⚠ DAVA VAR ~//
Hayal ile gerçeği, ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgiyi seçemez bazen insanlar.
Tıpkı boyundan büyük işlere kalkışırken başına gelecekleri seçemediği gibi…
“…Duruşma sona ermiştir.” genç kız sevinçle onu ilk davasında yanlız bırakmayan ailesine döndü. Kazanmıştı. Davayı kazanmıştı!.
Müvekili ona doğru gelirken gülüyordu. Daha gencecik bir delikanlıydı. Üzerine atılan iftiradan sevgili avukatı sayesinde kurtulmuştu. Nasıl gülmesin ki?.
Genç kızın gözü karşı tarafa kaydığında gülecek gibi oldu. Zira karşı taraf ona öldürecekmiş gibi bakıyordu. Sinirliydiler iftira attıkları ve neredeyse kazanmak üzere oldukları davayı kaybetmiş ve üstüne üstük para cezası almışlardı.
“Kızım!”diye gururla kızına bağırdı kadın. Genç kız annesinin gurur dolu bakışlarıyla karşılaşınca gözleri doldu. Annesinin kolları arasındayken abisi daha fazla sabredemeden dört yıldır sadece yaz tatillerinde gördüğü kız kardeşini kolları arasına çekti. “Küçükken eve kavga ettiğim için yaralı bir şekilde geldiğimde beni dövenleri hapise attıracağını söylerdin. O zaman bile avukat olacağın belliydi. “
Dedi genç adam kardeşinin saçını okşarken. Genç kızın babası bilmişçe güldü.”Ee anneni dinleyip göbek bağını amcanın avukatlık bürosuna gömmeseydim… ” dediğinde hepsi gülmüştü. Kadın biliyordu ya bunun ne göbek bağıyla ne büroya gömmekle alakası vardı. Temiz kalpli Kızının kaderinde vardı avukat olup mazlumlara yardım etmek. İlk davasında para almamıştı mesela o zaman tek istediği masum genci kurtarmaktı. İstediği olmuştu da Dava‘yı kazanmıştı.
—————
Genç kız yavaşça gözlerini araladı. Güneşten nefret ederdi ve bedenide buna oranla güneşin hafif temasında rahatsız olurdu.
Güneşin üzerinde olduğunu farkettiğinde güne söverek yerinden kalktı. Banyoda rutin işlerini hallettikten sonra abisi kahvaltıyı sömürmeden hunharca sofraya koştu. İnşallah bu sefer yetişebilmişimdir diye geçirdi içinden.
Mutfağın kapısına geldiğinde nefes nefeseydi. Ama değmişti. Neyseki bu gün yetişebilmişti.
Tam masaya oturacakken çalan telefonu ile duraksadı. Küçük erkek kardeşine şirince gülümseyerek baktı. Ama zeki kardeşi ablasının salondaki telefonunu getirmemek için masadaki bardağa uzandı ve içmeye başladı. Genç kız gülerek göz devirmşti.
Salona geçtiğinde ısrarla çalan telefonu kapanınca eline aldı. Rehberde girip 3 defa aranmış tanımadığı numarayı arayacakken tekrar çalınca açıp kulağına götürdü. Hayırdır inşAllah diye geçirdi içinden.
“Alo?”
“Alo Asel Ürkmez’le mi görüşüyorum?. ” Telefondaki orta yaşlı kadının nefes nefese sorduğu soruyla genç kızın kaşları çatılmıştı. Neler oluyordu?
“Evet benim. Buyrun? kiminle görüşüyorum?”
“Sadece hemen ***** ordaki uçuruma gel lütfen. Çabuk ol geç olmadan..” Sanki mümkünmüş gibi kızın kaşları daha çok çatılmıştı. İçine birden bir his girmişti. Sanki nefes alamıyormuş gibi. Sanki geri dönülmez bir yola giriyormuşta bu onun sonu olacakmış gibi…
İki… genç kız iki hata yapmıştı. Birincisi o telefonu açarak, ikincisi…
Telefondaki kadının tarif ettiği yere geldiğinde yanından birini çevirdi ve yakınlarındaki uçurumu sordu. Oraya giderek…
Çevirdiği kişiye teşekkür ederek hemen mahallenin çıkışında, yaklaşık 1 kilometre uzağındaki uçuruma gitti.
