#1. GÖKYÜZÜ ŞAHİDİM OLSUN
Sol eliyle sağ koluna kırışmaması için yatırdığı cübbesi, sağ elinde sabit olan çantası ve asla yeri değişmeyen sol elinde yer alan arabasının anahtarı. Güçlülüğü, asaleti ve bakışları… O bakışlar güçlülüğü anlatan bakışlardı, bitmeyen sabrın, eşsiz özgüvenin anlaşıldığı bakışlardı.
Güçlü adımlar attığında adalet sarayında yankılanan güçlü adımların sesi. Yüzünde ki gülümseme sıradan bir gülümseme değil, yüzünde ki gülümseme bir kadının özgürlüğüne kavuşturduğu zafer gülümsemesi.
Evet yanlış duymadınız. Afira Ateş 5 yıldır yaptığı başarıya bir başarı daha ekledi. Ve bu başarı bir kadını, anneyi ve bir evladı özgürlüğü üzerine zorla kilitlenmiş kapının anahtarı oldu. Ve bir kadın daha Afira Ateş sayesinde kaybedilen yıllarını ilk davada geri kazanmıştı.
Yüzünde ki zafer gülümsemesini silmeden adalet sarayından çıkarak HYUNDAİ i20 arabasına binerek uzaklaştı. Koskocaman annesiz bir şekilde kaybettiği 5 yılı geride bırakmak zorunda kalmıştı. Annesinin savaşçısı bir kadın 5 yıldır yitirmediği gücünü bazen tükendiği noktalarını yaşıyordu.
Arabasını ATEŞ HUKUK BÜROSU’NUN önüne park ederek 5 yıldır azimle çalıştığı binanın büyük siyah kapısını açarak binaya girdi. Bina’nın girişinde kendisini karşılayan ateş ailesinin başarıları. Evet aile olarak başarılıydılar peki ya ateş ailesi Afira Ateşten daha mı güçlüydü?
Uzun beyaz koridorun sonun da kendisini karşılan AVUKAT AFİRA ATEŞ yazılı odasına girip kırışmaması için sağ koluna yatırdığı cübbesini dikkatlice asarak masasına kuruldu. Masasının da duran telefonda sekreterini arayarak odasına çağırmıştı, çok geçmeden kapı iki kez tıklanmıştı.
“Buyurun efendim”
“Zelal bana sert bir Türk kahvesi”
“Hemen efendim”
Zelal kapıdan çıkacağı zaman emre kapıyı açarak Afira’nın karşında ki koltuğa oturmuş, kendine bir kahve söylemeyi ihmal etmemişti.
“Nasılsın canım ikizim?” diyen Emre’ye ters bir bakış yollamayı ihmal etmeden sorusuna karşılık vermişti.
“Yorgunum emre. Sen nasılsın?”
“Yorgun musun? Sen kadınları kurtarmaktan hiç yorulmazsın ki”
“Geçmişin izlerinden yorulmuşumdur belki “
Derin sessizliğin içinde son yudumlarının bittiğini gösteren fincanlar tabaklarına koyulmuştu. Afira kafasını sağa çevirdiğinde pencerede yansıyan kendisine baktı. Siyah saçlarına karışan pencerenin önünde ki siyah menekşe ne kadar çok şey anlatıyordu.
Masanın üzerinde bulunan cam su şişesini alarak solmaya yüz tutmuş siyah menekşenin yapraklarını severek suyunu verdi. Siyah menekşe… çaresizliği, azmi, güçlülüğü gösteren annesinin çiçeğiydi. Çiçeğe suyunu verdikten sonra istemsizce gözünden akan bir damla yaşı sildi. Zaten her zaman bir damla gözyaşı akardı daha fazlasını veremezdi, yıkılırdı çünkü 5 yılın kapsadığı yıkılmaya yüz tutmuş tuğladan örülü duvarın altın da kalırdı.
Tekrar yerine oturduğun da odada Emre’nin olmadığını gördü. Hayalet gibi kayboluyor bu çocuk diye de söylenmeyi ihmal etmiyordu. Masanın başköşesinde olan güzel bir çerçevenin içinde güneş ışıldayan annesine baktı. Yanın da kendi fotoğrafı hukuk fakültesinden mezun olduğunda annesinin elbisesini giymişti. Ve gerçek şu ki her aynaya baktığında kendisine değil de annesine bakıyordu. Çerçeveyi eline alarak sanki annesinin saçlarına dokunduğunda hissetmek istermiş gibi parmağıyla yavaşça okşamaya başladı annesinin saçlarını.
“Sana sözüm olsun annem. Seni benden kopartan adama hak ettiği cezayı ödeteceğim.”
