20210418_193111

Selamun aleyküm Meyranin güzelleri hayırlı ramazanlar, bu kitap kısa olduğu için keyifli okumalar çiçeklerim!???

Yağmur Karayel’den

Çalan alarm sesi zannederek telefonu ben deyim yüz siz deyin iki yüz kere, kapadım. Arayan ev arkadaşım Öyküymüş meğersem. Uykulu uykulu gözlerimi ovalayarak boğuk yeni uyanmış sesle ;

“Efendim Öykü sabahın 7 buçuğunda rüyanda mı gördün beni?” Diye ben hala yarı uykulu yarı homurdulu bir şekilde esnerken ve bu saatte beni uyandırdığı için Öyküye söverken Öykü;

“Merti kreşe bıraktım, sen aylak aylak uyu Yağmur. Ah Yağmur iyiki ben not aldım ajandama bugün Yılmaz Holdingin özel sekreterlik ön elemesi var.” Demesiyle yatağımda yılan ya da bir yırtıcı hayvan varmışcasına fırladım. Bağırarak ;

“Öykü, ön eleme bugün müydü şaka mısın kızım? Benim şuan sadece bir saatim var, giyeceğim kıyafetlerimi bile beyaz gömlek falan ütülemedim bittim ben bittim.” Dedim Ev arkadaşım Öykü ;

“Ben hepsini yaptım sadece kalk giyin ha kahvaltını yapmayı unutma.” Dedi bende ;

“Sen süpersin canım hayat kurtaranım yapmaz mıyım? Mert nasıl?” Dedim Kardeşim kanser hastası ve daha altı yaşındaydı. Kemoterapiye başlamıştık saçları dökülüyordu evde, daha da stres olunca doktorun önerisi ile kreşe yazdırsak da maddiyat açısından elimiz sıkışmıştı. Öykü bankacıyken ben hala işsizdim. Annem ve babam Mert çok küçükken trafik kazasında vefat etmişti. Yaklaşık dört yıl oluyordu. Ben o zaman lise son öğrencisiyken, Efe iki yaşındaydı. O arabadan Efeyle ben sağ kurtulmuştuk.

Öyküyle üniversitede tanışmıştık. Halkla İlişkiler Bölümü mezunuydum. Bu sekreterlik işine umudumu bağlamıştım. Sakar, neşeli, panik insanken Öykü düzenli, sakin biriydi. Birbirimizi tamamlıyorduk. Ben Mert, olayı ile üzülmüştüm Öykü bunu anlamış olacak ki şakayla karışık ;

“Hadi hadi, geç kalacaksın tembel uykucu tavuk.” Dedi Bende ;

“Tamam be kızım şans dile hadi öptüm.” Dedim Öykü ;

“Bol şanslar. Yağmur sakarlık yapma bari bu sefer.” Dedi bende kahkahayı bastım son sekreterlik başvurumda orada üst yetkilinin üzerine aşırı heyecandan kahve dökmüştüm.

Öykü işine gidiyordu, fazla tutamazdım ben de elemelere. Telefonu kapadık. Hızlıca üzerimi giyinip, Öykü’nün hazırladığı kahvaltıdan haşlanmış, bir parça yumurta bir yudum süt olup alarak son kez aynada görüntüme bakarak çıktım. Gayet, güzel ve şıktım.

Otobüsle Yılmaz Şirketi bulacağım diye canım çıksa da en sonunda bulmuştum. Gömleğime gelirken dayanamarak aldığım çikolatalı dondurmayı damlatmıştım. Islak mendille onu silerken, iyice dağılmıştı. Hızla şirketten içeriye girdim. Kadın bana yaka kartı verdi. Özel Sekreter Adayı 11 Yağmur Karayel yazıyordu. Beyaz gömlekteki çikolata lekesi sinirlerimi bozduğu için hala onu silmeye devam ederken kaya gibi sert bir bedene çarpmamla durdum. Koca boğazım, çikolata krizim ve en önemlisi sakarlığım başıma belaydı. Başımı kaldırdığımda lacivert takım elbiseli adam bana sert ve soğuk bir şekilde bana bakıyordu. Ben özür dileyerek, gideceğim sırada kolumdan tuttu ve yaka kartıma bakarak ;