Kollarından kayan çantasını geriye atarken uçuruma gelmişti. Uçurumun tam kenarına geldiğinde derin bir nefes aldı. Ne kadarda salağım. Resmen keklendim. Diye düşündü. Keşke…keşke tüm bunlar bir şakadan ibaret olsaydı Asel…
Tam arkasını dönmüş geri döneceken sol tarafındaki çalılıklardan bir ses gelmişti. Gitme Asel…
Genç kız merakla oraya yaklaştığında gördükleriyle dehşete düşmüştü. Yerinden kıbırdayamazken şoka girmiş elleri titriyordu. Savaş başlamıştı…
Orda dakikalarca yerde cansız kanlar içinde yatan kadına bakıyordu. Boyun kesilmiş, dört parmağı kopartılmış, çırıl çıplak olan vücuduna kandan elbise yapılmış gibiydi. Heryeri kesiklerle doluydu. Bu… bu resmen vahşetti. Genç kız yere düşerken titremeleri artmıştı. Ağlaması gerekiyordu ama şoktan sadece titriyerek yerede yatan cansız bedene bakıyordu.
Bırakın yaşama ihtimalini eğer şu an yaşıyor olsaydı bile aramadığı kişi kalmazdı. Ama ölüydü işte. Vahşice,acı dolu bir şekilde ölüydü.
Kim yapardı bu vahşeti? Kim? Neden!? Nasıl?? Beyninde dönüp duran sorularla kafayı yemek üzere olan kız artık birşeyler yapması gerektiğini biliyordu.
Derin bir nefes aldı. Ama genzini yakan nefes öksürmesini sağladı. Genç kız krize girmiş gibi öksürürken aniden çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Canı yanıyordu. Kalbindeki sızı tüylerini dikken diken ederken nefes almasını engelliyordu. Kim bilir neler çekmişti? Nasıl canı yanmış kaç defa ölmek için yalvarmıştı? Ağlaması dahada arttı. Bir türlü önüne geçilemiyordu! Onlar korkuyla bize sığınırken biz onları koruyamıyorduk. Cidden nasıl bir dünya ki kızlar artık korkudan bırakın kapı önünü cama bile çıkarmıyordu. Düşünceleri sakinleşmesini engellesede haklı sözleri kesilmemeliydi.
İçini boşalttında şimdi daha mantıklı düşünebiliyordu. Hızla yerinden kalktı yere düşmüş çantasından telefonu çıkardıktan sonra hemen ambulansı ve polisi aradı. Titreyen ve boğuk sesiyle anlatması zor olmuştu ama sonunda başarmıştı.
Hiç durmayan göz yaşlarıyla sedyeyle götürülen kadına baktı.
Kadına şiddet… önüne geçilemeyen tek suç. Eşyasını çalarlar yakalanır malını alır ya da çabalar açığını kapatırsın , ama ölmezsin. Düğünde mutluluğunu silahla ateş ederek gösterirken polisler gelir başkalarının canını tehlikeye atmaktan ceza alırsın, ya yasak deyip uyarırlar ya da para cezası alırsın, ama kesinlikle cezan ölüm değil. Arkadaşınla kavga edersin soluğu karakolda alırsın, ceza alır belki bir gece nezarethanede kalırsın, belki para cezası alırsın ama kesinlikle öldürülmezsin.
Kocandan şiddet görürsün artık dayanamayacak noktaya gelir polisten yardım istersin. Ama ölürsün. Öldüren kocan. Sebebi ise çok masum(!)…
Genç kız polisle gidip tüm olanları anlattıktan sonra eve döndü.
————-
Tüm gece gözüne tek damla uyku girmeyen kız sabaha doğru uyuya kalmıştı. Ama bilmiyordu ki bu onun uykusuz gecelerinin başlangıcıydı.
Günün ilk ışıklarında çalan telefonuyla zorla gözlerini araladı. Telefonuna uzanırken aynı zamanda düşünmekten ve ağlamaktan uyuşmuş başını sallıyordu. Sonunda telefona ulaştığında hiç bakmadan kulağına götürdü.
“O davayı sen al.” Genç kız hızla yataktan doğrulurken deminki uykusundan eser kalmamıştı. Bu dünki kadının sesiydi. “Sen kimsin!? Orda olanları biliyor musun? Ya kimin yaptı-” kadın sorular sıralayan genç avukatın sözünü böldü. Bu kıza ihtiyacı vardı biliyordu ki onun dışında kimse o adamı karşısına alıpta ölen kadının hakkını savunmayacaktı. Öte yandan kıza tüm bildiklerini anlatsada delil veremezdi. Bunu yapamazdı hem kendi hayatını hemde genç avukatın hayatını tehlikeye atamazdı. Ah.. kimi kandırıyordu eğer bu genç avukatın hayatını biraz bile düşünüyor olsaydı şu an bunları yapmaz direk elindeki delilleri polise verirdi. Ama oda korkaktı hemde bir genç kızın, hayatının yanacağını bilipte onu o ateşe kendi yanmamak için atacak kadar…
“Sana birşey göndereceğim. Ama önce davayı al.” Deyip genç kızın yüzüne kapattı telefonu.