Birkaç kez tıklanıp kapı açılınca Zelal elinde dosyalarla odaya girmişti. Bu dosyalar Afira’nın beklediği dosyalardı. İçinde garip bir hissin tarifi vardı. Korku…
“Efendim diğer ülkede ki kadınların dosyası”
“Tamam koy şuraya “
Zelal dosyaları masaya bıraktığında Afira yüzünü sıvazlayarak saçlarını geriye doğru taradı parmaklarıyla. 5 yıl önce ki duruma alıştığı dosyalardı. Korkuyordu bir önce ki kadınların durumundan daha kötü olur diye korkuyordu. Dosyanın kapağını açtığında boğazı düğümlenerek okumaya başladı.
“Fransa, 2019 yılında en fazla kadın cinayetinin yaşandığı ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı. Ülkede 2019 yılında Kasım sonu hükümet verilerine göre en az 130 kadın cinayeti işlendi. En son 23 Kasım’da eşi tarafından öldürülüp ormana atılan kadının cinayeti ile sarsılan Fransa’da geçtiğimiz yıllara göre kadın cinayetlerinin arttığı öğrenildi.”
Daha ilk cümlelerinde boğazım düğümlenmeye başlamış gözyaşlarım geç kalamadan akmaya başlamıştı. Elleri titreyerek diğer sayfayı çevirdiğimde buzdan cam kaplanmış gibi olan görüntümle okumaya başladım.
“İyi görünümlü ve aktif bir genç olan Junko, çalışkanlığı ile de herkesin gözüne girmişti. Bir gün, okul arkadaşlarından biri olan Hiroshi Miyano, Junko’ya aşık olduğunu ve onunla sevgili olmak istediğini söyledi ancak reddedildi. Hiroshi, okulun kabadayılarından biriydi ve yakuzanın yeni nesil üyelerinden biri olmaya çalışıyordu.
Kimse ona karşı koymaya cesaret edemiyordu ve Junko’nun ona ‘Hayır!’ demiş olması, Hiroshi’ye göre intikam için yeterli bir sebepti.Junko part-time işinden çıktığı sırada, Hiroshi Miyano ve üç arkadaşı tarafından kaçırıldı. Kaçıranlar, Junko’yu içlerinden birinin ailesine ait bir eve götürdüler ve burası genç kız için adeta bir cehenneme döndü.
Junko’nun kaybolduğu polise bildirilmesin diye adamlar zorla genç kıza ailesini arattırmış; onlara bir arkadaşına gittiğini ve bir süre burada kalacağını, gayet iyi durumda olduğunu söylemesini istemişlerdi. Korkudan ne yapacağını bilemeyen Junko, denilenleri harfi harfine yerine getirince polisin onu arama ihtimali de bu vesileyle suya düşmüş oldu, ne yazık ki.Kaçırılmasının ardından, 44 gün boyunca Junko Furuta’ya yapılan işkencelerin ardı arkası kesilmedi. Fiziksel acılar bir yana, genç kız inanılmaz ruhsal acılara da maruz kalmıştı.”
Hangi insan Allahın yarattığı bir cana kast etmek ister ki. Allahın yarattığı bir kul yarattığı diğer kula eziyet için gönderilmedi bu dünyaya o bir kadın, o bir anne, o bir evlat… en önemlisi de o bir Allahın yarattığı can. Diğer sayfayı çevirdiğim de diğer ülkede ki kadın ölümlerinin istatistikleri karşıladı beni.
“Almanya Aile Bakanlığının verilerine göre, 2018 yılında 114 bin 393 kadın fiziki şiddete maruz kalırken, 122 kadın eşi ya da eski eşi tarafından öldürüldü.
Yıl içinde kadına yönelik şiddet sonucu 43 çocuk yetim kaldı, 800 bin kadın da şiddete maruz kaldığı iddiasıyla polise suç duyurusunda bulundu.
İspanya’da en büyük sosyal sorunlardan biri olarak gösterilen kadına yönelik şiddetten dolayı son 15 yılda binden fazla kadın hayatını kaybetti, 300’e yakın çocuk ise yetim kaldı.
İstatistikler, Fransa’da her üç günde bir eş ya da eski eş tarafından kadın cinayeti işlendiğine işaret ederken aile içi şiddetin her yıl 220 bin Fransız kadını etkilediği kaydedildi.”
Ardından gelecek gülümseme için gözyaşlarını temizlik yaparken gözünden akan son Damla yaşı sildi, zaten ilk ve son damla olurdu ya gözyaşları. 5 yılın biriktirdiği vardı içinde. Özlemi… Nefreti… Artık dayanamayacak kadar olan kırılmaz sanan can parçası…
Kapının tıklanmasıyla emre içeriye girmişti. Afira’nın ağladığını görünce yüzünde sevgi ve merhamet oluşsa da kendini bu kadar yıprattığı için öte yandan kızgınlığı vardı.
“Sen neden ağladın bakalım?”