“Yağmur Karayel Özel Sekreterlik Adayı 11” dedi o buz gibi sesiyle ben kolumu ondan çekerek, elemelerin olduğu yere geldim. Başta her şey güzel gitse de garip bir şekilde fazla heyecanlı olmama karşın şaşkınlık yapmasam da kıl payı kaçırıp ikinci olup elenmiştim. Ne yapacaktım? Annemle babamdan tek yadigar kalan biricik kardeşim, Mert’in masraflarını nasıl karışılacaktım?

Arayan Öyküydü. Öyküye işin olmadığını söyledim ağlayan ses tonumla ;

“Biliyorsun Öykü kardeşim Mert hasta onun tedavi masraflarını nasıl karşılayacağım?” Dedim o beni telkin etmeye çalışsa da ben daha fazla konuşmak istemediğimi söylerek kapadım. Tam gidecekken arkamdan o buz gibi soğuk ses tonundaki ses ;

“Ben Yılmaz Holding’in Ceo’su Toprak Yılmaz. Torak Yılmaz’ın özel sekreteri olamadın belki ama karısı olur musun?” Demesiyle ben ona dönerek göz yaşlarımı sildim ve gülmeye başladım.

“Canım sıkkın git şu başımdan kimsen sabah şirkette de karşıma çıktın. Git başka biriyle dalga geç.” Dememle az önceki elemeleri yapan sekreter ;

“Toprak bey, özel sekreteriniz seçildi.” Dese de onu duymadı hızla ve büyük adımlarla aramızdaki mesafeyi kapatarak benim yanıma gelip ;

“Yağmur Karayel az önce telefonda konuşurken duydum kardeşinin tüm masraflarını, karşılayacağım ama benimle iki yıl anlaşmalı evlilik yaparsan.” Dedi ben duyduklarıma inanamıyordum. Ben susunca adam gidecekken başka şansım yoktu ;

“Peki tamam kabul ediyorum.” Dedim ve kaderimiz böylece başlamış oldu…

Yağmur Karayel’den

Topuklu ayakkabılar benim için çileydi, iyiki telefonda Öyküy’le konuşurken değiştirmiştim beyaz rahat spor ayakkabılarla. Konuyla ne alakaydı şimdi ulan Yağmur diye söylenirken içimden, hop hop ben biraz önce ne demiştim. Ben evet kabul ediyorum mu demiştim? Kaya gibi duran adam, arkasına bakmadan giderken durdu ve ukalaca ;

“Peki ya şimdi ben, vazgeçtiysem Yağmur Karayel.” Dedi adımı nereden biliyordu, ah tabi yaka kartından. Ben önce ne diyeceğimi bilemediğim için ağzımdan kocaman bir hah sesi çıktı. Bu adam benimle gerçekten dalga falan mı geçiyordu? Kameralar nerede abicim, el sallayacağım. Ben bu ufak çaplı şaşkınlığı üzerimden atınca boğazımı temizleyerek ;

“Siz bilirsiniz Toprak Bey.” Diyerek gideceğim sırada ;

“Dur.” Dedi ben zaferle gülümsedim sonra çaktırmamak için tek kaşımı kaldırarak ona garip garip bakarken ;

“Ne oldu Toprak Bey, fikrinizi mi değiştirdiniz?” Dedim keyifle sırıtırken o ise ukalaca ayakkabımın açılmış bağcığını göstererek ;

“Ayakkabını bağla. Yere çakılabilirsin. Genelde önüne çıkan büyük şansları bu kadar kötü değerlendiren birisi sakar ve dikkatsizdir.” Dedi ve şirkete doğru giderken ben sinirle baş parmağımı onu göstererek ;