Şimdi ya oda diğerleri gibi hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edecekti, ya da…
Genç kız saatte bile bakmadan yeni aydınlanmış
Havayla yola düştü. Üzerindeki dar pantolon-tshirt ikilisi, zaten küçük görünen yaşını daha da küçültüyordu. Umursamadı.
Davayı kolaylıkla alan genç kız şaşırmıştı. Telefondaki kadının dedikleri aklına gelince tereddütle telefona sarıldı. O sırada eve yetiştiği için bu eylemi odasına geçene kadar rafa kaldırdı.
Kadın her iki aramasınıda farklı telefon numaralarıyla yapmıştı. Genç kız polise olanları anlattığında polis numaranın sahibini bulmaya çalışmıştı ama hat kimsenin adına kayıtlı değil di. Kapıyı açan kardeşi Durukan’a şefkatle sarılıp yanaklarını sulu sulu öpen Asel küçük kardeşinden bunun için azar yemişti. Güldü. Kardeşinin öpülmekten nefret ettiğini bile bile yapıyordu bunu.
Nihayetinde odasına yetişmişti ve beklemeden yatağa atmıştı kendini.
Gene kapalı çalacağını düşünsede aradı Asel.
Üçüncü çalışta açılan telefonla istemsizce nefesini tuttu. Çalmasını dahi beklemezken açılan telefon afallatmıştı onu.
Tuttuğu nefesini bırakarak hızla konuşmaya başladı.” Dediğin gibi aldım davayı. Sende kim olduğunu ve bu olayla ne alakan olduğunu anlat bana. ” aceleciydi. Meraklıydı. Ve bu ikisi onun için hiç iyi şeyler doğurmayacaktı.
Kadın derin bir nefes aldı. Hala kızı bu ateşe atıp atmamakta kararsızdı. Son vicdan kırıntılarıda içindeki korkuyla yok olurken konuştu. “Onur Atağan. Bir oğlu var ve karısıda iki yıl önce meçhul bir cinayete kurban gitmişti. Şirket zincirilerinin sahibi ama o şirketler sadece yaptıkları pis işlere karavan olarak kullanıyor… onun yaptığından şüphelenmiyorum. Yapanın ta kendisi o.” Soluklanmak için durdu. İşte zor kısıma gelmişti. Asel sabırsızca devam etmesini beklerken kadın isteğini gerçekleştirdi. “Şimdi sana bir video göndereceğim ve ondan sonra bana inanacaksın. Ama videoya baktıktan sonra otomatikman sileceğim. Eğer bu işe gireceksen yanında kimse olmayacağını bilmelisin. Ya da ne kadar tehlikeli ve zarar göreceğini…” kız ürkmüştü, soyadı gibi olmayı istemişti o an ama ucu ailesine dokunan herşey onu tedirgin eder korkuturdu. Düşündü, mahkemeden koruma talep eder ve ailesini koruma altına alabilirdi. Hem birikmiş parasıda vardı onunlada özel güvenlikte sağladımı ailesinden yana korkmasına gerek kalmazdı. Öyle ümid ediyordu.
Aklına takılan bir soru vardı.”Ama neden?? elinde bu kadar delil var neden onları polise vermiyorsun? Ya da neden bana gösterdikten sonra kullanmama izin vermiyorsun? Peki neden hiçbir avukat davayı almıyor? Ve son olarak… bana kim olduğunu söyleyecek misin? “Ah sorular demek istemişti.
Kadın gene derin bir nefes aldı. Bu aralar bunu çok sık yapar olmuştu. Genç kızın sorularını cevaplaması gerektiğini biliyordu ama hala içindeki vicdanlı tarafı durduramıyordu. Genç kızın onlarla baş edemeyeceğini bile bile yangının tam ortasına bırakıyordu. “Öncelikle kendimi tanıtamam ama onların içinden biri olduğum için bu kadar delil toplayabildim ve yine onların içinde olduğum için eğer bunları polise verirsem yakalanmam dakikamı almaz. Akrabalarıma kadar herkesi öldürürler… yani cesaret edemedim. Ve avukatlar onlarda benim gibi cesaret edemiyor. Çünkü dava ile ilgilenmeyi düşünen her avulata tehtid mesajı yolluyorlar. Diğer bir soruna gelirsek neden delilleri kullandırtmıyorsun dedin,-” Asel somurtarak kadının sözünü böldü. “Senin olduğunu anlarlar. Çünkü delileri içerden biri dışında kimse toplayamazdı? Öyle değil mi?” Böyle bir kadınla konuştuğuna utandı bir an. Daha onaltı yaşındaydı o küçücük kız! Onun yerinde kendi de olabilirdi. Annesi, ablası, kardeşi ya da sevdiği herhangi biri. Asel’in gözleri doldu. Canice öldürülen kızın neler çektiğini sadece hayal etmiştide… şimdi hangi çaba onu geri getirebilirdi ki?
