images

Yağmurlu bir günün ardından güneş ona bel bağlayan herkesi yarı yolda bırakarak yeni bedenlere yeni yüreklere sözde umut tohumları ekmeye gitmişti. Oysaki daha gecenin sıcaklığını hıssedemeyen bir çok insan vardı. Şimdi ne olacaklardı onlara? Hani güneş :sevgiydi, umuttu, huzurdu…. Basit insanlar. Küçük insanlar. Gece ise onu kabullenmiş büyük insanlara adeta bir anne edasıyla kucaklamıştı. Shi gözlerini istemsizce açarken yüzüne çarpan ay ışığını iyice hissetmeye başlamıştı. Yavaşça kafasını saman yastıktan kaldırıp ufak pencereye doğru yürüdü. Dışarıda toprak ve yağmurun o eşsiz ama acı kokusu tüm duyularını sardı. Derin derin nefes alırken ayın dolunay şeklini aldığını farketti. Muazzam fakat sessiz bir çığlık koptu birden shi nin yüreğinden. Kimse duymamıştı duymayacaktı da. Seher vaktiydi artık güneş yavaş yavaş dünyanın bu tarafına görünmeye başlamıştı. İnsanların çoğunu heycan sarmıştı bile. Sonuçta onlar için güneş bir umuttu demi! Oysa daha dün bırakıp gitmişti. Daha öncede gitmişti ve yine gidecekti. Gelde kör birine renklerden bahset. Bütün gece ayakta olan shi bedeninin verdiği zayıflık yüzünden uyuya kalmıştı. Az sonra sıyah giyimli, iri yarı ıkı gardian demir kapılara vurarak şöyle dediler. “Nasıl halen uyuyabiliyor böyle? Başına ne geleceğini bilmiyormu?. Sonra gülerek çekip gittiler. Oysa Shi her şeyin farkındaydı. Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Belkide en çok bu zoruna gidiyorudu.” artık ne olacaksa olsun. YETER!!! Diye haykırırken izin isteyip içeri yaşlı bir adam girdi. Elinde ufak bir kitap ve kalem vardı. Shi heycanlanmaya başlamıştı. Yaşlı adam kibar bir şekilde
Şiir okumayı ve yazmayı sevdiğini öğrendim. Bende sana bir şiir kitabı, kalem ve bir kaç tane boş sayfa getirdim. Umarım biraz seni mutlu eder. “
Göz yaşlarına boğulan Shi ne diyeceğini bilemiyordu. Sadece
Teşekkürler diyebilmişti. Az sonra içerden
İşin bittiyse çık artık dışarı ıhtıyar. dedi
Yaşlı adam üzerine sinen tozu sirkelerken Shi birden hapşırmıştı.
Çok yaşa. Genç delikanlı
Bunu duyan Shinin yüzünde acı bir tebessüm belirdi. Ve yaşlı adamda gitmişti zaten.
Elindeki şiir kitabını yedinci defa okurken nihayetinde karanlık çökmüstü. Pencerenin önüne geçip kalemine hemen sarıldı. Acımasıca kalemi beyaz kağıdın uzerınde götürüp getiriyordu. Her harfı yazdıktan sonra baştan tekrar okuyor ardından diğer harfı yazıyordu. Titiz ve acımasız bir şekilde yazıyordu. Bütün bir yaşam enerjisini buna harcıyordu sanki. Sanki bir daha tutamıyacktı bu kalemi sanki bır daha yazamayacaktı…
Bütün bir gecesini buna ayırmıştı ve ertesi günün ortalarıydı.
Dünki yaşlı adam tekrar gelmişti ve Shinin dibinde bitmişti.
Shinin elleri yara içindeydi. Yerde bazı kan izleride vardı.
Noldu sana. Kendine zarar verecek birşey yapmadın demi?
Bir önemi yok. Dedi shi.
Ve ardından elindeki kıtap ve sayfaları yaşlı adama uzattı.
Bu gece bunları oku. Ama sakın gece olmadan okuma…
Az sonra gardiyanlar içeri gelip Shinin başına sıyah bır çuval geçirdikten sonra götürdüler. 7 yıldır ilk defa bu zındandan çıkmanın heycanı yaşıyordu. Oysa nereye gittiğinide çok iyi biliyordu. Kısa bir yürüyüşten sonra Shinin başındakı sıyah çuvalı çıkartırken gardiyanlar, Shi yuzunde hissettıgı ruzgara ruhunu teslim etmişti. İdam sehpasına çıkarken ilk basamakta annesni hatırladı.
Ne güzel gülüyordun anne. Sen gülünce ben beni umursamadan yaşıyordum.
İkinci basmaða adım attıðında sadık dostunun yüzünü görüyordu.
Benim sadık dostum. Sende mi geldin bu vefasız arkadaşını uğurlamaya? Senden hemen önce ay yüzlü annem vardı. Ona sahip çık olur mu?.
Derken adımları onu 4.basamağa götürmüştü. Tam o esnada donup kalmıştı. Hiçbir şey diyemiyordu. Duymuyordu. Dışardaki serin rüzgar bile sessizliğe gömülmüştü. Nefes alırken bile ölümü ağır ağır yaşıyordu. Daha fazla dayanamadı ve
Sende mi? Seni göreceğimi bilseydim daha erken buraya gelirdim. Ama artık çok geç. Çok geç kaldın be sevdiğim. Çok geç kaldın.
Shi göz yaşlarıyla bütün ruhunu yıkarken kendini çoktan idam sehpasının zirvesinde bulmuştu. Etrafındaki büyük kalabalık sessiz sessiz izlerken bu kendinden geçmiş cesedi. Shi ise daraðacının ipine selam veriyordu. Çünkü hiç kimse bu ip kadar onu beklememişti. Az önce yazdığı bazı satırlar diline dolanmıştı.

Her darağaç insanı öldürürmü?
Ya da sadece idam cezasına çarpırtıranalar mı darağacına gider?

Belki darağaç yaşam ipinin koptuğu değilde düğümlendiği yerdir.
Ölüm. Ölüm aslında yaşantının yaşına ağır gelmesi değilmidir?



Bu satırları gevelerken daraðacı ipi çoktan çenesine geçmişti.
Artık ertelenen yedi yılın ardından nihayet belirlenen kaderi yaşıyordu. Hiç pişman değildi. Kesinlikle üzgün deðildi sadece tek bir dileği vardı
BU DARAĞCI İPLERİNİN SEVDİĞİ KADININ SAÇLARI OLMASIYDI….

Tags:
Paylaş
0 Yorum

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account