“Hiç öylesine “
Her zaman yaptığı şeyi yine dalgaya vurmuştu. Aklından, eğer dalgaya vurmazsam ağlarım sözleri geçiyordu. Evet eğer dalgaya vurmazsa geçmişine ve geleceğine bağlayan kelimelere ihanet ederdi.
“Kendini bu kadar yorma. Üzülmene dayanamıyorum, geçmişte verdiğin söz için kendinden vazgeçme”
“Peki ben kendimden vazgeçtim. Annemin katili neyden vazgeçerek annemin canına kıydı?”
Ölü bir insana ilaç tedavisi uygulamak gibiydi bu soru, soru var ama cevabı yok. Konuşmadan birbirlerine bakarak anlattılar içinde ki acıyı zaten konuşsa da bir annenin kaybını anlatamazdı. Az önce bürünen derin sessizliği Emre’nin sesi bozmuştu.
“Peki istatistiklere göre durum ne? Elinde neler var?”
“Eurostat’ın 2017 verilerine göre, AB ülkeleri arasında en fazla Almanya’da (189) kadınlar eşleri tarafından öldürülürken, bu ülkeyi Fransa (123), Romanya (84), İngiltere (70) ve İtalya (65) kadın aynı durumdan öldü.”
“Dünya o kadar kötü yere gidiyor ki kimsenin dur demeye ağzı yok sanki. “
“Haklısın”
Konuşmayı bölen kapının tıklanmasıydı. ‘gel’ sesinden sonra içeriye Afira’nın ablası girdi. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı. Afira anlamıştı durumu ama yine acabaya sınıyordu acaba yanılıyor muyum?
“Hayırdır abla”
“Biliyorum çok sevdiğin bir şey değil. Hatta kızacaksın ama “
“Abla sadede gel”
“Avukat geldi senle görüşmek istiyormuş”
“Görüşelim bakalım”
Üçü de odadan çıkarak toplantı odasına gittiler. Toplantı odasına girdiklerinde zelal kahve ikram ederken görmüşlerdi. Afira sert ve öfkeli adımlarla avukatın karşısına oturdu. seçil ve emre yerini aldığında avukat söz girdi.
“Nasılsınız afira hanım?”
“Konu nedir?”
“Afira hanım bildiğiniz üzere babanız 5 yıldır hapiste”
“O benim babam değil”
“Peki kemal bey 5 yıldır hapiste, yarın duruşması var.”
“Burada beni ilgilendiren konu nedir?”
“Ee sizi ilgilendiren konu yarın ki duruşmada yani karar anında dava da sizinde olmanız.”
“Tabi geleceğim…”
Emre ve seçil şaşkın bakışlarla afiraya bakarken afira yarım kalmış sözünü tamamlamayı da ihmal etmedi.
“Ama annemin avukatı olarak”
“Afira hanım bu nasıl olur?”
“Yarın ki dava da görüşürüz. İyi günler.”
Şaşkın ve korku dolu bakışları üzerinden atmak için herkesi toplantı odasına bırakarak odama gitti. İnsan attığı her bir adımda acı hisseder miydi? Ben hissediyordum. Annemin acısını hissediyorum. Çantamı ve cübbemi alarak odamdan çıkıp beyaz koridorda beni bekleyen ilk Zelal ve sonrasın da emre ve ablamı gördüm.
“Evde görüşürüz”
Önlerinden geçerek büronun önüne park ettiğim arabama binip kendimi İstanbul sokaklarına bıraktım. Yarın ki dava da olacaklardan ben sorumlu değildim. Kendileri ayağıma kadar geldiler hak ettiği cezayı almak için. Her şeyi kenara bırakarak bu haksızlığı anneme yapamazdım.
Afira eve geldiğinde kapıyı açarak anahtarını konsolun üzerinde duran kaseye attı. Kaseyle buluşan anahtar sesi hoş bir ses yansıtmasa da bunu yapmaktan vazgeçmezdi. Merdivenlerden çıkarken ayakkabılarının çıkarttığı ses evde büyük bir yankı yaratıyordu.
Odasına girdiğin de telefonunu çantasından çıkartarak dolabını açtı. Ayakkabı rafını çevirdiğinde çantalarının yanına bugün kullandığı çantasını koyarak dolabın diğer kapanı açtı. Gizli bölmede duran silahın yanında bulunan kanlı şal… Annesinin kanlı şalı…
Şalı avucunda sıkarak pencerenin önüne gitti. Avucunda sıktığı şalı gökyüzüne kaldırarak son sözlerini söyledi.
“Gökyüzü şahidim olsun sana yapılanı başkasına yapılmasına izin vermeyeceğim. Seni benden koparan bu caniyi hak ettiği cezayı vermeden öldürmeyeceğim anne.”
Tags: #aşk #ayrılık #dram #acı #hayalkırıklığı #gençkurgu# ihanet #aşk #polis #doktor #gençkurgu #acı #mutluluk #hastane #başkomiser #tutku #türk #vatan #gençedebiyat Gençkurgu