Bu işin peşini asla bırkmayacaktı. Eğer bugün bu olay kolayca üstü kapatılıp unutursa, kader yarın olacaklardan sorumlu değildi… Oda bunu biliyordu. “Evet.” Dedi mahçup bir ses.
“Peki… gönder videoyu ve delileri.” Dedi Asel omuzlarındaki yükün ağırlıyla. Başarabilecek miydi? Ya ailesine birşey olursa? Kadının dedikleri doğru muydu ki?
Kafasındaki soruları kadının onaylayarak ve birazdan telefona yollayacağını söylemesiyle rafa kaldırdı Asel.
Yaklaşık on dakikadır telefonun başında gelecek olan videoyu bekliyordu. Sonunda susadığını hissederek telefonunu da yanına alarak aşağı inmeye başladı.
Merdivenlerin sonunda kardeşi Durukan’ın oyuncaklarına takılmasıyla hunharca bağırarak yeri boylamıştı. Ah! Durukan!. İntikam mı almıştı o şimdi ablasından?
Kadın kızının bağırışıyla elindeki tavayla mutfaktan koşarken, ondan dört yaş büyük abiside beyzbol sopasıyla odadan bağırarak çıkıyordu. Elleriyle düştüğü yerden destek alarak doğrularken oram burma kopmuş gibi bağırırsam olacağı budur diye geçirdi içinden. Şirince, fazla korkuttuğu ailesine sırıttı. Dişlerinin arasından “Ah benim tatlı yaramaz kardeşim.” Diye küçük kardeşine sitem ederken aslında gidip kafasına geçirmek istiyordu. Kadın gözlerini devirirken, abisi sırıtarak kardeşine bakıyordu. “Böğrünü bıçakla söküyorlarmış gibi bağırdın.” Genç kız gülerek göz devirdi annesi gibi. “Burda felç bile kalabilirdim. ” dediğinde dalgayla genç adam sırıtmıştı. “Kötülere birşey olmaz kardeşim.” Kardeşi ile uğraşmaktan zevk alıyordu. Asel de bunun farkındaydı. Abisinin oyununu devam ettirdi. “O yüzden sana birşey olmuyor değil mi?” Deyip ‘puhaha’ gülüşlerinden attı.
Asel abisi ile atışırken telefondan gelen bildirim sesiyle tatlı atışmaya son verdi ve hızla odasına çıktı. Tam yatağa geçecekken komidindeki dolu su bardağı ile elini başına vurdu. Akıl havalardaydı. Nasılda yanındaki suyu farkedememişti?
Heyecandan eli ayağı titriyordu. Yatağa oturur oturmaz gelen mesajı açtı. Teknolojik aletlerde çok iyiydi Asel. Zaten bu yüzden kadının gönderdiklerini geri silmesi sorun olmadı onun için. Telefonuna öyle bir şey yapmıştı ki, cihazına gelen hiçbirşey karşı tarafın silmesiyle silinmiyordu. Yani kısaca herşeyi kopyalıyordu. Mesajlar, resimler,videolar,dosyalar,e-mail ler…
Gelen videoydu. Açmak için paş parmağını kaldırdığında bir an duraksadı. Göreceklerini hazır mıydı? Hayır. Peki bakacak mıydı? Evet.
Böyle bir lüksünün olmadığını hatırlatıp durdu kendine. Belki gördükleri ağır gelecekti ama kendi seçmişti ‘ağır işleri’ ailesi ‘ticari işler’ ya da ‘boşanmalara’ bakmasını istesede herzamanki gibi burnunun dikine gitmişti. Derin bir nefes alarak başlat tuşuna bastı. Ekranda ilk siyah birşey belirdi. Kamera hareket ettiğinde onun duvar olduğunu anladı. Gizli çekildiği anlaşılıyordu. Ekrandan uzakta ellilerinde bir adam belirdi. Yapılı dinç bir adam takım elbisesinin ceketini çıkarırken gülüş sesi geldi.
Aniden ekranda beliren iki adama hitaben “Getirin.” Demişti. Asel olacakları merakla ve korkuyla izliyordu. Herkese emir verdiğine göre Onur denen adam bu olmalı. Diye geçirdi içinden. İki adamdan biraz daha kısa olanın peki Onur bey gibi bir şeyler gevelemesi ile tahmininde yanılmadı Asel.
İki, iri yarı adam ekrandan çekilirken bir süre sonra boğuk bağırış sesleri geldi. İrkilmişti Asel.