“Sen sen sen.” Derken beyaz spor ayakkabımla ayağımı yere vurmamla az önce söylediği bağcığıma takılıp düştüm. Toprak bey benim yere düşmemdeki ah sesiyle soğuk çehresindeki, tebessümle güldü. Ben daha da sinirlendim. Kalkmaya çalışsam da bileğim kötüydü defalarca kalkmaya çalışsam da beceremedim. Birisi beni kucağına aldı. Ne kucağına mı aldı? Töbe bismillah. Yüzüne baktığımda esmer yakışıklı spor ama şık giyinen meteordu. Beni şirketin karşısındaki her halinden pahalı olduğu kafeye bütün ısrarlarıma rağmen, getirdi. Kafe sahibi ;

“Hoş geldiniz Ekin bey.” Dedi demek bu yakışıklı esmer meteorun adı Ekindi. Çocuk ;

“Bana hemen buz getirin. Hanımefendinin ayağı büyük ihtimal burkuldu. Allahüteala bir adam bu kadar yakışıklı olabilir miydi. Esmer bomba. Ekin denilen çocuk getirilen buzu tam bileğime koymasıyla acıyla zıpladım. Garson kız bana kıskançlıkla bakıyordu. Sinsi bakışlarını yakalasam da düşündüğü gibi bir şey yoktu. Ekin benim acıyla zıplamamla ;

“Biraz daha dayan Rapunzel.” Dedi Rapunzel mi? Ah sen de Romeom ol. İç sesimin o Jüliyetti lan Yağmur dese de aman, Ekin bana mı bakacaktı tek mesele kişileri karıştırmam mıydı yani? Edebiyatım her zaman kötüydü.

Uzun saçlarıma Rapunzel  demişti galiba. Biraz dişimi sıktım ve en sonunda bitti. Ekin ;

“Daha iyi ayağın ama böyle yürüyemezsin. Seni evine ben bırakacağım.” Dedi ben otobüs durağına gitmek istesem de izin vermedi. Kırmızı lüks aracına bindik. Hayatımda Ekin olmasa böyle bir araca binemezdim herhalde. Eve yakın yerde inmek istesem de Ekin izin vermedi ve beni eve kadar koluma girerek götürdü. Allah’ım çok kibardı. Hiç öküz Toprak Yılmaz gibi değildi. Bay ukala. Bir dakika ben ikisini neden kıyaslamıştım ki şimdi?

Kapıyı açan ev arkadaşım Öykü, beni ve yanımdaki esmer meteoru görmesiyle içtiği kahveyi püskürttü öksürürken Ekin güldü. Cansu baya öksürdükten sonra ;

“Hoş geldiniz de kızım bu ayağına ne oldu?” Dedim Ekin ;

“Korkmanıza gerek yok arkadaşınız gayet iyi hafif bir burkulma.” Dedi Öykü her zamanki bilmişliği ile ;

“Sana sormadım.” Dedi Ekin bu beklemedi tepki karşısında afalladı. Ben uyarı mahiyetinde öksürdüm. Öykü yoksa, Ekin’e kafa göz dalma potansiyeline sahipti. Ekin ;

“Ben artık gideyim geçmiş olsun.” Dedi Öykü ;

“Bence de gidin.” Demesiyle Ekin ona göz kırparak ;

“Benden demesi bu kadar sinir bünyenize hiç iyi değil küçük hanım.” Diyerek lüks kırmızı aracına doğru giderken Öykü ;

“Sana soracaktım.” Diye çıkıştı arkasından, ben bu hallerine gülmekle yetinirken Öykü’nün sinirli dolu bir bakışıyla bir suçlu gibi ellerimi yukarıya doğru kaldırarak ;

“Komutanım suçum yok. Her şeyi anlatacağım.” Dedim o sırada kardeşim Mert bana ;

“Ablaaa” diye sarılarak yanıma geldi. Beni biraz olsun kurtardı. Öykü ellerini birleşirmiş ters ters bana bakmaya devam ediyordu. Galiba Mert, beni şimdilik kurtarmıştı.

