılaştıklarında sivri burnunu buruşturuyor, tiksinti ile göz süzüyordu. Kadının suratı aklına geldiğinde olanca siniri ile konuştu Asude.
-“Bana bak Arda, eğer bugün buluşmazsak beni bir daha zor görürsün” adamın kem küm ettiğini duyduğunda artık kimin duyduğu, gördüğü umurunda bile değildi.
“Şapşal herif senin o kemleyen dilini keserim. Bekle geliyorum” telefonu sinirle sokağa fırlatacağı sırada karşıda oturan adamların ona güldüğünü gördü. Herkese rezil olmuştu işte. Sinirlenmesi de yanına kar kalmıştı. Biliyordu ki Arda ona verilen cezadan başka bir şey değildi. Ayaklarını yere sinirle vurarak önlerinde taksi durağına yürümeye başladı.
-“Deliyim gözü kara deliyim
Keserim dilini de keserim ben
Bulurum seni yine bulurum
Bekle beni geliyorum” Asude duyduğu sözlerle sert adımlarını durdurdu. Yanlarında yumruk yaptığı ellerini sabır dilemek için sıkarken olmayacak bir şeyi dilemenin diğer dua sahiplerine haksızlık olacağını bildiği için vazgeçti. Ağır adımlarla arkasına döndü ve az önce ona gülen adamların olduğu tarafa doğru baktı. Aniden gelen fikirle dişlerinin arasından tıslamaya başladı.
-“Deliyim gözü kara deliyim,
Yararım o kelleni yararım
Keskin nişancıyım hedefimi bulurum
Bekle ilk atışımı yapıyorum” ve sonrasında elindeki telefonu şarkıyı uyduran Serkan’ ın tam alının ortasına geçirdi.
“Ayy gitti adamın kafası” Esma’nın bağırdığını, Serkan’ ın hızla alnını tuttuğunu görmüştü. Tüm bunlara ek gür bir kahkaha sesi de işitmişti ama sinirle sesleri birbirinden ayırt edemiyordu.Yerde duran telefonunu hızlı adımlarla eline aldı ve diğer hesabı kapatmak için durağa yürümeye devam etti. Duraktan taksiye bindiğinde Arda’ nın sekreteri Cansu’ yu arıyordu.Taksiciye adresi verdiğinde çoktan araç hareket etmişti. Az önce ansızın gelişen vukuatının olay yerinden geçerken hala telaşlı olan adamlara baktı. Esma elinde buz havlu ile pansuman yapıyor, açık hedef Serkan kıvranıyor, Devrim ise onu izliyordu. Bu bakışlarına karşılık vermek gerek diye düşünerek dil çıkardı. Biliyordu ki bu hareketi koca adamı sinirden kudurtmuştu. Asude her zaman böyleydi. Ortalığı karıştırır ama önemsemezdi. Ardına bile bakmadan, önemsemeden orayı terk ederdi. O mahallenin deli kızıydı. Deli, lafı sözü bir kızıydı. Babasının erkek kılıklı kızıydı.