“Bırak kızımı!” Diye bağıran genç kadın ağlamaktan konuşamıyordu. Onur denen psikopat adam, sırıtırken “şşh” işaret parmağını dudağına yaslamıştı.
“Yalvarırım kızıma dokunma. Onu bırak beni al.” Dediğinde adam, kahkaha atmış sonra ise aniden yüzü ciddi bir hal almıştı. Adamın psikopat halleri Asel’i dehşete düşürmüştü.
“Şuan zaten elimdesin. Kızında.” Dediğinde kadın yalvarmaya başlamıştı. Asel aniden videoyu durdurdu. Büyük kalbi kaldıramamıştı. Derin bir nefes aldı. Gözünden izinsiz düşen birkaç dalmayı eliyle sildi. Güçlü olmalıydı. Daha en başından böyle yaparsa nasıl devam edecekti?
Videoyu tekrar başlatmadan bir bardak suyu kafasına dikti ve komidine bırakarak telefona geri döndü.
Erkan karardığında Asel kaşlarını çattı. Daha sonra beyaz kalın bir yazı belirdi.
8 gün sonra… ekran hâlâ karanlıktı ama anlamlıramadığı bir ses geliyordu. Telefonunun ses tuşunu bulunca en son düzeyde getirdi. Bu nefes sesiydi! Derin derin alınan, yorulmuş, artık ölmeden önceki son birkaç dakikadaymış gibi…
Bulanık bir şekilde görünen ışıkla ekran hareket etti. Gene uzakta yerde uzanan bir kadınla, başında o adam duruyordu. Ekran netleştiğinde onun önceki kadın olduğunu anladı. Yüzünü istemsizce buruşturmuştu Asel. Kadın resmen çökmüştü nefes alırken bile inliyordu.
Onur denilen adamın yanındaki en fazla onaltı yaşındaki, elleri bağlı sandalyede oturmuş kız bağırarak ağlıyordu. Kadın “su” diye mırıldandığında ağlayan kız daha çok ağlayarak “Anne” diye bağırmıştı. Annesinin zorla aldığı derin bir nefesle hızla Onur’ a dönmüş.”Lanet olsun. Ver şu suyu ölüyor görmüyor musun?” Demişti. Asel kızı bir yerden tanıdığını biliyordu. Sanki daha önce görmüştü bu kızı.
Psikopat adam sırıtarak “Herşeyin bir bedeli var solin. Baban kumarda yenildi, seni bana vermek zorunda kaldı. Sende annenin ölmemesi için kendini bana vereceksin.” Dediğinde kanı çekiliyormuş gibi hissetti Asel. Tahmin ettiği şey olmaması için içinde dualar ederken videonun devamına baktı.
Solin annesinin acı dolu inlemeleri içerisinde bir süre ağladı. Yerde yatan kadın bir anda öksürmeye başladığında Asel yerinden doğruldu. Eğer hemen müdahele edilmezse kadın ölecekti. Solin çığlık atarak annesine yönelirken adamın talimatı ile durduruldu. Solin çığlık çığlığa ağlarken “Tamam pislik herif. Tamam!” Dediğinde adam istediğini almış, memnun bir şekilde sırıtıyordu.
Asel’in korkuyla çarpan yüreği dayanamazken oda ağlamaya başladı. Zaten buraya kadar zor tutmuştu. Adamlar kadını götürürken Onur denen adamda kıza sakin olmasını ve annesinin iyi olacağını söylüyordu.
Allah aşkına derdi neydi bu adamın? Psikopat şizofren gibi davranıyordu. Bir an gülümsüyor bir an gürlüyordu.
Sonrasındaysa ekran kararmış ve iki gün sonraya gitmişti.
Ekranda Solin belirirken gene ağlıyordu. İçi burkuldu genç kızın. Yatağın üzerinde, kendine sardığı çarşafla elini kendine dolaşmış oturuyordu. Asel kızın sol elindeki dövme ile sarsıldı. ‘O.A’ Solin uçurumdaki kızın ta kendisiydi! Asel transa girmiş gibi kıpırdayamaken kız ağlamaya devam ediyordu. O- Onur, A- Atağan işte! Diye geçirdi içinden. Sevinse mi üzülse mi şaşırmıştı. Sonunda bir delil bulmuştu.
Solin hiddetle yerinden kalkınca çırılçıplak vücudu ortaya çıktı. Her yeri yara bere içindeydi. Asel kendini tutamayarak kızın ismini sayıkladı ve sesli bir şekilde ağladı. Daha sonra ev ahalisinin gelmesinden korkarak banyoya girdi ve musluğu açtı.
Kıyafetleri ile altına çökerken yanaklarındaki sıcak akıntıyı hissedebiliyordu.