Öyküye her şeyi anlatmıştım. Bana hak vermişti ama Ekin’e baya sövmüştü yani. Deli kız.

Tam uyuyacaktık ki çalan kapıya Öyküyle aşağı indik. Bir tane orta yaşlı adam ;

“Yağmur Karayel’in evi mi acaba?” Dedi Ben başımı olumlu anlamda salladım. Adam gecenin karanlığında şakır şakır yağan sağanak yağışın altında siyah şemsiyesiyle, bakımlı birine benziyordu. Bizim gibi orta varlıklı kişilerle ne ilgisi olabilirdi. Adam konuşmaya devam etti.

“Toprak Yılmaz gönderdi beni efendim. Öncelikle bu anlaşmalı evlilik kağıdını imzalamanız lazım ve kardeşiniz küçük beyle sizi villaya götürmem lazım.” Dedi Ne yani bu adam vazgeçmemiş miydi? Öykü ;

“Anlaşmalı evlilik mi? Sözleşme mi?” Dedi ben ona sırıtarak olanları müsaade edip anlattım. Öykü başta kabul etmese de zorla ikna ettim. Tek şartla o da gelmek istedi villaya. Beni yalnız bırakmayacağını söyledi. Ben de mecbur kabul ettim. Villanın kapısını çaldık. Beyaz önlüklü güler yüzlü bir hizmetçi kapıyı açtı.

Villaya geldiğimizde Mert sevinerek;

“Abla bu ev çok güzel arka bahçede havuz ve çocuk parkı var.” Dedi Öykü hayran hayran villaya bakarak ;

“Buraya ev diyeni Allah çarpar saray yavrum burası saray.” Dedi ben kolunu cimcikledim kendine geldi Öykü. Koltukta oturan Toprak bey sesimizi duymasıyla bize doğru döndü ve ;

“Yağmur Karayel yanındaki kim?” Dedi

“Kendisi benim ailem, olur arkadaşım Öykü Öz. O da bizimle kalacak.” Dedim kararlılıkla

“Olmaz. Çünkü dedem bizi gerçek evli sanacak ama bize yakın olabilir.” Dedi itiraz edeceğimiz sırada Toprak bey bize ters bakarak ;

“Şansınızı fazla zorlamayın hanımlar ben şu ekstra çıkan küçük hanımı birini arayayım gelsin alsın bir villa ayarlatalım.” Dedi Mert’i bir bakıcı alıp odasına götürdü. Yaklaşık on beş dakika sonra kapı çaldı. İçeri giren o tanıdık ses ;

“Ne var kuzen ya? Ne oldu yine?” Demesiyle Öyküyle  ikimiz şok olduk. Gelen Ekindi. Toprak Öyküyü göstererek ;

“Şu kızı al bir villaya yerleştir. Evlilik sözleşmesi yapacağım kız bu dedi.” Beni göstererek Ekin bana bakıp ;

“Ayağını burkan kız.” Dedi Öyküye bakarak ;

“Asi kız?” Dedi Öykü ;

“Sen bana laf sokan çocuk.” Dedi Olayları anlamaya çalışan Toprak ;

“Ne oluyor burada? Herkes birbirini tanıyor.” Dedi ben ona tebessüm ettim. İşler iyice garip bir hal alıyordu, galiba….

Öykü Öz’den ( Yağmur’un Ev Arkadaşı)

İnanmıyorum ya bu olanlara inanmıyordum. Bu hanzoyla beni zorla göndermişlerdi. Kırmızı lüks aracındayken gergindim. Arada gözlerim ona kaysa da o bana bakmıyordu bile oldukça halinden memnun gibiydi. En sevdiğim İngilizce parça çalıyordu biraz havam değişir, kafam dağılır Yağmur’un anlaşmalı evliliği olsun Mert’in kanser olması falan beni oldukça üzmüştü. Havam değişsin diye tam müziği açacakken bir elle denk geldik. Esmer gıcık olduğum, Ekin sırıtmakla yetindi. Ben ona ters ters bakarken hala sırıtıyordu. Durdum duramadım o hırsla omzuna vurdum. Galiba biraz aşırıya kaçmıştım panikleyerek inledi ve kısa süreli direksiyon hakimiyetini kaybedip ;

“Kızım, sen deli misin manyak mı? Sen Toprak’a dua et yoksa seni şuracıkta aşağı atardım.” Dedi

“Asıl sen Yağmur’a ve Mert’e dua et ben seninle gelir miydim acaba bilerek elime dokunmak için müziği açtın.” Dememle Ekin tiz bir kahkaha patlatarak ;

“En sevdiğim Aden parçası senle bir alakası yok.” Demesiyle bende bir anlık afallamayla ;

“Benim de en sevdiğim Aden parçası ama yuh.” Dememle kısa süreli birbirimize baktık. Ben sinirle cama doğru dönerken o da önüne bakmaya devam etti. Yol boyu ne o konuştu ne ben sessizdik. Arabayı ormanlık bir alanda durdurdu. Yine lüks bir villaydı. Anam anam bunlar evse bizimkiler ne? Yarabbim diye hayran hayran eve bakarken ve kendi eksenimde dönerken ayağım taşa takıldı ve kendimi güçlü kolların arasında buldum. Ekin sırıtarak ;

“Bence sen bana kafayı takmışsın asi kız. Arabada radyoda müzik bahanesiyle elime dokunmalar, şimdi taş bahanesiyle kollarıma düşmeler yakıcı ve çekiciyim doğru.” Demesiyle ben güçlükle ondan ayrılarak ona ters ters bakmayı sürdürürken acaba bu kalbimdeki hızlı hızlı çarpan hatta deli gibi çarpan kalbim neyin belirtisiydi?

Yağmur Karayel’den

Ev arkadaşım Öykü’yü Ekin götürmüştü. Aramızda uzun bir süre sessizlik olduktan sonra ben hala susunca Toprak ;

“Ekinle, birbirinizi nereden tanıyorsunuz? “dedi sanki sesi öfkeyle geliyordu. Bu adama ne oluyordu.

“Sizi ilgilendirmez Toprak Bey.” Dedim O hızla soluyarak yanıma gelip ;

“Bal gibi de ilgilendirir. Bundan sonra sen Yağmur Yılmaz olacaksın ona göre davranacaksın.” Diye çıkıştı

“İkimiz de biliyoruz ki bu sahte bir evlilik ama” deyince öfkesinin iki kat hatta üç kat daha arttığına yemin edebilirdim. Toprak ;

“Bunu sadece sen ve ben bileyeceğiz her yerde konuşup durma. Ayrıca bir Yılmaz olmak kolay değildir sahte, ya da gerçek kabul etmez bu oyunda benim kurallarım geçerli.” Dedi Ben sinirle ona bakarken o aldırmadan ;

“Cevap ver bana Yağmur. Dilini yutmuş gibi olman sinir bozucu yanındakin avukatın gibi cadı arkadaşından biraz örnek alsaydın” dedi O kim oluyodu Öyküye laf söyleyip cadı falan diyordu.

 

“Benim arkadaşım cadı falan değil.” Diye kükredim adeta. Toprak ;

“Arkadaşına gelince aslan gibisin benim sorularıma da cevap vermek zorundasın” dedi

“Ekinle nerede tanıştınız hemen anlatacaksın Yağmur ve de bir erkekle bir daha konuştuğunu duymayacağım” dedi Bu ukala kaba adam kendini ne zannediyordu. Yaşadığımız evlilik oyununa anlaşılan kendini çok kaptırmıştı. Öfkeyle ;

“Bana emir veremezsin Toprak bey. Anlaşmayı bozuyorum sizin gibi sahte bile olsa kaba, kendini beğenmiş ukala adamla evlenmeyeceğim” dedim Yukarı Mert’i almaya gidecekken Toprak ;