Elleri biraz uzağında,avuçları içindeki telefonu sudan uzak tutuyordu.
Videoyu tekrar başlatırken içinden bunları çekerken sessiz kalan kadına en sert küfürleri ediyordu.
Video başlandıktan bir süre sonra kulağını dolduran silah sesiyle irkildi Asel. Ekrana baktığında yere yığılan Solin’i gördü.
Suyun altında aniden kalkınca kayıp düşen genç kız içinden ‘hayır hayır’ diyerek telefona uzanıyordu. Başı yere değmeden dursada sırtı feci şekilde ağrıyordu.
Sonunda telefona uzanabildiğinde bişey olmamasını umarak ekranı açtı. Ekranda yere yığılmış Solin’i görünce bir an kendini bunu görmektense olsaydı demekten alı koyamadı.
Titrek eliyle yerden destek aldı ve doğruldu Asel. Sırtı duvarla birleşince vakit kaybetmeden videoya odaklandı.
Açıya giren adamla Asel telefona doğru tükürdü. Bu adamı liğme liğme etmek istiyordu. Kıza ifadesiz bir şekilde bakarken ekran karardı ve video sona erdi.
Zaten sonra olanları da biliyordu. Kızı tanınmaz hale getip uçurumun oraya çöp gibi atmışlardı.
Asel o gün yemeğe bile inmeden saatlerce ağladı.
————-
Sabahın ilk ışıklarında gözlerini açan genç adam çalan telefonuna baktı. Bu saatte onu arama cüretinde bulunan da kimdi?
Ekrana bakmadan açtı ve kulağına dayadı. Karşı tarafın sesini duyana kadar sesizliğini korumuştu.
“Alo? Savaş bey ben kişisel avukatınız Yakup Güngören. Efendim babanıza, ağır suçlamalarla açılan DAVA var. Nasıl oldu anlamadık bile ama basın dahi bunu öğrenmiş.” Genç adam duyduklarıyla alev alırken herkes öfkesinden nasibini alacaktı…
“Ne gibi suçlamalar?!?” Avukat bozuntusuyla ve bunu durduramayan diğerleriyle daha sonra ilgilenecekti.
“Efendim iki gün önce ölen onaltı yaşındaki, Solin Kara davasıyla ilgilenen avukat, cinayeti işleyenin Onur bey olduğunu iddia ederek dava açmış. Çocuk istismarı, zorla alı koyma, yaralama, kadına şiddet ve cinayyetten yargılanacak. Henüz delili olup olmadığını bilmiyoruz ama suçlamaların ağırlığından dolayı davayı açan avukata deliler için zaman verilecektir.”
Genç adam öfkeyle elindeki telefonu duvara fırlatırken hızla yatağından doğruldu. Babasının ve kendisin başarılı bir iş adamı olduğu için düşmanlarının olduğunu biliyordu. Ama hangisi babasına iftira atmaya cesaret ederdi ki?
Banyoda rutin işlerini halledip dolabına yöneldi. Kapağı sertçe açarken fazla öfkeliydi. Siyah tshirt ve siyah pantolon ikilisi ve gene siyah sporları ile fazla siyahtı. Ama o buydu zaten siyah…
Odasından çıkarken yedek telefonunu yanına almayı akıl ettmişti bu sinirle.
Babasının evine geldiğinde arabadan indi ve daha kapıları bile kapatmadan eve doğru sert adımlarla yürümeye başladı. Bir an önce olup bitenleri öğrenmek istiyordu.
Kapıyı kırarcasına çalarken diğer eli zilin üzerinde sabit duruyordu. Kapıyı açan genç hizmetçi sinir olmuştu ancak karşısındaki adamı görene kadar.
Genç adam yılışık hizmetçiyi yolundan çekerek içeri daldı. “Baba!” Bağırarak salona girdiğinde adam oğlunun sesiyle ayaklandı.
“Savaş?”
“Neler oluyor? Kim sana neden böyle bir iftira atsın?” Adam içten içe sevinmişti. Demek oğlu onun öyle bir şey yapacağını aklının ucundan bile geçirmiyordu. İftira olduğunu düşünüyordu. Bu iyiydi.
Yaşlı adam her zamanki gibi oyunculuğunu konuşturdu. Dudaklarını büzdü ve sıkıntılı bir nefes alıyormuş gibi yaptı.
“Biliyorsun oğlum düşmanlarımız başarılarımızı hazmedemiyor. Her an açığımızı kolluyorlar. Ama bende bu kadar ileri gideceklerini ve basit bir plan yapacaklarını tahmin etmemiştim. Daha yeni avukat olmuş bir kızı kullanıyorlar ama kızda az değil dikkat etmeliyiz.” Dediğinde genç adam en kısa zamanda o avukatla görüşmeyi aklına kazıdı. Merak ediyordu kimdi bu canına susamış kişi?