“Tüm kadınlar bana hasta, sen niye böylesin ona sadece fiziksel yapın benziyor, o bana karşı itaatkardı. Sen asisin.” Dedi Pardon o kimdi? Fiziksel benzerlik mi? Ben ona kaşlarımı çatmış bakıp olayları anlamaya çalışırken o hata yaptığını fark ederek elini alnına koyup bir süre bekledi. Sonra o konuyu hiç bahsetmemişçesine atlayarak ;

“Sen boş ver şimdi onu. Anlaşmayı imzaladın mı bana onu söyle.” Dedi

“Bana emir vermeyi kes. Senin tanıdığın kızlara benzemem Kul kölen olacak değilim. Bu anlaşmayı kardeşim için kabul ettim ama bana emir verip sert konuşuyorsun iptal ediyorum” diye bilmiş bilmiş konuşurken az sonra başıma gelecekleri bilmiyordum. Toprak bana anlaşmayı uzatıp ;

“O kadar kesin konuşma Yağmur. Sen bu anlaşmayı imzalayarak kabul ettin 4. Ve 6. Maddeyi oku bana” dedi

4. Madde de Anlaşmayı ne olursa olsun Yağmur Karayel bozarsa, hem kardeşinin tedavi masraflarını ödemeyi reddeder hem  de 100.000 TL Neeeeee 100.000 TL Tanzimat cezası ödemektedir.

6. Madde de bu sözleşme iki yıl geçerlidir. Yazıyordu. Allah’ım.!!!!!

Bittim ben…..

Yine uzun süren sessizliğin ardından, Toprak ukalaca ;

“Şimdi istiyorsan, gidebilirsin yarın avukatıma söyler tazminat parası için işlemlere başlarız Yağmur Karayel gidip, kalmak sana kalmış” dedi Ben hiddetle ;

“Bu yaptığınız bildiğiniz tehdit” dedim

“Hayır, anlaşmayı okuyarak imzalamaman senin suçun ortada tehdit falan yok silah zoruyla imzalatmadım sözleşmeyi teklif sundum, sen de kabul ettin” dedi

“Şimdi gitmekle kalmak arasında seçimini yap daha fazla vaktimi harcama. Vakit ben de nakittir.” Dedi Haklıydı. Balıklama atlamıştım. Ama kardeşim için sabretmekten başka çarem yoktu iki yıl çekmek zorundaydım.

Sinirle merdivenlerden kalacağımı, kabul edercesine çıkarken ukala Toprak ;

“Yarın dedem gelecek. Birini bulmamı söylemişti seninle tanışmaya gelecek yakında düğün olur.” Dedi Mert’in yanına giderek sarıldım. Mert mutluydu ona hiç alamadığım oyuncaklarla oynuyordu. Peki ben bu anlaşmalı vazgeçemediğim ukala soğuk Toprak Yılmazla evlilikle ne yapacaktım? Herkes ona aşık olabilirdi ama ben değildim. Mert için katlanacaktım..

Ertesi Günden

Toprak Yılmaz beni çağırmıştı. Dedesi gelmişti. Dedesi’nin yanında bana nasıl iyi davranıyordu. Çift karakterli yalancı, iki yüzlü.

Dedesi beni görünce başta afallamış, zengin bakımlı ak saçlı biriydi. Toprak Yılmaz’ı dedesi Cihan Yılmaz çağırmıştı. Kapı dinleme alışkanlığım yoktu ama adam beni görünce girdi. Sebebi neydi? Yarı açık kapıdan onları dinliyordum. Dedesi Cihan Yılmaz ;

“Toprak, bu kız Buket’in gençliğine benziyor aynı. Bu kızı seviyorsun gerçekten değil mi? Buket’e zaafın hala var diye tutmuyorsun demi yanında.” Dedi

Kimdi bu Buket? Cihan Yılmaz devam etti ;

“Seni yıllar önce terk edip kız Buket’i hala unutamadın mı? Gençliğine benzeyen kız buldun?” Demesiyle kalbim acıdı. Demek beni ondan seçmişti. Zaaf için oyuna gelmiştim. Gözlerim dolmuştu. Şimdi ne yapacaktım? Her şeye bırakıp gitmeli mi? Mert için savaşmalı mı? Peki ya gururum ne olacaktı?

Yağmur Karayel’ den

Bu duyduklarımla çok üzülmüştüm. Bir zaaf olarak kullanılmak. Bir kız için çok iğrençti. Toprak Yılmaz görünen o ki sırf o Buket denilen onu terk eden genç sevgilisinin gençliğine benzediğim için beni seçmiş, kardeşim Mert’in hasta olmasını kullanmıştı. Tabi beni de. Gözlerim dolarak Mert’in odasına gittim. İki yıl boyunca mecburdum katlanacaktım. Tazminatını da ödeyemezdim. Mert’i de düşünmeliydim. Bu anlaşmanın sonunda ailemden yadigar kalan Mert’im de iyileşecekti. Bencil düşünemezdim.

Akşama kadar odadan Mert’le çıkmadık. Mert’in doktor kontrolü vardı. Mert’i hazırladım tam çıkacakken sert bir kol beni kendine çevirdi ve ;

“Ben senin eşin sayılırım. Bir hafta sonra nikahımız var. Oyunda olsa öyle sayılırım gideceğin yerlere bana haber vereceksin.” Dedi yine bir emir yine bir dayatma 1 hafta sonra kararını bile kendi almıştı. İtici karakter. Ben sessizce gidecekken kolumu canımı yakarcasına tutup ;

“Duydun mu beni?” Diye gürlemesi bir oldu. Ben ona dolan gözlerimle bakarken o beni bir anda kendine çekerek ;

“Konuşmaları duyduğunu biliyorum dedemle ama düşündüğün gibi değil Yağmur evey Buket’e fiziksel yönün benzeyebilir ama sen saf ve doğalsın o beni kandıran bir pislikti şimdi Mert’in kontrolüne beraber gidelim.” Dedi

“Sen nereden biliyorsun ki?” Dedim şaşkınlıkla

“Özel doktora aldırdım Mert’i o esnada öğrendim hadi geç kalmayalım.” Dedi Mert’i kucağını alınca arkasından bakakaldım.

Sonra peşlerine takıldım.

Bir Hafta Sonra Nikah Günü

Bugün resmen Yağmur Yılmaz olacaktım yalandan da anlaşma da olsa evlenmiştim artık. Nikah şahitlerimiz Cansu ve Ekindi. Sade bir törendi. Ben de her zaman sadelikten yana olduğum için sadece beyaz bir elbise tercih etmiştim.

Dışarısı muhabir kaynıyordu. Eeee Toprak Yılmaz evleniyordu değil mi? Kim inanırdı ki buna karısı da Yağmur Karayel’di yani ben. Masal gibi bir şeydi. Ben masalım ama benim yalancı masalımdı.

Kalabalıktan biri geldi. Benden hafif uzun ama biraz bana benzeyen bakımlı birisi. İçkiliydi belli dengesini kaybedip, sağa sola gidiyordu. Beni göstererek ;

“Toprak o kız bana benziyor diye evlendin değil mi? Ben Buket’ini nasıl unutursun.” Diye Toprak’ı öpmesi bir oldu.

Ben ağlayarak Mert’i alıp giderken gazeteciler onları öpüşürken çekiyordu…

Ekin Yılmaz’dan

Bu asi kızla kalmak çok güzeldi yaklaşık beş aydır birlikte kalıyorduk. Her şeye bağırıyor çağırıyor sonra sakinleşiyordu deli kız…

Bu asi kıza yavaş yavaş gönlümü kaptırdığımı söyleyebilirim. Peşimde bir sürü kız olabilir ama Öykü dik duruşuyla onlardan çok farklıydı. Bu da beni ona bağlamaya yetmişti. Uyurken masum olan bu güzellik uyanıkken saatli bomba gibiydi. Ben de damarına basıyordum. İyice kızıyordu. Bugün Toprak ve Yağmur’un nikahı vardı. Öykü hazırlanmıştı. Pembe bir elbise ona çok yakışmıştı. Koluma girmeyince zorla koluma sokmuştum. İkimiz nikah şahidiydik. Geç kalmamalıydık bir an önce çıktık.