————
Asel sonunda kendini yatağa attığında derin bir nefes aldı. İki gündür hiç durmamıştı. Onur Atağan’a dava açmış, basına haber sızdırmış böylelikle canını yaktıkları insanların ona ulaşacağını düşünmüş ve ummadığı birşey yüzünden delil toplamak zorunda kalmıştı. Bütün deliller telefondan silinmişti. Kadını ciddiye almadığı için kendine söverken yatakta sağa döndü ve tekrar düşünmeye başladı.
Şu an kadar birtek delil dövmeydi. Solin’i incelemek için gittiği otopsi odasında sol elindeki dövmeyi gizlice çekmişti Asel. Emindi ki ordada adamları vardı.
Daha sonra aklına gelenle hızla doğruldu yerinden.
Videoda kimin Solin’i uçuruma attığı görünmüyordu. Belkide adam kendi adamlarını kullanmıştır bu işte.
Asel sevinçle yerinde zıplarken saate baktı. Saat gece 03.09 du. Bu saatte gidemeyeceği gerçeği az buçuk moralini bozsada delil bulma heyecanı onu sabaha kadar tutardı.
Öyle de olmuştu.
Sabah erkenden hazırlanıp evden çıkmıştı.
Asel bu sefer arabasının anahtarını unutmamıştı.
Arabasına binerken çalıştırmadan iki arkadaşını aradı.
Araştırmacı Merve ve laboratuar da çalışan erkek arkadaşı Furkan.
Olay yerine geldiğinde arkadaşları hala gelmemişti. Yaklaşık on dakika sonra ona doğru gelen siyah motorla gülümsedi. Motor tutkunu arkadaşı gelmişti.
Kaskını çıkartırken sırıtıyordu. Asel alışkındı onun bu hallerine herzaman ne olursa olsun deli dolu biriydi Furkan. Yanına gelirken konuştu.”Bizim acemi avukat üçüncü davasınıda mı bulmuş? Kızım sen yakında köşeyi dönersin.”
Sırıttı Asel. Gözlerindeki yaramaz pırıltı hoşuna gitmişti Furkan’ın. “Merak etme zengin olursam değişmem.” Gülüştüler. Belkide son kez…
Daha sonra onlara katılan Merve’yle işe başlamışlardı. Sivri dilli arkadaşıyla zor olmuştu ama sabretmişti Asel. Giderayak kalbini kırmak istememişti kız arkasaşının.
Asel yorgunlukla ve hiçbirşey bulamamın verdiği sinirle yere otudu. Yanına gelen Merve arkadaşının bu haline üzülmüştü. “Üzülme, arkadaşlarıda çağırır daha detaylı ararız. Eminim bir açıkları vardır.” Gülümsedi Asel hernekadar ağlamak istesede.
Yerden kalkmak için avuç içlerini yere bastırdı. Tam o sırada avuç içine yapışan sert şeyle eline baktı.
Avucundaki kol düğmesiyle âdeta gözleri ışıldamıştı Asel’in. Çığlık atarak elindeki düğmeyi Merve ve Furkan’a gösterirken ağzı kulağındaydı.
Şeffaf bir kabın içine koyduğu düğmeyi Furkan’a vermişti. Üstündeki parmak izinin işine yaramasını umdu.
Asel sanki mesajı almış gibi tekrar canlandı ve daha hevesli bir şekilde aramaya koyuldu.
Elindeki büyütecle yerde sürünüyordu ama umursamadı. “Buldum!” Diye çığıran arkadaşı ile hızla o tarafa döndü Asel. Eldiveninde sanki her an kırılacakmış gibi tuttuğu kısa saç teliyle o tarafa koştu. “Yavaş lan düşecek.” Arkadaşını azarlamıştı Merve.
Kaba koyduğu saç telinide çantasına atarken gözleri ışıl ışıl olmuş arkadaşına gülümsedi.
Asel Merve’nin kabı çantasına atmasına anlam verememişti. Laboratuar da çalışan Furkan dı?
Asel’in gözlerindeki soru dolu ifadeyle Merve konuşması gerektiğini anlamıştı. “Senin davan boyunca beraber çalışacağız.” Dediğinde Asel anladım dercesine başını sallamıştı.
Asel arkadaşlarıyla vedalaşırken en kısa zamanda ona haber vermelerini istemişti.
İşin sonunda bir bez parçası bir saç teli ve son olarakta bir adet kol düğmesi bulmuşlardı. Tabi Solin’in elindeki o dövmeyide unutmamalıydı.