Toprak Yılmaz’dan

Kabul ediyorum ilk görüşte Buket’e çok benzettiğim için Yağmur’u önce afalladım yaklaştım ama sonra Yağmur olduğu için sevdim. Buket’in gençliğine çok benziyordu. Aslında birinci olmayı hak eden, Yağmurdu özel sekreterlik sınavında ama ben sırf onunla bu sahte evliliği kurmak için elenmesini sağladım. Sabah şirket girişi kartvizitinden adını soyadını öğrenmemle araştırmasını çoktan yaptım. Dedem bir gün önce evlenmem için baskı kuruyordu. Ben kara kara gelin adayı düşünürken ertesi gün sabahı karşıma Yağmur Karayel çıkmıştı. Buket beni anne babam gibi yıllar önce terk edince aşka kendimi kapamıştım. Sonra Yağmur’u gördüm kaderin bana bir oyunu dedim ama gerçekten benziyordu. Sonrasında ise aslında o Buket gibi çıkarcı olmadığını anladım. Buket benleyken hep gözü para pul alışverişteydi. Fiziksel olarak Yağmur benzese de ruhu çok farklıydı Buketten. Ve Buket’in gençliğine benzemesiyle etkilenen tarafım onun ruhunu tanımamla ruhuna aşık olmuştum.

Nikah şahitlerimiz de gelmişti. Ekin ve Öykü. Ekinde de Öyküye karşı bir şeyler vardı sanki ama hayırlısı. En sonunda evlendik. Tam o sırada hiç tahmin edemediğim Buket çıkagelmişti yurt dışından. Gazeticelerin önünde saçmalayıp dudaklarıma yapışmasıyla afalladım. Yağmur ağlayarak Mert’i alıp gitti. Ben Buket’i itekleyerek ona herkesin gözü önünde sert bir tokat atıp ;

“Kendini bir şey sanmayı bırak. Sen bu gönüldeki yerini çoktan kaybettin ben Yağmur’u seviyorum.” Diyerek arkasından gittim….

3 YIL SONRA

Yağmur Karayel’den

Toprak bana olayları anlatmıştı baştan sona. Önce o kıza benzediğim için yaklaşsa da sonra beni sevmişti.

Karnı burnumda yürürken zorlanıyordum. Eee ikiz annesi hamilesi olmak kolay değildi. Hem de 8 aylık hiç değildi. Toprakla gerçekten birbirimize aşık olmuş, bizim yalancı masalımız gerçeğe dönüşmüştü.

Kardeşim Mert Toprak, sayesinde kanseri yenmiş, ev arkadaşım Öykü Ekin beyle tutkulu bir aşkın esiri olmuş bir ay sonra onlarda dünya evine gireceklerdi.

Hep beraber otururken birden gelen bir sancıyla panikledim. Benle beraber Toprak daha bir panik olup beni hızla hastaneye götürürken, Ekin ve Öyküde bizi takip ediyordu. ben doğum sancısıyla çok kötüydüm. Derin derin nefesler alıyordum.

Şimdi ise artık anne, olmuştum. Nida ve Mira adında iki prensesim dünyaya gelmişti. Eve geldiğimizde Mert yanımıza gelip ;

“Yaşasın ben de küçük bir dayı oldum.” Deyince hepimiz güldük.

Hayat sürprizlerle doluydu. Kaderle, Benim Yalancı Aşk Masalım, şimdi gerçek olmuştu.

Tags:
Paylaş
1 Yorum
  1. Burcuerr_ 2 sene önce

    Merhaba, kitabınızı takip edeceğim ^^

Bir Cevap Bırakın

© 2023 Yazokur. Sizin için sevgiyle hazırlandı. MacroTurk

İletişim

Sizlere daha iyi hizmet edebilmek için bize mail gönderebilirsiniz.

Gönderiliyor
error: İçerik Korumalı

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

Create Account