Merve’yle olanları canlandırmış tahminler yürütmüşlerdi. Tahminler çok işine yaramıştı Asel’in
Asel tam eve dönmek için çantasına eğilmişken gördüğü bir çift siyah ayakkabı ve pantolonla yerinden sıçramış, kafasını hızla kaldırmıştı.
Ona nefret ve alayın harmanlandığı gözleriyle bakıyordu. Neden öyle baktığına anlam verememişti. Ya da kim olduğuna?
Siyahları ürkütücü ve esrarengiz bir cinayeti anımsatırcasına bakıyordu. Karanlığı mesken tutmuş, haşin çehresine harlanmış siyah hareleri öyle bir oturmuştu ki Asel gözlerini alamamıştı.
Nefretle parlayan gözlerine baktı, öfkenin ve kızgınlığın bu yüzde kalıcı bir dost olduğu su götürmez bir gerçekti.
Kaşlarını soru sorar derecede kaldırdığında adam konuşmaya başladı. Ama bir sorun vardı. Konuşurken neden Asel’in üzerine yürüyordu?
“Asel ürkmez 22 yaşında, intihar etmek için üçüncü davasında babama iftira atıyor. Cidden o çalıştığın sikikler daha iyi bir plan kuramadılar mı?” Asel şaşkınlıkla adama bakarken dediklerinden hiçbirşey anlamamıştı. Öte yandandan edilen küfür kulaklarına iliştiği ana yanaklarında kırmızı dumanlar olarak çıkmıştı adeta. Kızaran yasaklarını görmezden gelerek soru işaretleri ile adama baktı.
Genç adam kızın bu hiçbirşey anlamış masum hallerine daha çok sinirlenmişti.
Asel üzerine gelen adamın aniden durmasıyla bir adım daha geri gidip araya mesafe koydu ve durdu.
Genç adam öfkesine hakim olabilen biri değildi. Çünkü hiçbir zaman öfkesine hakim olmak zorunda kalmamıştı.
“Ne demek istiyorsunuz? Ben gerçekten anlamıyorum sizi?” Diyen Asel, Genç adamın sabrını zorluyordu.
“Bana bu ayaklar sökmez ulan! Kalk siktir git al şu şikayeti. Sonrada kimin için çalıştıysan isimlerini ver.” Asel, yeni yeni bir şeylerin farkına varıyordu. Sanırım ilk tehdidini alıyordu.
Asel de sinirlenmişti.”Öncelik benimle düzgün konuş. Kimseye çalıştığım yok benim. Ve davayı falan da geri çekmiyeceğim. Git söyle patronuna, o kıza yaptıkları yanına kalmayacak. ” Genç adam adeta Asel’in üzerine atlayacak durumdaydı.
Asel çenesi kasılmış, yumuruklarını sıkmış ve sinirden alnındaki damarları belirginleşmiş adama baktı inatla. Korkuyordu ama herzamanki gibi belli etmiyordu.
“Sana öyle birşey yaparım ki bu konuşmamı mumla ararsın.” Asel irkilmişti. Bu kadar korkutucu bakmak zorunda mıydı? Ya da bu kadar sert konuşmak?
“Hiçbirşey de yapamazsın. Bana birşey olduğu anda polis o patronunun ensesine çöker.” Asel cesur konuşmaları Genç adamı etkilememişti aksine sinirle güldürmüştü. Ona göre Asel’in bu tavırları salaklıktan başka birşey değildi.
Genç adam erkeksi sesiyle tısladı. “Ben kimim Asel?” Asel konuyla alakasız bu soruya anlam verememişti. Kaşlarını çatarak cevap verdi. “Dava açtığım kişinin adamı?”
Genç adam başını iki yana salladı. “Savaş Atağan.. Azrailin…”
YENİ KURGUM DAVA’YLA KARŞINIZDAYDIM. İSMİNDEN DE ANLADIĞINIZ ÜZERE HAYALİMDEKİ MESLEK ÜZERİNE YAZDIĞIM BİR KİTAP. BU KİTAPTA DAVALARIN KİRLİ YANLARINI ANLATTIM. PARAYLA VE GÜÇLE NELERİN ÜZERİNİN ÖRTÜLDÜĞÜNÜ. MAZLUMUN HAKKINI SAVUNURKEN SEHİT OLAN ONCA AVUKATIMIZIN NELER ÇEKTİĞİNİ…
YETERİNCE SPOİ VARDİM :Df
BEĞENECEĞİNİZİ DÜŞÜNDÜĞÜM KİTABIMDA YANIMDA OLMANIZ DİLEĞİ İLE (:
Huzurla kalın?
Doğaçlama kısımları ve kişiler hariç kurgu tamamen gerçektir.